Sorun kadına şiddet değil insana şiddet

Ülkemizde maalesef, her yaş ve cinsiyetten insana; her türden canlıya karşı inanılmaz ve artık görmezden gelinen bir itibarsızlaştırma eylemi var: Örneğin sabahleyin Ankara Adliye’sine gidiyorsunuz, vatandaşın arabasını otoparka bırakması yasaklanmış, avukat olduğunuz için bırakabiliyorsunuz; ama ertesi gün avukatların da araç park etmesi yasaklanıyor.

4 aydır beklediğiniz duruşmaya gireceksiniz, tanıklarınızı hazır etmişsiniz, hakim gelmemiş, duruşma 4 ay sonraya erteleniyor.

Kimsenin zamanı kıymetli değilmiş, herkesin bir 4 ay daha sorgusuz sualsiz beklemeye sabrı varmış gibi davranılıyor.

Hakimler kendini savcılardan, savcılar avukatlardan ve avukatlar da kendilerini vatandaştan üstün görüyor. Bir uçtan diğer uca kadar adı konmayan bir kast sistemi etrafında dönüyor ülke.

Medya ise insana yönelen bu şiddeti, sadece bir yönünden ele alıp, hemen her olayda sorunu “kadına şiddet” üzerinden tarif ediyor, çözümün kadının korunmasından geçtiğini dillendiriyor.

Mutsuzluk Ülkesinde Avukat Olmak

Önceki gün, Bursa Gemlik’te akıl sağlığından yoksun biri, çocuklarına ödemediği nafaka için aleyhine icra takibi başlatan avukatın ve adliye önündeki polis memurunun canını aldı; yetinmedi çocuklarının annesini de yaraladı.

Geride kendisinin 2; avukatın 2 ve polis memurunun 3 çocuğu kaldı. Tam 7 çocuğu babasız bıraktı.

Ana akım medya, hemen hemen her olayda olduğu gibi bu olayda da cinayeti işleyen meczubun yaraladığı kadının 3 yıl önce boşandığı eşi olması üzerinden haberi hikayeleştirerek, kadına karşı şiddeti öne çıkardı.

Ancak, olayla hiç bir ilgisi bulunmayan polis memuru ve avukattan sanki basit bir detaymış gibi bahsetti. Ulusal medyanın haber başlıkları genel olarak “eski eş dehşeti yine can aldı” şeklindeydi.

Artık, bu ve benzer olaylarda kadının cinsiyeti üzerinden değil zarar gören bir insan oluşu yönünden olaya yaklaşmamız gerekmiyor mu?

Zarar gören, kadın olmuş, erkek olmuş ya da bir başka canlı olmuş ne farkeder? Hepimiz bir şekilde insan olarak hakettiğimiz değeri göremiyoruz. Hakettiğimiz gibi yaşayamıyor, onurumuzu hakettiğimiz gibi koruyamıyoruz.

Sorunun çözümü kadına karşı şiddeti önlemek olarak görüldüğü için toplum kadın ve erkek olarak iki kutba ayrılıyor. Mahkeme önünde eşit olmadığına, maça 1-0 geride başladığına inanan erkek, karşısındaki kadına daha da kin duyuyor, içinde yenemediği nefreti hem kadına hem de olayla hiç ilgisi bulunmayan insanlara da zarar vermeye başlıyor. Bu olayda olduğu gibi suçu sadece adliye önünde bulunmak olan polis memurunu, icra takibi yapmak olan avukatı vurarak ilahi adaleti kendi bildiği yolla sağlamaya çalışıyor.

Lütfen artık insanları, cinsiyeti, cinsel tercihi üzerinden yargılamaktan vazgeçelim. Her haliyle her canlıyı olduğu gibi kabul edip yaşam hakkına saygı duyalım. Ancak bu halde, şiddeti önleyebilir, mutlu bir ülke yaratabiliriz.

Genç yaşında hakkın rahmetine kavuşan meslektaşım avukat Özgür AKSOY ve polis memuru İdris BÜYÜKDÖNMEZ’e rahmet, geride kalanlara sabır diliyorum.