3 Yıl Ayrı Yaşamadan Sonra Açılacak Boşanma Davası (TMK 166-4)

Fiili Ayrılık (Boşanma Davasının Reddinden Sonra Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması) Nedeniyle Açılan Boşanma Davası (TMK 166/4)

TMK md. 166/4 : “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”

Bu kanun maddesi, fiilen sona ermiş evlilikleri zorla sürdürmenin anlamı kalmadığı fikrine dayanmaktadır. Doktrinde “fiili ayrılık”, “eylemli ayrılık” olarak adlandırılan bu boşanma davası sebebi 3444 sayılı Kanunla 1988 yılında yapılan değişiklikle yürürlüğe girmiştir.

Açılmış bir boşanma davası reddedildikten sonra tarafların red kararının kesinleşmesinden itibaren üç yıl içinde müşterek hayatı yeniden kuramamış olmaları halinde evliliğin fiilen sona ermiş olduğu ve bu durumda tarafların evliliğe devama zorlamanın anlamsız olacağı kabul edilmiştir.

Ayrı yaşama nedeniyle açılacak boşanma davasının şartları

1 Daha Önce Boşanma Sebeplerinden Herhangi Biriyle Boşanma Davası Açılmış Ve Reddedilmiş Olması

Bu dava önceki davanın davacısı veya davalısından herhangi biri tarafından açılabilir. Açılmış olan boşanma davasından feragatle sonuçlanmış olması halinde de feragatin kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçince MK 166’ya göre boşanma davası açılabilir.

Önceki davanın, açılmamış sayılma, görevsizlik veya yetkisizlik kararlarıyla sonuçlanmış olması hallerinde bu tür kararlar işin esasına ilişkin olmadıklarından fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma davasına dayanak sayılmamaktadır.

Reddedilen davaya iat karar Türk Mahkemeleri’nden alınmış olabileceği gibi 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un şartları yerine getirilmek kaydıyla bir yabancı mahkeme kararı da olabilir. Bu halde, yabancı mahkeme kararının tanınması yönünden alınan Türk Mahkemesi kararının kesinleşmesi şarttır.

Buna karşın boşanma davası açılmadan eşler ne kadar uzun süredir ayrı yaşamakta olurlarsa olsunlar daha önce açılıp reddedilmiş dava mevcut olmadığı için bu maddeye göre dava açılamaz.

2 Boşanma Talebini Reddeden Kararın Kesinleşmesinden İtibaren Üç Yılı Geçmiş Ve Bu Üç Yıl İçinde Her Ne Sebeple Olursa Olsun Müşterek Hayat Yeniden Kurulmamış Olması

Üç yıllık süre, yeni boşanma davası açıldığı tarihte dolmuş olmalıdır. Bu üç yıl içinde eşlerin zaman zaman bir araya gelmiş olmaları müşterek hayatın kurulduğu anlamına gelmez.

Ancak bu üç yıllık dönem içerisinde kısa süreli de olsa aynı evde karı koca olarak birlikte yaşamak MK 166’ya dayalı boşanma davası açılmasına engel teşkil eder. Çünkü böyle bir durum evliliğin devam etme ihtimalinin tamamen ortadan kalkmadığını gösterir.

Yargıtay, aynı evde yaşamanın dahi bazı durumlarda ortak hayatın kurulduğu anlamına gelmeyebileceğini karara bağlamıştır.

Tarafların üç yıl içinde evlilik birliğini yeniden kuramamalarına rağmen üç yıl geçtikten sonra evlilik birliğini kurmuş olmaları halinde de bu maddeye göre dava açılması imkânını doğal olarak ortadan kaldırır.

Üç yıllık süre, önceki kararın, kanun yollarından geçip kesinleştiği tarihten itibaren hesap edilir. Önceki davanın feragat ile sonuçlanmış olması halinde ise, HUMK 95. maddeye göre feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğurması nedeniyle feragat tarihinden itibaren hesap yapılır. Sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıç günü hesaba katılmaz.

3 Eşlerden Birinin Boşanma Davası Açmış Olması

Önceki davada davacı veya davalı olmak, evlilik birliğinin sona ermesinde ya da ortak hayatın yeniden kurulamamasında kusurlu veya kusursuz olmak önem taşımamaktadır.

Bu madde doktrinde genel olarak, boşanma sebebini kendi kusuru ile yaratan eşin ve çok kere başka bir kadınla yaşayan kocaların hiçbir şekilde boşanma imkânı bulamamaları nedeni ile konulduğu kabul edilmektedir.

