Corona Virüs- Covid 19’un evliliğin iptali ile boşanma üzerine etkileri

2003 yılında Sars hepimizi öldürecek, 2005 yılında kuş gribi hepimizi öldürecek, 2014 yılında Ebola hepimizi öldürecek, 2016 yılında Zika hepimizi öldürecek derken nihayet 2020 yılına hepimizi öldürmesini beklediğimiz yeni tehditin adını öğrenerek başladık: Corona Virüs

Çin’in Wuhan kentinde bir canlı hayvan pazarında bir kısım bilim adamlarına göre yarasadan, bir başka bilim adamlarına göre ise pangolin isimli bir canlıdan mutasyona uğrayarak geçtiği teorileri üretilen Corona Virüs, adını elektron mikroskobu ile görülen şeklinin “taç“a benzemesi nedeniyle Latince’den alıyor.

Bu virüsün sebep olduğu hastalığa ise Corona Virus Disease (Corona Virüsü Hastalığı) ve hastalığın keşfedildiği 2019 yılının kısaltılması ile COVID-19 adı verilmiş.

Buraya kadarki bilgileri ve çok daha fazlasını eminim hem sosyal medyada hem de başkaca birçok yazıda okumuşsunuzdur. Bu yazımın konusu ise kendi uzmanlık alanımda bu hastalığın sonuçlarının ne olabileceği ile ilgili.

Corona Virüs’ü Bulunanlar Evlenebilir mi?

Daha önceki bulaşıcı hastalık deneyimlerimize göre, Covid-19’un da bir zaman sonra grip gibi sürekli hayatımızda olacak, ara ara kaybolacak, Ekim-Kasım aylarından Nisan ayına kadar yayılacak ve sonrasında yayılımının duracağını düşünüyorum.

Hastalığın ilk ortaya çıkması ile başlayan panik tüm dünya ülkelerinde işlerin ve işletmelerin durmasına yol açtı ancak karantinanın hastalığın yayılmasını yavaşlatsa da doğal gelişimini tamamlamaması nedeniyle istenenen sonucu sağlamayacağını ve hatta iflasların, boşanmaların, aile içi huzursuzlukların, sosyal iletişim- uyaran azlığı nedeniyle de istenmeyen sonuçlarının fazlasıyla ortaya çıkacağını düşünüyorum.

Ekonomik sıkıntıların artması zaten başlı başına toplumdaki suç oranını ve aile düzeninin bozulmasını artıracaktır. Bu nedenle karantina veya eve kapanma gibi önlemlere karşı olduğumu yeri gelmişken – kimse üzerinde etkisi olmayacağını bilsem de– tarihe not düşmek istiyorum.

Bu tür karantina vakalarının beklenmeyen sonuçları da olmuştur: Örneğin Venedik’te kanal sularının, Çin’de hava kirliliğinin daha temiz olduğu rapor edildi. Yine veba salgını sırasında birçok yazarın en verimli dönemini geçirdiklerini söyledikleri ve ortaya çok sayıda eserin çıktığı da tarihsel bir veri olarak karşımıza çıkıyor. Yine de çoğumuz için ekonomik ve sosyal olarak bir yıkımla karşılaşabileceğimiz öngörüsü yanlış olmaz.

Konumuza geri dönersek Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 122. maddesine göre, evlenecek erkek ve kadınlar evlenmeden evvel tıbbi muayeneye tabidir. 123. maddeye göre frengi, bel soğukluğu, yumuşak şankr, cüzzam ile akıl hastalığı bulunanların evlenmesi mümkün değildir. 124. madde ile ilerlemiş bulaşıcı veremi olanların evliliğinin 6 ay ertelenmesi gereği öngörülmüştür.

Sağlık Bakanlığı da bu hastalıklara ilişkin olarak 18.03.2002 Tarih (ne tesadüftür ki bu yazının yayınlanmasından tamı tamına 18 yıl önce aynı gün) 4134 sayılı Genelgesi ile Hıfzısıhha Kanunu’nda belirtilen hastalıklara ek olarak AIDS, Hepatit B-C, tüberküloz, gonore ve genetik geçişli hastalıkların sorgulanmasını ve evlenmek için başvuranların bu hastalıklarla ilgili bilgilendirilmesini istemiştir.

Covid-19 hastalığının ölümcül olduğu konusunda bir şüphe yok. Bununla birlikte bu hastalığın ölümcüllük seviyesi %2-3 olarak açıklanıyor ki gripten biraz yüksek, domuz gribinden biraz düşük bir rakamlar telaffuz ediliyor. Sars, Mers ve Zika gibi virüslerin ölümcüllük seviyesinde ise hiç değil.

