Boşanma Davası Açtıktan Sonra Birlikte Tatile Giden Eş Affetmiş Sayılır

Mahkememizde görülmekte bulunan Boşanma davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 1998 yılında evlendiklerini, evliliklerinden Ö. ile M. isimli iki müşterek çocuklarının bulunduğunu, müvekkilinin evlendiğinde 15 yaşında olduğunu ve ilk çocuğunun doğumundan sonra davalının sadakatsiz davrandığını öğrendiğini, müvekkilinin yaklaşık 4 yıl önce davalının internetten bir kadın ile görüştüğünü öğrendiğini, davalının inkar ettiğini ve müvekkilini böyle bir ilişkisi olmadığı yönünde ikna ettiğini ,ancak müvekkilinin bu durumu eniştesi ile paylaşması üzerine, davalının müvekkiline şiddet uyguladığını, şiddet nedeni ile müvekkilinin hastanede tedavi gördüğünü ancak 2010 yılında H. isimli kadının müvekkilinin evine telefonlar ederek kocasıyla ilişkisi olduğunu söylediğini, davalının önce bu ilişkiyi inkar ettiğini sonra ise davacıyı saçlarından sürüklediğini, duvara çarptığını, yüzünü gözünü yumrukladığını, müvekkilini, davalının elinden komşularının aldığını ve 2010 Nisan ayında H. isimli kadının müvekkilinin evine bizzat gelerek, davalı ile imam nikahlı karı koca olarak yaşadıklarını, davalının kendisine Bahçelievler’de ev tuttuğunu, ve aynı semtte iş yeri açtığını, her türlü ihtiyaçlarının davalı tarafından karşılandığını söylediğini ve müvekkilinin ruhen bunalıma girdiğini ve depresyon ilaçları kullanmaya başladığını, 04.11.2010 tarihinde müvekkilinin, davalının büyük çocukları Ö.’in sınıf arkadaşının annesi N. adında bir bayan ile mesajlaşmalarını yakaladığını davalının bu duruma çok sinirlendiğini ve müvekkilinin kafasını kapıya vurduğunu, müvekkilinin ertesi gün kendisine gelince karakola başvurduğunu ve olay nedeni ile tedbir kararı verildiğini, müvekkilinin ruhi bunalımının, aldatma, kendisine karşı uygulanan şiddet ve hakaretler nedeni ile daha da ağırlaştığını ve psikolojik rahatsızlıkları ilaç tedavisi ile atlatamayınca İstanbul V. Hastanesinde Nisan 2011 yılında 10 gün kadar tedavi gördüğünü, müvekkilinin çocuklarına dayanamayarak taburcu olduktan sonra tekrar Ankara’ya geldiğini, ancak ruhi bunalımının sürmesi ve eşinin kötü davranışları nedeni ile Mayıs 2011 yılında tekrar psikiyatri hastanesine yatırıldığını ve burada bir ay tedavi gördüğünü, şu anda iyi olduğunu, taraflar arasındaki evlilik birliğinin davalının kusurlu davranışları nedeni ile temelinden sarsıldığını belirterek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, çocukların velayetlerinin anneye verilmesine, müvekkili için 10.000 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, müşterek çocuklar için ayrı ayrı 3.000’er TL tedbir ve iştirak nafakasın 5.000 TL maddi, 1.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların 1998 yılında evlendiklerini, evliliklerinden iki müşterek çocuklarının bulunduğunu, tarafların evliliklerinin mutlu geçtiğini ancak davacının kıskançlıkları nedeni ile evlilik birliğinde zor zamanlar geçirildiğini, müvekkilinin işi gereği kadınlar ile telefon görüşmeleri yaptığını ancak davacının müvekkilinin konuştuğu her kadın ile ilişkisi olduğunu düşündüğünü; davacının son birkaç yılda sergilediği saldırgan ve kıskanç tavırlarda bir azalma olmadığını, davacının psikolojisinin iyice bozulduğunu ve çocukların etkilendiklerini ve bu nedenle müvekkilinin davacının tedavi olması için elinden geleni yaptığını, davacının tedavi için hastaneye yatırıldığını ve 10 gün tedavi göndüğünü ancak yapılan tedavi