TRAFİK KAZASI NEDENİYLE MALULİYET

T.C. YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ E. 2008/12346 K. 2010/7512 T. 27.5.2010

DAVA : Dava, trafik kazası sonucu maluliyet durumuna giren sigortalıya bağlanan aylığın ve diğer giderlerin 1479 sayılı Kanun’un 63. maddesi gereğince rücuen tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, taraflar avukatlarınca ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : 1- 30.03.2000 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu sigortalıya maluliyet aylığı bağlandığı, ilk davada anılan aylığın ilk peşin sermaye değerinin istenildiği, birleşen davada ise, kaza sonucu bacağa takılan protezin zaman içinde kullanılamaz hale gelip değiştirilmesi üzerine, Kurumun ödediği yeni protez bedelini talep ettiği anlaşılmaktadır.

Davanın yasal dayanağını oluşturan, 1479 sayılı Kanun’un 63. maddesinde yer alan, “Üçüncü bir kimsenin suç sayılır hareketi ile bu Kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir halin doğmasında, Kurum, sigortalı veya hak sahiplerine gerekli bütün yardımları yapar. Ancak, Kurum, yapılan bu yardımların ilk peşin değeri için üçüncü kişilere, istihdam edenlere ve diğer sorumlulara rücu eder…” düzenlemesi karşısında, mahkemece davalının, sigortalıya bağlanan maluliyet aylığının ilk peşin sermaye değerinin davalının kusuruna isabet eden miktarından sorumlu bulunduğunun kabulünde bir isabetsizlik yoktur.

Ancak, anılan maddenin ilk halinde Kurumca sigortalıya yapılan yardımların üçüncü kişilere rücu edebileceği düzenlenmiş iken, 14.03.1985 tarihli 3165 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik sonrası Kurumun sigortalıya yapılan ve yapılacak yardımların tutarı için üçüncü kişilere istihdam edenlere, araç sahiplerine ( bu ibare Anayasa Mahkemesi’nin 27.03.2002 gün, 343-41 sayılı kararı ile iptal edilmiştir ) ve sorumlulara rücu edeceği belirlenmiş, 20.06.1987 tarihli 3396 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle yapılan değişiklik sonucu ise yardımların ilk peşin değeri için rücu edileceği öngörülmüştür. 3396 sayılı Kanun gerekçesinde bu durum, “Üçüncü bir kimsenin suç teşkil eden fiili sonucunda Kurum sigortalının hak sahiplerine kanunda belirtilen yardımları yapmaktadır. Kurum yapılan bu yardımları, kusurlu üçüncü kişilere ve sorumlulara rücu davası açmak suretiyle geri almaktadır. Ancak 11. maddeyle getirilen yeni düzenleme ile Kurum, yapılan yardımların yalnız ilk peşin değerleri için rücu davası açabileceğinden, bundan sonra ek rücu davaları açamayacaktır…” şeklinde ifade edilmiştir. Böylece 3165 sayılı Kanun’un hemen sonrasında ve 3396 sayılı Kanun ile yasa koyucunun, rücu davalarını herhangi bir ayırım yapılmaksızın tüm yardımların ilk peşin sermaye değeri ile sınırlı biçimde açılmasını amaçladığı anlaşılmaktadır.

Buna göre, yukarıda belirtilen düzenlemede, “…yardımların ilk peşin değeri…”nin rücu edilebileceğinin belirtilmiş olması, bağlanan aylıkların ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilmesi, ikinci protez bedelinin karşılanmasının rücu edilebilecek birinci protezin ilk ve tek peşin değerini aşmak anlamına geleceği, takılan ikinci protezin birinci protezle aynı amaca yönelik olup, süren bir tedavinin parçası olarak değerlendirilemeyeceği, kazaya bağlı olarak gelişen bir durum nedeniyle yeni bir protez kullanımı gereksinimi dışında, eskimeye bağlı değiştirmelerin anılan madde kapsamında sorumluluk doğurmayacağı, bunların sosyal sigorta ilkeleri doğrultusunda Kurumca karşılanmasının gerekeceği, aksi düşüncenin sorumluluğun belirsiz koşullara bağlı olarak sürmesine yol açacağı anlaşılmakla, birleşen davaya konu ikinci protez bedelinin tahsilinin mümkün olmadığının gözetilmemesi;

2-Rücu davalarında faiz başlangıcının gelirler için onay, diğer giderler için sarf ve ödeme tarihi olduğu gözetilmeyerek, onay tarihindeki belirsizlik giderilmeden hüküm tesisi;

3-Kabule göre, davanın kabulüne karar verilmesine rağmen ıslah talebinin dikkate alınmamış olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.

O halde taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 27.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yorum bırakın

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313