Komşunun Çocuğu Camı Kırarsa?

top oynayan çocukEski Türk Filmleri denince gözümüzün önünde canlanan sahnelerden biri de, mahalle arasında top oynayan çocukların ikinci katta oturan Adile Teyze’nin (Naşit) camını kazara kırmalarıdır. Adile Teyze, her seferinde “sizi bacaksızlar” diye seslenir çocuklara, toplarını kesmekle tehdit eder ama kıyamaz. Peki ama gerçek hayatta buna benzer bir olay başımıza gelirse haklarımız nelerdir?

Elbette gerçek hayatta her olay filmdeki kırılan cam kadar masum olmayabilir, çocuklar üçüncü kişilere ciddi zararlar verebilirler. Çocuklar, bir ormanı yakabilir (Yargıtay 4.Hukuk Dairesi E. 2010/13691 K. 2012/1552 T. 7.2.2012), motosikleti ile bir kamyona arkadan çarpıp kamyon kasasındaki yolcunun ölümüne sebep olabilir ( YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2009/5021 K.  2009/6644 T. 11.5.2009 ),  teneffüs sırasında oynarken ayağı ile yerdeki taşa vurup fırlatması sonucu arkadaşını gözünden yaralayabilir ( YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2004/3132 K. 2005/274 T. 25.1.2005), arkadaşının gözüne kalem batırabilir (YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2003/4678 K. 2003/10280 T. 18.9.2003) hatta babasına ait silahla başkalarını vurabilir ( YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2003/3597 K. 2003/8285 T. 24.6.2003)

Bu gibi durumlarda çocuğa karşı dava açılabilir mi? Yoksa “çocuktur, yaptığını bilmez” deyip sineye mi çekilecektir?

Aile halinde yaşayan birden çok kimsenin oluşturduğu topluluğun kanuna, sözleşmeye veya örfe göre belirlenen bir ev başkanı varsa, evi yönetme yetkisi ona ait olur.

Evi yönetme yetkisi, kan veya kayın hısımlığı, işçilik, çıraklık veya benzeri sebeplerle ya da koruma ve gözetme ilişkisi içinde ev halkı olarak bir arada yaşayanların hepsini kapsar.

Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.

Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

Yukarıdaki örneklerde ev başkanı olarak (genel olarak babanın) sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Reşit olmayan bir kişinin eğitim ve yetiştirilmesi kurul olarak aileye aittir. Bu konu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 369. maddesinde düzenlenmiş olup ev başkanının bu konudaki sorumluluğu belirlenmiştir. Bu sorumluluk için ana ilke, ev başkanının özen ve gözetim görevini yapmamasıdır. Çocuğun gerçekleştirdiği eylem onun aile başkanı tarafından tehlikeli ve hukuka aykırı şeyler yapmaktan uzak tutulmadığını kendisine bu konuda gerekli bilgi verilip aydınlatılmamış olduğunu göstermekte ise bu fiiller sonucunda ev başkanı tazmin ile sorumlu olur.

Bir olayda babanın özen ödevini yapıp-yapmadığını tesbit görevi hakime aittir. Fakat takdir hakkının yerinde kullanılıp kullanılmadığı Yargıtay denetimine aittir. Hakim, takdir hakkını kullanırken özen ve gözetim görevini bağlı olanın yaşını karakterini olgunluk derecesini, özellikle tehlikesinin varlığını ve çeşitlerini idrak edebilme ve bunları önleyebilme yeteneğini, sosyal çevreyi ve şartları ayrıca gözönünde bulundurmalıdır. Aile başkanı çocuğuna iyi terbiye verdiğini ispat suretiyle sorumluluktan kurtulamaz. Çünkü terbiyeden ve terbiyenin sonuçlarından değil, kendisine düşen özen ve gözetim ödevinin gerekli kıldığı tedbirleri alıp almamakla sorumludur. Ayrıca soyut afaki nasihat ve talimat özen ve gözetim ödevinin yerine getirildiğinin kabulüne elverişli olmaz.