Ancak hastalık dünyada yayılımını henüz tamamlamadığı için bu konuda konuşmak da erken olacaktır. Yine de süreç içerisinde evlenme başvurusu yapanların COVID-19 testinin yapılması gereği de açık. Test sonucunun pozitif çıkması halinde 124. madde gereğince verem hastalığına benzer şekilde evlenme akdinin 6 ay ertelenmesi mümkün görünüyor.

Hastalıklara ilişkin olarak bir de taşıyıcılık ile tekrar bulaşma konuları da konuşulabilir. Yani corona virüs taşıyıcısı bir kişi evlenme için başvurabilir mi? Bu konunun ileride açıklığa kavuşacağını düşünüyorum. Zira, virüsün bir konak olarak bünyesine yerleştiği kişide semptomlarını göstermemesi halinde yaşamını sürdürüp sürdürmediği izaha muhtaç. Hastalık belirtisi göstermese bile virüs taşıyan bir kişinin toplumdan ömür boyu izole edilmesi gereği ortaya çıkabilecektir. Ancak çoğu gözlem, virüsün bünyeye girdikten 14 gün (ki ilk baştaki açıklamalarda 27 güne kadar uzadığı da söylenmişti) sonra artık bulaşmadığını söylüyor.

Covid-19 Hastalığı olan Evlenirse Ne Olur?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 136. maddesi, evlenme başvurusu sırasında Hıfzısıhha Kanunu gereğince yapılacak muayene raporunun sunulmasını zorunlu tutmuştur: “evlenmeye engel hastalığının bulunmadığını gösteren sağlık raporunu evlendirme memurluğuna vermek zorundadır”

Malumunuz, evlilikler güven temeli üzerine inşa edilir. Bulaşıcı hastalığı olan bir kişinin, hastalığı Covid, Aids, Hepatit ya da ne olursa olsun evlilik yaptığı daha önce karşımıza çıkan vakalardandır. Bu evliliklerin yapılmasının evlenilecek kişinin kendisine mirasçısı olması, devletten ona maaş kalması gibi birçok nedeni olabilir.

Ancak, iki tarafın da bulaşıcı hastalığı bilmeden yaptığı bir evlilik söz konusu ise bu evlilik devam eder mi? Bu aslında düşünüldüğünden daha ciddi ve yaygın bir konudur. Daha önce bulaşıcı hastalık geçirdiğini öğrendiğiniz eşinize fiziksel ve psikolojik olarak yaklaşımınızın değişmeyeceğine emin misiniz?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 150. Maddesi ile başlayalım. Medeni Kanun’un 4. ayrımı “Batıl olan evlenmeler”i düzenlemeye 145. madde ile başlar. Bu maddeden başlamak üzere 151. maddeye kadar yapılan bir evlenmenin batıllığına ilişkin birçok düzenleme getirilmiştir. Bunlar kısaca şu şekilde sıralanmış:

Ayırt etme gücünden geçici yoksunluk (md 148), evlenmeyi istemediği kişiyle yanılarak evlenme (md 149), kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı edilme (md 151) ve bugünkü yazımızın konusu ile ilgili olarak da davacının veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalık kendisinden gizlenmişse (md 150) evliliğin iptali için dava açılabileceği 4721 sayılı Medeni Kanun’da öngörülmüştür.

Bu hükümler (145-151 arası) yapılan evliliğin iptali ile ilgilidir ki doğal olarak evlenme akdinin gerçekleşmesinden sonra uygulanır.

Dünya Sağlık Örgütü’nce salgın ve ölümcül etkileri üzerine uyarılar yapılan COVID-19, kanaatimce Medeni Kanun’un 150. maddesinde belirtilen “sağlık için ağır tehlike oluşturan hastalık“lar kapsamında değerlendirilmelidir.

Bu nedenle eşinde bulaşıcı hastalık bulunduğunu öğrenen kişi, kanaatimce, –eşi iyileşmiş olsa bile– Türk Medeni Kanunu’nun 149. maddesi 2. fıkrasına göre evliliğin iptali davası açabilir:

TMK 149/2: Eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir duruma sokacak derecede önemli bir nitelikte yanılarak evlenmişse.

Evliliğin iptali davası açılmasının mümkün olmadığı durumlarda ise TMK 166/1 madde hükmüne göre boşanma davasının açılmasının mümkün olduğu görüşündeyim. Bu madde ise şu hükmü içermektedir.

TMK 166/1: Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Sağlık ürünleri satışının tavan yaptığı, neredeyse her sokakta yoga-pilates stüdyosu kurulduğu, protein içeceklerinin, protein barlarının sadece spor ürünleri mağazalarında değil alelade marketlerde satıldığı bir dönemde eşlerin bu bulaşıcı hastalık hikayesi nedeniyle geçimsizliğe düşmeleri son derece beklenebilirdir.

Yeri gelmişken Türk Medeni Kanunu’nun 432. maddesine göre, bulaşıcı hastalığı bulunanların devlet gücüyle karantina altına alınabileceğini de belirtelim:

Madde 432- Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.