Gerekçesiz Yazılan Kararın Anayasaya Aykırı Olması

Anayasanın 141/3. maddesi “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” buyurucu hükmünü içermektedir.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde de kararın kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, bu maddenin 3. bendine göre, mahkeme kararlarında iki tarafın sav ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma nedenleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi zorunludur.

Örnek bir davada:

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamında ziynetlerin esasına ilişkin bir inceleme yapılmadığı hükmün sadece usul yönünden bozulduğu anlaşılmaktadır.

Mahkeme gerekçeli kararında, “Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda hüküm kurulduğu” ifadesiyle yetinmiş, bunun dışında; ziynet alacağı davasının kabulüne yönelik gerekçeler karar yerinde görülmemiş, hangi tanık beyanlarına hangi sebeple üstünlük tanındığı, hangi tanık beyanlarına hangi sebeple itibar edilmediği belirtilmediği gibi, başka bir gerekçeye de yer vermemiştir.

Bu haliyle karar, kadının ziynet eşyası davası yönünden yeterli gerekçeden yoksun olup Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294/1-c maddesindeki unsurları içermemektedir. Bu bakımdan gerekçesiz karar oluşturulması usule aykırı bulunmuştur.

Yine bir başka davada:

Mahkeme gerekçeli kararında, “davacı kadının mehir alacağı davasının kabulüne” ifadesiyle yetinmiş, bunun dışında; hangi tanık beyanlarına hangi sebeple üstünlük tanındığı, hangi tanık beyanlarına hangi sebeple itibar edilmediği belirtilmediği gibi, kabule ilişkin başka bir gerekçeye de yer vermemiştir.

Bu haliyle karar, kadının mehir alacağı davası yönünden yeterli gerekçeden yoksun olup Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294/1 -c maddesindeki unsurları içermemektedir. Bu bakımdan gerekçesiz karar oluşturulması usule aykırı bulunmuştur.

Diğer bir davada ise:

Mahkeme gerekçeli kararında boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunu kabul etmiş ve fakat yine gerekçede yoksulluk nafakasını takdir ederken davacı-davalı erkeğin tam kusurlu olduğunu belirterek gerekçede kendi içinde çelişki yaratmıştır.

Bu haliyle karar yeterli gerekçeden yoksun olup, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c maddesindeki unsurları içermemektedir. Bu bakımdan gerekçesiz karar oluşturulması usule aykırı bulunmuştur.

Bir başka dosyada:

Yerel Mahkeme kararında, “taraflar arasında müşterek hayatı çekilmez kılacak derecede şiddetli geçimsizlik bulunduğu, evlilik birliğinin ortak hayat sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelden sarsıldığı, aralarındaki geçimsizlik nedeniyle tarafların ayrı ayrı yaşadıkları, evliliklerinin fiilen bittiği, devamında taraflar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı ve davalının da boşanmayı kabul ettiği” belirtilerek, Türk Medeni Kanununun 166/1-2.maddesi uyarınca davanın kabulüne karar verilmiştir.

Boşanma davasının kabulüne dayanak “vakıalar” ve taraflara yüklenen kusurlar ayrı ayrı gerekçede gösterilmemiştir.

Yerel mahkemenin hangi delillerle sonuca ulaştığını değil, dayanılan delillerde yer alan hangi vakıanın kabul edildiğini Yargıtay denetimine elverişli şekilde gerekçeli olarak açıklaması zorunludur. Bu nedenle, gerekçesiz şekilde hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı olduğundan, bozmayı gerektirmiştir.

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313