Yasal mal rejimi nedir?

Yasal mal rejimi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 202-218. maddeleri arasında mal rejimiyle ilgili genel hükümlerle düzenlenmiştir.

TMK’nun 202. maddesi uyarınca, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi asıl olarak kabul edilmiştir.

Yine aynı maddenin 2. fıkrasına göre eşler, yapacakları bir mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer mal rejimlerinden birini kabul edebilirler.

Kanunda belirlenen seçimlik mal rejimleri:

  • mal ayrılığı,
  • paylaşmalı mal ayrılığı,
  • mal ortaklığı 

olarak belirlenmiştir.

4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesine göre, 4721 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar, tabi oldukları mal rejimi devam eder.

Eşler 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.

Kanunun 10/2 fıkrası gereğince de TMK’nun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan boşanma veya iptal davaları sonuçlanıncaya kadar eşler arasında tabi oldukları mal rejimi devam eder.

Dava boşanma veya iptal kararı ile sonuçlanırsa, bu mal rejiminin sona ermesine ilişkin hükümler uygulanır.

Boşanma davasının redle sonuçlanması halinde eşler kararın kesinleşmesini izleyen bir yıl içinde başka bir mal rejimini seçmedikleri takdirde yürürlük tarihinden itibaren yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.

4722 sayılı Kanunun 10. maddesinin 3. fıkrasına göre eşlere anılan bu bir yıllık süre içinde mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejiminin evlenme tarihinden geçerli olacağını kabul edebilme olanağı sağlamıştır. Ancak bu olanak sadece edinilmiş mallara katılma rejimi yönünden geçerlidir; seçimlik mal rejimleri konusunda böyle bir olanak yoktur.


İlgili Yargıtay Kararları

YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2012/11466 Karar Numarası: 2013/8552 Karar Tarihi: 06.06.2013

“Davacı ve muris F. 18.9.1960 tarihinde evlenmiş, murisin 19.9.2008 tarihinde ölümüyle evlilik birliği sona ermiştir. Dava konusu taşınmaz davacı ve muris arasında 743 Sayılı T.K.M.’nun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığının geçerli olduğu 17.11.1980 tarihinde edinilmiştir.

Dosya içinde bulunan İstanbul 7. Noterliği’nin 4.12.2002 tarih 24540 yevmiye sayılı sözleşmesi uyarınca tarafların 4722 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunu’nun 10/1 maddesi uyarınca kendilerine tanınan süre içinde evlendikleri tarihten itibaren geçerli olmak üzere mal ortaklığı rejimini kabul ettikleri anlaşılmaktadır.

Taraflar arasında düzenlenen mal ortaklığı sözleşmesinin 1.1.2002 tarihinden ileriye doğru geçerli olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır.

Somut olayda uyuşmazlık konusu olan husus; söz konusu bu sözleşmenin geçmişe etkili olarak yapılıp yapılamayacağı ve eğer yapılmış ise hüküm ifade edip edemeyeceğine ilişkindir.

4722 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 10/1 maddesinde aynen ‘Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten ( 1.1.2002 ) önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabii oldukları mal rejimi devam eder.

Eşler kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde başka bir mal rejimini seçmedikleri taktirde bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini ( edinilmiş mallara katılma rejimi ) seçmiş sayılırlar’ denilmekte ve aynı kanunun 10/3 maddesinde de ” Şu kadar ki eşler yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimini ( edinilmiş mallara katılma rejimini ) evlenme tarihinden ( Yani geçmişe etkili olarak ) geçerli olacağını kabul edebilirler.” hükmüne yer verilmektedir.

Bu iki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde eşlerin geçmişe etkili olmak üzere sadece yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimini seçebilecekleri açıktır.

Diğer bir ifadeyle eşler kanunun tanıdığı bir yıl içinde geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında gene kanunun tanıdığı başka bir mal rejimini ( mal ortaklığı, mal ayrılığı veya paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini ) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemez ve belirleyemezler. Dolayısıyla varsa bile; böyle bir belirleme de yok hükmündedir ve kamu düzenine dair bu sınırlama sözleşme serbestisi kurallarına dayanılarak aşılamaz.

T.M.K.nun 203. maddesinde “mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar istedikleri mal rejimini, ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırılabilir veya değiştirilebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Doktrinde; 4721 Sayılı T.M.K.nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden sonra yapılan evliliklerde, eşlerin sonradan yapacakları bir mal rejimi sözleşmesiyle geçmiş etkili düzenleme getirmelerine yasal bir engel olmadığı ileri sürülmüş ve T.M.K.nun 203 maddesinde “… kanunda yazılı sınırlar içinde, …” kavramının da buna engel oluşturmadığı görüşü belirtilmiş ise de, sözü edilen 203. maddedeki kavramın buna yasal bir engel oluşturduğu konusunda duraksamamak gerekir.

Çünkü aile hukukunda; tam ve sınırsız bir sözleşme serbestisi kabul edilmemiş, tam aksine özgür tam aksine özgür iradeye dayalı sözleşme serbestisinin sınırlı olarak kabul edildiği ve kullanıldığı görülmektedir.

Bu konuda en büyük yasal engel de, 4722 Sayılı Kanunun 10/3. fıkrası olmaktadır. Bu nedenle, taraflar arasında yapılan mal ortaklığı sözleşmesinin geçmişe etkili olarak taşınmazın edinildiği 17.11.1980 tarihini de kapsayacak şekilde uygulanması olanağı bulunmamaktadır.”