Medeni Kanun’un 369/1 maddesine göre, Ev başkanı ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşıldığı gibi, üçüncü kişilere verdikleri zararla ev başkanını sorumluluk altına sokanlar; küçük, kısıtlı ve akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olan kimselerdir.

Hukuk düzeni, ev başkanını koruyucu ve güvenilir kişi olması; küçükleri, kısıtlıları, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanları korunmaya ve gözetime muhtaç kimseler olarak kabul eder. Bu kişiler, küçüklükleri, tecrübesizlikleri, akli yetersizlik ve dengesizlikleri sebebiyle başkaları için tehlike teşkil ettikleri gibi, aynı şekilde başkaları da kendileri için tehlike oluşturabilir. Velayet ve vesayet kurumları küçük ve kısıtlıların, ailenin ve üçüncü kişilerin korunması amacıyla konulmuştur.

Ev başkanlığı, aile halinde birlikte yaşayanların idare edilmesine, öncelikle aile üyeleri arasında bir düzenin kurulmasına, bunların yararına olarak birliğin korunmasına, hizmet eder. Bununla beraber ev başkanlığı kurumuyla güdülen asıl amaç, gözetime muhtaç aile üyelerine karşı zarara uğramış olan üçüncü kişileri korumaktır. Yani ev, başkanlığı yalnız yetkiler veren bir kurum olmayıp, aynı zamanda görev ve sorumluluklar da yükleyen bir kurumdur. Ev başkanı özen ve gözetim görevini yerine getirmemesinden dolayı üçüncü kişiler bir zarara uğramışlarsa, bu zararı tazminle sorumludur. Ev başkanının MK.369/1’den doğan sorumluluğu, herşeyden önce şahıs itibariyle sınırlıdır. Başka bir deyişle ev başkanı, sadece küçük ve kısıtlıların haksız davranışları ile başkalarına verdikleri zararlardan sorumludur.

Kural olan, kusurlu davranıştan sadece failini sorumlu kılınması ve bundan doğacak sonuçlara da bizzat onun katlanmasıdır.

Cezai sorumlulukta bu ilke “kusurun şahsileştirilmesi” prensibi ile kabul edilmiştir. Aynı ilke, kural olarak hukuki sorumlulukta da geçerlidir. BK. m. 41’de ifadesini bulan bu ilke gereğince, herkes “Gerek kasten, gerek ihmal ve teseyyüp veya tedbirsizlikle haksız bir surette” başkalarına verdiği zararı tazminle yükümlüdür.

Bununla beraber pozitif hukuk düzenleri bu tabi hukuk kurallarına bazı istisnalar getirmişlerdir. Söz konusu istisnalara, daha çok sorumlu kişilerin zarar verenle belirli veya kişisel bir ilişki içinde bulunduğu hallerde yer verilmiştir. İşte, hukuk sistemimiz de başkasının eyleminden sorumluluğu düzenleyen ayrık hükümlerden biri de MK. m. 369/1’dır.

MK.m. 369/1 toplumsal hayatta büyük bir pratik ve hukuki ihtiyaca cevap vermektedir. Gerçekten her toplumun önemli bir kesimini çocuklar, yasal bir deyişle, küçükler oluşturur. Bunlar yaşları ve ruhi yapıları itibariyle oyuna ve oyun aletlerine düşkündürler. Ayrıca, çevrelerine karşı aşırı bir ilgi duyarlar. Bu nedenle zamanlarının çoğunu evde, okulda, parkta, sokakta ya da mahalle aralarında oynayarak geçirirler. Gerek oyun içinde gerekse oyun dışında oyuncak veya diğer araç ve gereçlerle birbirlerine veya üçüncü kişilere her zaman zarar verebilirler. Çocukların bilerek veya bilmeyerek birbirlerinin beden bütünlüğüne ve şahsiyet haklarına saldırıda bulunmaları rastlanılan olaylardandır.

