Boşanma Davalarında Manevi Tazminat Nedir?

ankara boşanma avukatı

Boşanma Davalarında Manevi Tazminat Nedir?

TMK md. 174/2 : ” Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. “

 TMK md.176/2 : Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.”

TMK md.178 : ” Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.”  

A. Boşanma Davalarında Manevi Tazminatın  Şartları 

 1. Manevi Tazminatın Talep Edilmiş Olması  

Manevi tazminat taleplerine hükmedilebilmesi için talep edilmiş olması gerekir. Hâkim kendiliğinden karar veremez. Bu talep boşanma dava dilekçesi ile birlikte, dava dilekçesi ile istenmemişse dava sonuna kadar yazılı veya sözlü olarak ya da boşanma davasından sonra ayrı bir dava ile yapılabilir. Bu uygulama, tazminatın ferisi olan faizleri için de geçerlidir.[1]

 Manevi tazminat da maddi tazminatta da olduğu üzere fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmen talep edilemez.  

2. Boşanma Kararı Verilmiş Olması  

Açılan davada, boşanma kararının dışında reddine, feragat nedeniyle reddine, davanın açılmamış sayılmasına gibi karar ile sonuçlanmışsa manevi tazminat verilemez. Yine bunun gibi evliliğin iptaline ve butlanına karar verilmesi halinde de manevi tazminata hükmedilmez.  

3. Davalı Tarafın Kusurlu Olması  

Yargıtay, karısına şiddet uygulayan kocayı tam kusurlu bulmuştur[2].

Yargıtay kararlarına göre eşit kusur halinde de manevi tazminata hükmedilemeyeceği belirlenmiştir. Manevi tazminatın takdirinde kadın-erkek ayrımı yoktur. Yargıtay, sadakatsizlik sebebiyle boşanma davası açan kadının dava sırasında bir başka erkekle ilişkide bulunmasını[3], boşanmaya sebep veren olaylarda kocanın tamamen kusurlu bulunduğu dosyada kocasının ailesine sürekli ağır sözlerle hakaret eden kadını[4], eşine çatal-bıçakla saldırıp “sen ne biçim erkeksin” diyen kadını[5],intihara kalkışıp “sen erkek değilsin” diyen kadını[6]eşit kusurlu bulmuştur. Fiziki şiddet uygulayan, başka kadınla birlikte olan kocayı, “seni hiçbir zaman sevmedim” diyen kadından daha fazla kusurlu bulmuştur.[7]  

4. Manevi Tazminat İsteyen Tarafın Kişilik Hakkının Zedelenmiş Olması  

Manevi tazminat isteyenin boşanmaya sebep olan olaylarda kişilik haklarına saldırıda bulunulmuş olması gerekir. Karşı tarafın kusurunun bulunduğu hallerde boşanmaya ve maddi tazminata karar verilebilmesine karşın kişilik haklarına saldırı bulunmuyor ise manevi tazminata karar verilemez[8].

Kişinin yaşamı, onuru, sağlığı, saygınlığı ve özgürlüğü kişilik hakkıdır. Bunlara saldırı kişilik haklarına saldırı kabul edilir.

Yargıtay uygulamasında örnek olarak şiddet, hakaret, küçük düşürmek, zina, sadakatsiz davranışlar[9], kürtaja zorlamak, eşe iftira atmak, makul süre cinsel ilişki kurmamak[10], ters ilişkiye zorlamak gibi davranışlar kişilik haklarına saldırı kabul edilmektedir. Bununla birlikte evlilik birliği yükümlülüklerinden kaynaklanan ancak boşanmaya sebep olan davranışlar kişilik haklarına saldırı olarak görülmez. Örneğin eşe ve çocuklara bakmamak[11], eşin ailesi ile görüşmemek gibi.   

B) Boşanma Davalarında Manevi Tazminatın Miktarı ve ödenme Şekli  

Manevi tazminatın miktar itibariyle zenginleşmeye yol açmayacak düzeyde saptanması gerekir. Hâkim manevi tazminat miktarını belirlerken kusurun ağırlığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, çalışma koşullarını göz önünde bulundurur. Yargıtay uygulamalarına göre tazminat miktarı TMK’nın 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49, 50 ve 51. maddeleri bir arada değerlendirilerek takdir edilir.

Manevi tazminat kısmi olarak istenemez. Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak talepte bulunulamaz.

Manevi tazminat taleplerinin belirlenmesi konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmaz. Bu tamamen hâkimin takdirinde olan bir konudur.

