Tazminat Davası Zamanaşımı

DAVA : Davacı İlhan S. vekili tarafından, davalı Saime Ç. ve diğeri aleyhine 28/11/2008 gününde verilen dilekçe ile manevitazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 01/10/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Davacı, davalı eşi Saime Ç.’ın evlilik birliği içinde diğer davalı ile sadakat yükümlülüğüne aykırı olarak birlikte olmak suretiyle çocukları olduğunu, bu suretle kişilik haklarına saldırıda bulunulması nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Davalılar ise davacının olayı öğrendiği Nisan 2007 tarihinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi içinde davasını açmadığı, tarafların 2003 Aralık ayından beri ayrı yaşadıkları, davacıyı küçük düşüren bir durum bulunmadığından davanın reddini savunmuşlardır.

Yerel mahkemece davacının aynı nitelikte açmış olduğu davanın harcı yatırılmadığından BK’nun 137.maddesindeki ek süreden yararlanamayacağı, BK’nun 60. maddesindeki 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı, davalılar hakkında 9.7.2007 tarihinde Kadıköy 4.Aile Mahkemesinin 2007/520 esas sayılı soy bağının reddi ve davalıların boşanma öncesi ilişki yaşamaları nedeniyle kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat davası açmıştır. Aile Mahkemesi 10.7.2008 günü verdiği kararla doğan çocuğun nüfus kaydının davacı üzerine kaydedilmediğinden hukuki yarar yokluğundan davanın reddine, manevi tazminat davasının harcı yatırılmadığından görevli ve yetkili mahkemede dava açmakta muhtariyetine karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin 21.10.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı bu davayı 60 gün içinde 28.11.2008 tarihinde açmıştır.

Yerel mahkemece, harcı yatırılmış bir dava bulunmadığından davacının BK’nun 137.maddesindeki ek 60 günlük süreden yararlanamayacağı belirtilmiştir. Oysa Aile Mahkemesi tarafından manevi tazminat davasının harcı davacıya tamamlattırılarak görevsizlik kararı vermek suretiyle dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerekirken harcı yatırılmadığından davacının dava açmakta muhtariyetine karar verilmesi gerekirdi. Harcın ikmal edilmemesi davacının yapmış olduğu bir hata değildir. Aile mahkemesinin bu durumu gözeterek harç yatırılmasına ilişkin şekli noksanlığı gidermesi gerekirdi.

Borçlar Kanunun 137.maddesinde “Dava veya defi, vazıyed eden hakimin salahiyeti olmaması veya tamiri kabil ve şekle müteallik bir noksan veya vaktinden evvel ikame edilmiş olması sebebi ile reddolunmuş olupta arada müruru zaman müddeti hitam bulmuş ise alacaklı hakkını talep etmek için altmış günlük munzam bir müddeten istifade eder.” hükmü yer almaktadır.

Davacı harçsız açtığı davanın kesinleştiği 21.10.08 tarihinden itibaren süresi içinde 28.11.2008 tarihinde eldeki iş bu davayı açtığına göre davacının, BK.’nun 137. maddesinde öngörülen ek 60 günlük süreden yararlandırılması ve davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir. Bundan dolayı da açılan davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı yönünden reddi usul ve yasaya uygun bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 13.07.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARޞI OY :

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.

Yorum bırakın