sonuç vermeyince yeniden hastaneye yatırıldığını, davacının boşanma davası açmaya karar verdiğinde hastanede tedavi gördüğünü vekiline vekaletname verdiğinde de tedavide olduğunu ancak davacının hastaneden taburcu olduktan ve boşanma davası açtıktan sonra müşterek haneye geldiğini ve müvekkili ile birlikte yaşamaya devam ettiğini, müvekkilinin, davacının boşanma davası açtığından habersiz olduğundan davacının kendisini iyi hissetmesi için tatil planı yaptığını ve 14.07.2011 tarihinde turizm acentesiyle rezervasyon sözleşmesi imzaladığını ve tarafların 22.07.2011 tarihinde müşterek çocukları ve davacının kız kardeşinin de dahil edildiği bir haftalık tatile çıktıklarını, dava dilekçesinde müvekkilinin davacıya şiddet uyguladığının iddia edildiğini ancak bu iddiaların gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin, davacıya şiddet uygulamadığını, taraflar arasındaki şiddet var ise hem fiziksel hemde sözel şiddete müvekkilinin maruz kaldığını, müvekkilinin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusurunun bulunmadığını belirterek öncelikle yargılama bitimine kadar müşterek çocukların velayetlerinin tedbiren geçici olarak müvekkiline verilmesine, kalebin reddedilmesi halinde çocuklar ile müvekkili arasında şahsi ilişki tesisine, davacının boşanma ve ferilerine yönelik talebinin reddine boşanmaya karar verilmesi halinde çocukların velayetlerinin müvekkline verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Dava M.K nun 166/1 maddesi uyarınca açılmış evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasıdır.
Celp edilip incelenen nüfus aile kayıt tablosuna göre; tarafların 1998 tarihinde evlendikleri, evliliklerinden 2000 doğumlu Ö. ile 2004 doğumlu M. isimli iki müşterek çocuklarının bulunduğu anlaşılmıştır.
Tarafların tanıkları dinlenmiş, sosyal inceleme raporları dosyaya sunulmuş ve bildirilen diğer deliller toplanmıştır.
İddia, savunma, dinlenen davacı ve davalı tanıklarının anlatımları ile tüm dosya kapsamına göre; tarafların 1998 yılında evlendikleri, evliliklerinden iki müşterek çocuklarının bulunduğu, davacının 27.06.2011 tarihinde Mahkememizde davalı aleyhine boşanma davası açtığı, ancak dosyada bulunan ve davacı tarafından da inkar edilmeyen otel kayıtlarına göre 22.07.2011-29.07.2011 tarihleri arasında davacının davalı ile birlikte müşterek çocukları Ö. ve M. ile davacının kardeşi F.’nin katılımıyla tatil yaptıkları, bu sırada tarafların ayrı odalarda kaldıkları iddia edilmiş ise de, dosyaya sunulan tatil fotoğraflarında tarafların samimi pozlar verdikleri, Yargıtay’ın bu konudaki yerleşik içtihatlarına göre tarafların birlikte tatile gitmesinin hoşgörü ile karşılama sayılan davranışlardan olduğu ve af niteliğinde sayıldığı, bu nedenle davacının dava konusu yaptığı davranışları affetmiş sayıldığı kanaatine varılmıştır.
Davalının dinletmekten vazgeçtiği ancak davacının talebi üzerine mahkememizce dinlenen davalı tanığı boşanma davasından ve tarafların birlikte tatile gidip gelmelerinden sonra 2011 yılı Aralık ayında davalının kendi telefonuna taciz içeren mesaj göndermesi nedeniyle işten ayrıldığını bildirmiş ise de, her dava açıldığı gün ki şartlarına tabi olduğundan ve davadan sonraki hadiseler boşanmaya esas alınamayacağından, ancak yeni bir davanın konusunu oluşturabileceğinden, davacının davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının davasının REDDİNE karar verildi.


Yorum bırakın

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313