Çoğun İçinde Az da Vardır İlkesi

Çoğun İçinde Az da Vardır İlkesi

Çoğun içinde az da vardır ilkesi özellikle nafakanın azaltılması ve kaldırılması davalarında karşımıza çıkan bir ilkedir.  4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 176/4 hükmüne göre:

“Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde aylık olarak ödenen arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”

Aynı şekilde aynı kanunun 331. maddesi uyarınca; “durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”

Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, aylık olarak ödenen nafakanın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.

Nafakanın kaldırılması için dava açılmışsa, “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince, nafakanın tarafların gelir durumlarına göre hakkaniyete uygun şekilde indirilmesine de karar verilebilir.

Nafakanın kaldırılması için dava açılmışsa, çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince nafakanın indirilmesine de karar verilebilir.

Mahkemece, nafaka alacaklısının (genelde kadın) boşanma davası sırasında, çalışıp çalışmadığı, gelirinin bulunup bulunmadığı konularının araştırılarak, o dava sırasında da, şimdiki gibi bir gelirinin bulunması durumunda, davanın reddine karar verilmesi, eğer nafaka alacaklısı kadının boşanma davası sırasında iş ve gelirinin bulunmadığı, boşanmadan sonra çalışmaya başladığının anlaşılması halinde ise “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince, nafakanın tarafların gelir durumlarına göre hakkaniyete uygun şekilde indirilmesi hususunun düşünülmesi gerekir.

Yargıtay, istinaf mahkemesine yapılan başvuruda kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemenin karar verilmesine yer olmadığına dair istemi de kapsadığına karar vermiş ve bu prensibe şu şekilde vurgu yapmıştır:

“Davacı istinaf dilekçesinde, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmek sureti ile kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Bölge adliye mahkemesince, davacının istinaf dilekçesinde kararın konusuz kalma nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına çevrilmesini talep etmediği bu nedenle istinaf sebepleriyle sınırlı inceleme yapıldığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki, “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince, davanın kabulü talebinin, karar verilmesine yer olmadığına dair istemini de kapsadığı gözönünde bulundurularak açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken…”

Bir diğer dosyada, davacı gecikme zammı talep etmiş ancak yerel mahkeme bu talebi davalının sıfatı nedeniyle reddetmiştir. Yargıtay ise, gecikme zammı talebinin çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince abonenin sıfatına göre yasal faiz olarak değerlendirilebileceğine karar vermiştir:

“Somut olayda; dava konusu abonelik sözleşmesinde, geciken ödemelerle ilgili olarak 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme cezası alınacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi, talep edilen alacak amme alacağı da sayılmadığına göre ,davacının yasal oranda faiz isteyebileceğinin kabulü gerekir. Nitekim, mahkemece yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda da , bu doğrultuda hesaplama yapılmış olup, 3.963,05 TL asıl alacağa , takip tarihi olan 06/12/2011 tarihine kadar işlemiş yasal faizin 5.227,19 TL olduğu, yasal faiz üzerinden % 50 müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği, bu durumda davacı kurumun davalıdan isteyebileceği gerçek alacak miktarının 3.963,05 TL asıl alacak, 2.622,08 TL işlemiş faiz olduğu belirtilmiş olup, rapor hüküm kurmaya ve denetime elverişlidir.
Hal böyle olunca, mahkemece; davacının gecikme zammı talebi, ” çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince, abonenin sıfatına göre yasal faiz olarak değerlendirilip, 01/03/2016 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken…”

 

 

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313