CMK 102. Madde : Genel Af Gibi Tahliyeler İnfial Yaratıyor !

Yeni yılın ilk haftası boyunca kamuoyunu meşgul eden en önemli konu sanırım Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2004 yılında değişen ancak yürürlüğe girmesi 2011 yılına ertelenmiş olan 102. Maddesinin birdenbire (!) yürürlüğe girmesi ve suç işlediğine yerel mahkemelerce karar verilmiş tutukluların birer birer tahliye edilmesi oldu. Özellikle 5 kişiyi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanmış bir sanığın da salıverilmesi kamuoyunun vicdanını sızlattı.

Konu hakkında başta Sayın Başbakan olmak üzere, Adalet Bakanı , Yargıtay Başkanı , hukukçular, gazeteciler, suçtan mağdur olanlar,onların yakınları hemen herkes kendi cephesinden görüş belirtti. Başbakan, topu Yargıtay’a attı ; Adalet Bakanı , Yargı işini yeterince yapmıyor işi savsaklıyora getirdi. Yargıtay Başkanı, bunun böyle olacağı belliydi,beş yıldır yazıp söylüyoruz dedi. Gazeteciler , Ergenekoncular içeride, adam öldürenler dışarı salınıyor dedi. Salınan tutuklular cezaevi kapısında halaylarla karşılandı. Mağdur yakınları, hukuka inancımız kalmadı,bir kez daha ciğerimiz yandı, beyanatında bulundu.

Konunun boyutları ise aslında çok daha geniş. CMK 102.madde şu anda cezaevlerinde tutuklu bulunan yaklaşık 57.000 kişiyi ve yakınlarını ilgilendiriyor. Kamuoyu, tahliyelerin “cezanın tamamlanmış sayılmış gibi” anlaşılmış olması nedeniyle adeta bir infial yaşıyor. Hukuken , bu tahliyelerin tutukluluğu gerektiren suçlar hakkında verilmiş kararların kesinleşmesiyle yeniden tutuklamaya dönüşeceği doğru olsa bile gerçekte endişeler daha farklı.Teminat,yurtdışı çıkış yasağı gibi tedbirler uygulanarak tutuklular salınıyor.Salıverilenleri emniyet güçleri yeniden yakalayabilecek mi? Tedbir olarak “yurtdışı çıkış yasağı” getirmek önleyici bir tedbir olarak kabul edilebilir mi? Yahut, teminat verilmesi karşılığında salıverilen bir tutuklu, teminat verdiği parayı yakmamak için özgürlüğünden vazgeçer mi? Kamuoyunda bu kişilerin cezalarını çekmeden dışarıya salındıkları algısı, cezanın ıslah edici yönünü ve başkasına ibret olma fonksiyonunu zedelemeyecek mi?

Hukuk Devleti olmanın ilkelerinden bir tanesi, öngörülebilir olmaktır. Tutukluluk süresinin kısa olması, yargının hızlı işlemesi herkesin üzerinde hemfikir olacağı bir husus. Bu nedenle ne şimdi salınıp, bilmem ne zaman sonra haklarındaki karar kesinleştiğinde cezalarının kalanını çekmek üzere içeri alınacak sanıklar ne de işlenen suçların mağdurları ve yakınları böyle bir manevi işkenceyi hak etmiyorlar. Hakimlerimiz mekin, mukîn ; yöneticilerimiz yetkin ; vatandaşlarımız da sakin olmalı. Geç gelen adalet adalet değildir…

Görüşlerinizi benimle paylaşabilirsiniz : girginyasin@hotmail.com

Yorum bırakın