Bütün bu durumlarda, küçük temyiz kudretine sahip ise verdiği zarardan bizzat sorumludur. Ancak, birçok durumda mal varlığı olmadığı için fiilen, birçok durumda ise hem mal varlığı hem de haksız fiil ehliyeti olmadığı için gerek fiilen, gerekse hukuken sorumlu tutulmaları söz konusu olamamaktadır. Kaldı ki, özen ve gözetime muhtaç kimseleri şahsen sorumlu tutmak mümkün olsa bile, zararın tamamını tazmin ettirmek olanağı her zaman bulunmayabilir. Çünkü temiz kudretleri yoksa zarar veren aile üyeleri ancak hakkaniyet gereğince sorumlu tutulabilirler ( BK.m.54 ). Oysa, hakkaniyet ölçüsü bazı hallerde uğranılan zararın tamamının tazminine imkan vermez. Zira, hakkaniyet sorumluluğunda zarar verenin ekonomik durumu el verdiği ölçüde zarar tazmin edilir. İşte bu tür fiili ve hukuki imkansızlıklar küçük, kısıtlı, akıl hastası veya akıl zayıfı aile üyelerinin davranışlarından zarar gören kimselere karşı başka bir şahsın sorumlu kılınması ihtiyacını doğurmuştur. Gerçekten, çok sık meydana gelen bu olaylarda, toplumu savunmasız bırakmamak; onu, küçüklere, kısıtlılara, akıl hastası ve akıl zayıflarına karşı korumak gerekir. İşte toplum yararı ve işlerin güvenle yürütülmesi ilkesi, zarar veren bu kimselerin yanında, başka birinin de sorumlu tutulmasını zorunlu kılmıştır.

Türk Hukuk sisteminde Ev başkanının sorumluluğu kusura dayanmaz. Diğer bir anlatımla bu sorumluluk kusursuz sorumluluktur.

Medeni Kanunun sözü edilen maddesinde öngörülen ana ilke ev başkanının gözetimindeki özen ödevini yapmamasıdır.

Ev başkanının sorumluluğunun ilk şartı, gözetime muhtaç bir aile üyesinin zararlı bir davranışta bulunmasıdır. Zararlı davranış olumlu hareketlerle olabileceği gibi olumsuz hareketlerle de yaratılır. Olumsuz davranış, başkasını zarardan korumak için bir harekette bulunmak yükümlülüğünün mevcut olmasına rağmen böyle bir davranışta bulunulmadığı zaman söz konusu olur. Bununla birlikte, zararlı davranışlar içinde en çok görüleni olumsuz davranışlardır. Bunlara uygulamada çok çeşitli örnekler verilebilir. Örneğin, oyun sırasında sopa veya dikenli dalla arkadaşına vurmak, taş, kartopu, kağıttan uçak; silgi, ok ve cam gibi cisimler atmak, bıçakla yaralamak ateşli silahlarla veya oyuncak tabanca ile oynamak, tüfek veya tabanca ile ateş etmek, bir araçla çarpmak, yangın çıkarmak, ırza geçmek ve hırsızlık yapmak gibi eylemlerde durum böyledir.

MK.m. 369/1’in uygulanabilmesi için herşeyden önce ortada, bir zararın bulunması gerekir. Gözetime muhtaç aile üyelerinin sebep oldukları zararın çeşidi, ev başkanının sorumluluğu bakımından önemli değildir. Zira, ev başkanı gözetimi altındaki kişilerin üçüncü kişilere verdikleri her türlü zarardan sorumludur. Bu zararlar, beden bütünlüğünün ihlali, adam öldürme gibi şahsa ilişkin olabileceği gibi eşya ile ilgili de olabilir. Uygulamada en çok görülen zarar türü, beden bütünlüğüne yönelen zararlardır. Bunlar arasında en çok gözü kör etmek, yaralamak, parmak kesmek, ölüme sebebiyet vermek gibi zararlara rastlanmaktadır. Eşya ile ilgili zararlar arasında ise yakmak, yıkmak, hırsızlık, şahsiyet haklarına yönelik zararlar arasında ise, ırza geçmek başta gelmektedir.