Üç yıllık süre dolunca MK 166’ya göre açılan böyle bir davada hâkim boşanma kararı vermeye mecburdur. Bu boşanma davalarında hâkimin boşanmaya karar verip vermeme konusunda takdir yetkisi yoktur.

Fiili ayılık nedenli boşanma davasına örnek Yargıtay kararları

1 İlk Açılan Boşanma Davasının Red Nedenin İkinci Dava Açısından Önemli Olmadığı

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2006/9680 K. 2006/16417 T. 27.11.2006
“Dava Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı eylemli ayrılık nedeni ile boşanma davası olup, anılan madde gereğince boşanma nedenlerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilmesi gerekir.

İlk davanın ret nedeni önemli olmadığı gibi ortak hayatın yeniden kurulamamasının nedeninin de bir önemi yoktur. Önceki ret edilen davada davalı kadın vasisine tebligatlar yapılmış olup, karar kesinleşmiştir. Diğer koşullarında oluşması halinde davanın kabulü gerekir. Bu nedenle taraflara delilleri sorulup, gösterdikleri takdirde tüm deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiştir.”

2 Önceden Açılmış olan Boşanma Davasından Feragat Eden Tarafın Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Sebebiyle Boşanma Davası Açabilmesi İçin Feragatin Kesinleşmesinden İtibaren 3 Yılın Geçmiş Olmasının Gerekeceği

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2009/20774 K. 2010/21638 T. 22.12.2010
“Toplanan delillerden davacı-davalı koca tarafından 23.01.2002 tarihinde açılan boşanma davasının 13.03.2002 tarihinde feragat nedeniyle reddedildiği, iş bu kocanın boşanma davasının ise 06.05.2005 tarihinde açıldığı, tarafların Ağustos 2000’den itibaren ayrı yaşadıkları, ortak hayatın yeniden kurulamadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi koşulları oluşmuştur. Davacı-davalı kocanın boşanma davasının kabulü gerekirken yazılı şekilde yasal olmayan gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

3 Eşlerin Her Bir araya Gelmeleri Af Anlamı Taşımaz

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/16628 K. 2005/1555 T. 8.2.2005
“Davalı koca tarafından 28.7.2000 tarihinde açılan boşanma davası reddedilmiş, karar Yargıtay denetiminden geçerek 19.4.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Boşanma davasının reddinden sonra taraflar biraraya gelmemişler, ortak hayat kurulamamıştır. Bu dava ise kadın tarafından, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanılarak 13.11.2003 tarihinde açılmıştır.

Toplanan delillerden, davalı kocanın eşini dövdüğü, “…..orospu, kahpe, kaltak” şeklinde sözler sarfederek ona küfür ve hakaret ettiği ve dört yıl önce bir kısım eşyaları alarak müşterek evi terk ettiği anlaşılmaktadır. Tarafların fiilen ayrılmalarından sonra, davacı yakınlarının tarafların barışması için kendiliklerinden girişimde bulunmuş olmaları, af iradesini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyan başka olgu ve deliller bulunmadıkça, önceki olaylardan dolayı davacının davalıyı affettiği anlamına gelmez. Kaldı ki, kocanın açtığı boşanma davasının reddedilmesinden sonra, taraflar arasında görülen ve koca tarafından açılmış bulunan itirazın iptali, istirdat ve menfi tespit davaları taraflar arasında husumet oluşmasına da yol açmıştır.

Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı, dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamamıştır.”

4 Boşanma Talebini Reddeden Kararın Kesinleşmesinden İtibaren Geçen Üç Yıl İçinde Eşlerin Ortak Konutta Yaşamalarının Her Durumda Ortak Hayatı Yeniden Kurdukları Anlamı Taşımayacağı

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/4782 K. 2005/5442 T. 5.4.2005
“Davacının ( kocanın )daha önce 27.4.1999’da açmış olduğu boşanma davası reddedilmiş ve 16.12.2000’de kesinleşmiştir. Bu dava ise aradan üç sene üç ay geçtikten sonra 17.3.2004’te açılmıştır. Boşanmaya karar verilebilmesi için eşlerin bu dönem içerisinde ortak hayatı yeniden kurmak amacı ile bir araya gelmediklerinin gerçekleşmesi gerekir.

Toplanan delillerden eşlerin bu üç yıllık fiili ayrılık sırasında aynı evin farklı odalarında yaşadıkları, davalının ( kadının )gidecek yeri olmadığı için mecburen evden ayrılamadığı, ancak hiçbir zaman biraraya gelmedikleri anlaşılmaktadır. Eşlerin bu yaşam biçimleri ortak hayatı yeniden kurdukları şeklinde yorumlanamaz. Mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesi yerinde değildir.”