Ev Kadınının Katkı Payı Alacağı Davası

Ev Kadınının Katkı Payı Alacağı Davası

 

DAVA : G. K. ile E. D. aralarındaki katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair Kocaeli 2. Aile Mahkemesinden verilen 21.02.2012 gün ve 596/109 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise davalı vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.07.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden taraflardan kimse gelmediğinden dosya üzerinde inceleme yapılmasına karar verildi. temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı G. K. vekili, banka kredisi ile alınan ve tüm ödemeleri vekil edeni ve ailesi tarafından yapılan ancak davalı adına tapuya tescil edilen 3341 ada 1 parselde 5 numaralı mesken ile plakaları dava dilekçesinde yazılı araçların tasfiyesinin yapılarak vekil edeninin yasal haklarının korunmasını istemiş, 9.9.2011 tarihli dilekçe ile araçlarla ilgili taleplerinden vazgeçtiklerini açıklamış, bilirkişi incelemesi sonunda 21.2.2012 tarihli dilekçesinde ise, bilirkişinin belirlediği değerin (80.000 TL) davalıdan tahsiline veya taşınmazın mülkiyetinin vekil edenine bırakılmasını talep etmiştir.

Davalı E. D. vekili, usulüne uygun davalıya bizzat 15.12.2010 tarihinde yapılan tebligata rağmen duruşmalara gelmemiş, bir cevap da vermemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile araçlarla ilgili talepten feragat nedeni ile bu yöndeki talebin reddine, 40.000 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine hüküm, tazminatla ilgili bölüm bakımından davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar 14.9.1991 tarihinde evlenmiş, 26.07.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 09.07.2009 tarihinde kesinleşmesiyle, mal rejimi sona ermiştir (TMK.nun 225/2.m.). Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM.nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.nun 202, 4722 s.Y.nın 10.m.).

Dava konusu 3341 ada 1 parselde bulunan binanın 1.kat B2-…-A blok … numaralı meskeni İzmit Büyükşehir Belediyesi adına arsa olan vasfı bina olarak tahsis edilerek Kat Mülkiyeti Kanunu gereği hak sahibi üye E. D. adına 24.12.2004 tarihinde diğer tahsisler yolu ile tapuya tescil edilmiştir. Belediye tarafından düzenlenen belgede binanın 1.1.2000 tarihinde bittiği, Ziraat Bankası Alemdar Şubesi cevabında da davalı adına 2001 yılı Eylül ayında ödemelerin başladığı, 10 yıl vadeli toplu konut fon kaynaklı kredi taksit ödemeleri kullanıldığı ve ödemelerin davacı tarafından yapıldığı bildirilmiştir. Dosya arasında taşınmazın ilk üye olunduğu tarihten itibaren belgeler ile peşinat dahil kredi ödemelerinin başlangıcından bitimine kadar yapılan ödeme belgeleri, hangi tarihte kim tarafından ne şekilde ödeme yapıldığını gösteren bilgiler bulunmamaktadır. Dava mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.

Davacının ev hanımı olduğu ve gelir elde etmediği ancak ailesi tarafından ödemelere katkıda bulunulduğu iddia edildiğine göre, dava konusu taşınmazla ilgili 1.1.2002 öncesi yapılan ödemelere katkısını ispat ettiği takdirde bu ödemeler bakımından katkı payı alacağı talep etme imkanı bulunmaktadır. Bunun yanında 1.1.2002 tarihinden boşanma dava tarihine kadar yapılan ödemeler üzerinde ise gerek ailesinin ödemelere katkısını ispat ettiği takdirde değer artış payı alacağı, bunun dışında kalan ve usulüne uygun şekilde (TMK.nun 219, 231 ve 236. maddelerine göre) belirlenecek artık değer üzerinde de yarı oranda katılma alacağı hakkı olduğu gözetilmelidir.

Mahkemece, tarafların alımda ne şekilde katkıda bulunduklarının tespit edilemediği, ancak alımdan sonra yapılan tüm ödemelerin davacı tarafından yapıldığı ne varki taşınmazın ancak tapusunun davalı adına tescil edildiği, hukukçu bilirkişinin de taşınmazın borçları çıkartıldıktan sonra geri kalan miktarın yarısı oranında davacının alacak hakkı olduğunun belirtildiği, taşınmazın en son karar tarihine en yakın belirlenen sürüm değerinin 80.000 TL ve bunun yarısının ise 40.000 TL olduğu gerekçeleri ile yazılı şekilde kabule karar verilmiştir. Ancak, az yukarıda yazılı taşınmazla ilgili ilk alım tarihinden itibaren peşinat dahil, yapılan tüm ödemelerle ilgili belgeler ve bilgiler eksiksiz olarak dosya arasına getirtilmediği gibi yapılan değerlendirmenin de usul ve kanuna uygun olduğu kabul edilemez. O halde davacının iddiaları ve talebin niteliği gözetilerek peşinat ve ilk ödemeden itibaren tüm ödemelere ilişkin belgelerin getirtilmesi, 1.1.2002 öncesi ödemelerin tüm ödemeler karşısındaki oranı gözetilerek bu kısım üzerinde davacının katkı payı alacağı bulunup bulunmadığının araştırılarak belirlenmesi, 1.1.2002 tarihinden 26.7.2007 tarihine kadar yapılan ödemelerin ise tüm ödemelere oranı gözetilerek bu miktar üzerinde davacının değer artış payı alacağı ve katılma alacağına esas artık değerin usul ve yasaya uygun şekilde hesabının yapılması, bu hesaplamada boşanma dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin davalının kişisel malı niteliğinde artık değer hesabından düşülecek borç niteliğinde olduğunun göz önünde bulundurulması, boşanma dava tarihinden sonra yapılan ödemeler içinde davacı tarafından yapılan ödemelerin tasfiyede dikkate alınma imkanı olmadığı, bu ödemelerin ancak genel mahkemelerde görülebilecek davacı lehine sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak hakkının konusunu oluşturabileceğinin dikkate alınması, tüm bu araştırma ve incelemeler yapıldıktan sonra talep hakkında bir hüküm kurulması gerekmektedir. Açıklanan hususlarla ilgili tespit ve hesaplamaların yapılabilmesi, oranların bulunabilmesi için konusunda uzman bilirkişi kurulundan tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması da mümkündür. Bu hususlar araştırılıp açıklığa kavuşturulmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna uygun bulunmayan eksik inceleme ve araştırmaya dayanan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, ve 594,00’er TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya ayrı ayrı iadesine, 03.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yorum bırakın