Ev başkanının kendine düşen özen ve gözetim görevini yerine getirip getirmediği, zarar verici olayın özelliklerine göre belirlenmelidir. Her olayın gerektirdiği tedbirler, her şeyden önce, kendi şartları içinde düşünülmelidir. Bu bakımdan, ev başkanının alması gereken tedbirler olaydan olaya göre değişebilir. Örneğin, zarar verici olayın gerekli kıldığı tedbirler duruma göre sadece eğitmek, öğüt ve talimat vermek, uyarı, ihtar ve yasaklamak şeklinde olabileceği gibi, bunların izlenmesi ve kontrol edilmesi şeklinde de olabilir. Bununla beraber, zarar verici olay ve tehlikeye dikkat çekmek, bilgi vermek ve aydınlatmak, duruma göre tehlikeli şeyleri ortadan kaldırmak, atmak veya muhafaza altına almakla somut olayın gerektirdiği tedbirler çerçevesinde düşünülebilir. Tüm zarar verici eylemlerde ev başkanına düşen tedbirler, genel ilkeler içinde düşünülmelidir. Zira, en zararsız oyuncak veya nesneler bile, bazen küçüklerin dikkatsizlikleri ve beceriksizlikleri nedeniyle veya umulmayan bir sebebin eklenmesiyle zarara sebep olabilir.  (YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2003/4661 K. 2003/14392 T. 9.12.2003 )

 

 

4 thoughts on “Komşunun Çocuğu Camı Kırarsa?”

  1. Necdet Kamer

    Merhaba öncelikle verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. 16 yaşındaki oğlum, katıldığı Türkiye satranç yaş grupları şampiyonasında, tamamen kasıtsız olarak, kaldığı otel odasında maddi hasar oluşmasına neden olmuştur. Oğlum bulunduğumuz ilden, şampiyonanın yapıldığı ile federasyon il temsilciliğinin kafilesiyle gitmiş ve şampiyonaya katılmıştır. Bulunduğum yerden, başka bir ildeki oğlumun davranışlarını gözetme imkanım olmadığına göre bu durumda sorumluluk kime aittir. Maalesef otelin sigortası tarafıma zararı karşılamam için dava açmıştır. Bu konuda bilgilerinizden faydalanabilirsem sevinirim. Teşekkürler, iyi günler dilerim.

  2. Şengül ALP

    17 yaşı içerisinde silahla gasp yapan çocuğun verdiği zararı aile başkanı ( aile birlikteyse baba, anne baba ayrı ise velayet altına alan anne yada baba ) karşılar diyebilirmiyiz yargıtay kararları ışığın da.

  3. İdris Bozkurt

    Sevgili avukat bey ben İdris Bozkurt benim mazuratim komşunun çocuğu TV yıldızı kırdı ve babasından benim hasarı karsilamakta sıkıntı çıkarıyor bende buna dava açmak istiyorum böyle bir hakkım varmı varsa sonuç ne olur yardımcı olursanız sevinirim

  4. iyi çalışmalar 2 hafta önce evimin önünde 5 yaşlarında 2 çocuk motorumun üstüne çıkıp motoru devirmişler şükür çocuklarda bi sorun yok gayet iyiler motorda baya hasar çıktı çocukların ailesiyle konuştum diger baba tamam masrafı ne kadarsa yarı yarıya öderiz dedi ve parayı 3 gün sonra parayı ödedi diger baba ise ben çocuga çık motora düşür demedim aslında ödememem gerekli dedi masraf çokmuş diyip sadece 100 tl ödeme yapabilirim gerisine karışmam ne yaparsan yap diye yanıt verdi acaba ben şikayetçi olup paranın tamamını alabilirmiyim baba olarak reşit olmayan ufak çocukların zararlarını baba karşılama zorunda diye biliyorum bu konuda bana yardımcu olursanız sevinirim.

Yorum bırakın

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313