TMK 176/1’e göre manevi tazminat toptan ödenebilir. İrat şeklinde ödenmesine karar verilemez.

C. Manevi Tazminatın Faiz Başlangıç Tarihi ve Oranı  

HUMK 443/4 hükmü uyarınca aile ve şahsın hukukuna ilişkin kararların kesinleşmeden uygulanamayacağı hükmü gereğince,  manevi tazminata faiz, hükmün kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlar. Manevi tazminatın istenebilir hale gelmesinden itibaren yasal faiz talep edilebilir.

Boşanma davasından sonra açılan davalarda ise kararın kesinleşme tarihinden itibaren değil ikinci davanın açılma tarihinden itibaren faiz istenebilir.[12]  

D. Manevi Tazminatın Zamanaşımına Uğraması  

Dava dilekçesi ile manevi tazminat istenmemişse de boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar her an talep edilmesi mümkündür.

Yine maddi manevi tazminat talepleri boşanma davası ile istenmemişse, Yargıtay kararlarına göre boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılacak bir dava ile talep edilmesi de mümkündür.[13] Boşanma davası ile talep edilen manevi tazminatların maktu harca tabi olmasına karşın, boşanma davasından ayrı olarak açılan dava nisbî harca tabidir.



[1] Boşanma davası içinde vaki ve boşanmanın feri niteliğinde olan Türk Medeni Kanununun 174. maddesinde yazılı maddi ve manevi tazminat istekleri harca tabii değildir. İsteğin karar verilinceye kadar davanın her safhasında yazılı veya sözlü olarak yapılması yeterlidir. Ayrıca sonradan harcı verilerek ayrı bir davada istenmesine de yasal bir engel bulunmamaktadır. Tazminatlar hakkındaki bu uygulamanın ferisi olan faiz istemi için de geçerli olacağı tabiidir. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/7318 K. 2005/9803 T. 23.6.2005

[2] Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda; karısına şiddet uygulayan ve ilk açtığı boşanma davası reddedilip boşanma sebebi yaratan koca tam kusurludur. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2008/12439 K. 2008/12833 T. 8.10.2008

[3] Evlilik birliği süresince eşlerin birbirlerine sadakat yükümlülüğü devam eder ( TMK. md. 185/son ). Bir eşin sadakatsiz tutum ve davranışlarda bulunması diğerine de bu hakkı vermez ( H.G.K. 26.11.2008 gün 2008/2-698 Esas 2008/711 Karar ). Toplanan delillerden sadakatsiz tutum içinde bulunan kocaya karşı boşanma davası açan kadının da, dava sırasında bir başka erkekle ilişkide bulunduğu, bu suretle sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı kadın da davalı eşi kadar evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusurludur. Davacı kadının da eşit derecede kusurlu bulunduğu dikkate alınarak maddi ve manevi tazminat taleplerinin ( TMK. md. 174/1-2 )reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2008/18052 K. 2010/572 T. 14.1.2010

[4] Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı davacı kadının da, kocasına ve kocasının ailesine sürekli olarak ağır sözlerle hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu olaylara göre, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı davacı da, davacı davalı koca ile aynı derecede kusurludur. Bu husus gözetilmeden davacı-davalının tamamen kusurlu kabul edilmesi doğru olmadığı gibi, eşit oranda kusurlu olan davalı davacı kadın yararına maddi ( TMK. md. 174/1 )ve manevi tazminat ( TMK. md. 174/2 )takdir edilmesi de doğru bulunmamıştır. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2009/1871 K. 2010/5532 T. 23.3.2010

[5] Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olan olaylarda eşine hakaret eden, çatal ve bıçakla saldıran “Sen ne biçim erkeksin diyen?” diyen davacı kadın da eşit kusurludur. Eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminat verilemez. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/20690 K. 2009/2214 T. 16.2.2009

[6] Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yolaçan olaylarda, intihara kalkışan ve eşine “erkek değilsin” diyerek aşağılayan kadının da kusurlu olmasına taraflardan birinin kusurunu diğerinden baskın kabul etmenin mümkün bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2008/2-594 K. 2008/612 T. 8.10.2008

[7] Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle, davacının eşine birçok kere fiziki şiddet uyguladığı, küfrettiği ve bir başka kadınla ilişkide bulunduğu, davalının da kocasına birçok defa “seni hiçbir zaman sevmedim” şeklinde sözler söylediği, çocuklarını da babalarına karşı olumsuz duygularla yetiştirdiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu olaylara göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı, davacıya oranla daha az kusurludur. Hal böyleyken tarafların “eşit kusurlu” kabul edilmesi ve bunun sonucu davalının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2009/20337 K. 2010/21546 T. 21.12.2010

[8] Davalı kocadan kaynaklanan, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde maddi bir olayın varlığı kanıtlanmamıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. madde koşulları davacı lehine gerçekleşmediği halde manevi tazminat takdiri doğru olmamıştır. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2008/5724 K. 2009/8745 T. 5.5.2009

[9] Tüm dosya kapsamından davalı-k.davacı kocanın eşini başka bir kadınla aldattığı sabit olup evlilik birliği bu nedenle sona ermiştir. Davacı-k.davalı kadına boşanmaya neden olan olaylar sebebiyle kusur izafe edilemez. Kaldı ki, somut olayda dosya kapsamından da anlaşıldığı üzere Borçlar Kanunu 44. maddenin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. O halde dosyadaki belgelerden ekonomik durumunun çok iyi olduğu anlaşılan koca aleyhine verilen manevi tazminat miktarı yerinde olup, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2009/2-410 K. 2009/447 T. 21.10.2009

[10] Davacının cinsel ilişkiden kaçındığına ilişkin bir delil ortaya konulamamıştır. Boşanmaya neden olan olaylarda; fiziksel bir rahatsızlığı bulunmamasına rağmen, cinsel ilişkiyi gerçekleştiremeyen davalı koca tamamen kusurludur. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2008/12710 K. 2009/16076 T. 28.9.2009

[11] Davalının evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmemesi tek başına davacının kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemez. Davalıdan kaynaklanan davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi bir olayın varlığı da kanıtlanamamıştı. O halde davacının manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2008/20382 K.  2010/1351 T. 1.2.2010

[12] Dava boşanmadan sonra, boşanan kadın tarafından Türk Medeni Kanununun 174 ve 175 maddelere dayalı maddi, manevi tazminat, yoksulluk nafakası ile davalının ergin çocuğu tarafından açılan Türk Medeni Kanununun 364. maddesine dayalı yardım nafakasına yöneliktir. Boşanma kararı 21.9.2005 tarihinde kesinleştikten sonra bu dava 23.11.2005 tarihinde açılmış ve faizde istenmiştir. Maddi ve manevi tazminata, bu davanın açıldığı 23.11.2005 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken, kararın kesinleşme tarihinden itibaren hükmedilmesi doğru değildir. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/18029 K. 2008/14932 T. 11.11.2008

[13] Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde düzenlenen sadakat yükümlülüğü; boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam eder. Kural olarak sadakat yükümlülüğüne aykırılığın açılan boşanma davasında ileri sürülmesi ve buna bağlı olarak Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi gereğince manevi tazminat istenmesi beklenir. Ancak manevi tazminat isteğinin boşanmanın kesinleşmesinden sonra Türk Medeni Kanunu’nun 178. maddesindeki 1 yıllık süre de gözetilerek istenmesi mümkündür ( 22.01.1988 tarihli 1986/5 esas, 1988/1 karar sayılı İçt. Bir. Kararı ). Hükmün kesinleşmesinden sonraki manevi tazminat isteği Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde açık olarak belirtildiği üzere “boşanmaya sebep olan olaylar” yüzünden olmalıdır. Bunun sonucu olarak; boşanma sebebi olarak gösterilmemiş; ancak boşanmanın kesinleşmesine kadar gerçekleşmiş sadakat yükümlülüğüne aykırı bir davranışın varlığının anlaşılması durumunda; bu davranış aynı zamanda sadakatsizliğe uğrayan eşin kişilik haklarını zedeler nitelikte olduğundan; hakkı zedelenen kişinin Türk Medeni Kanunu’nun 25. ve Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi gereğince genel hükümlere dayalı olarak genel görevli mahkemede manevi tazminat isteğinde bulunmasına da yasal bir engel yoktur. Bu husus, 22.01.1988 tarihli, 1986/5 esas, 1988/1 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde de vurgulanmıştır. Davacının isteğinin belirtilen bu genel hükümlere dayalı bir manevi tazminat isteği olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davaya bakma görevi aile mahkemesine ait olmayıp, davadaki istem miktarına göre asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Görev, davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilir ( HUMK m. 7 ). Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2009/5707 K. 2010/8831 T. 3.5.2010

Yorum bırakın