Türk Hukukunda Mal Rejimleri

Mal rejimlerine ilişkin kurallar TMK’nun 202-281. Maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Uygulamada eşler arasındaki mevcut mal rejimin sona erdiğinde mal rejiminin tasfiyesi yani mal varlığının paylaşılması zorunlu değildir. Mal rejiminin tasfiyesi için eşler arasında mal rejimi ile ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunması gerekir.  Usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmakla birlikte, davalının açtığı bir karşı dava ya da birleşen dava yoksa onun mal rejimine yönelik ileri süreceği alacak, takas gibi talepler sonuç doğurmaz.

Katkı payı alacağı davası, değer artış payı davası, artık değere katılma alacağı davası gibi mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalar kural olarak kişisel hakka dayalı, para alacağına yönelik, nispi harç ve nispi vekalet ücretine tabi olan davalardır. Bu tür davalarda dava dilekçesinde gösterilen değerin harca esas olarak olarak gösterildiğinin belirtilmesi ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması gerekir. Aksi halde hak kaybı olacaktır.

Yargıtay 8. HD. 2010/953E. 2010/2148K. ‘’ Davacı vekili dava dilekçesinde 20.000 TL maddi tazminatın hüküm altına alınmasına karar verilmesini istemiştir.Ne var ki fazlaya ilişkin haklarını dava dilekçesiyle saklı tutmadığı halde, 10.07.2009 tarihli dilekçesiyle dava konusu miktarı 20.000,00 TL.den 26.110,89 TL.ye çıkartmış ve harcını DA YATIRMIŞTIR. Dava dilekçesiyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığına göre isteğini bu miktarla sınırlandırmış ve fazlaya ilişkin hakkından da böylece vazgeçmiş sayılır. ‘’

Bu davaların açılabilmesinin ön koşulu eşler arasındaki mevcut mal rejiminin sona ermesidir. Boşanma, evlenmenin iptali veya mahkeme tarafından mal ayrılığına geçilmesine yönelik davalardan birinin açılması durumunda eşler arasındaki mevcut mal rejimi sona erer. Ancak mal rejiminin tasfiyesine yönelik bir davanın esastan incelenip hüküm kurulabilmesi için yukarıda belirtilen davaların kabul edilerek buna ilişkin kararın kesinleşmesi zorunludur.Boşanma, evlenmenin iptali veya olağanüstü mal rajimine geçilmesi davalarından birisi açılmış ve derdest ise, açılmış bulunan mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalar, devam eden davaların sonucunu bekleyecektir. Devam eden davalar reddedilir ve bu karar kesinleşirse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava da esasa girilmeden usulden reddedilecektir.

Eşya iadesi veya bedelinin tahsiline yönelik davalar mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalardan sayılmadığından mal rejimi sona ermeden önce de bu davalar açılıp esastan incelenebilir.

Mahkeme tarafından anlaşmalı boşanmaya karar verilebilmesi için tarafların boşanma, boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hakkında anlaşmaları gerekli ve yeterlidir. Eşyalar ve mal rejiminin tasfiyesi konusunda bir anlaşmaya varmaları zorunlu değildir. Daha sonra bunlarla ilgili dava açabilirler. Ancak boşanma protokolünde ya da duruşma tutanağında imzalı beyanları ile birbirlerinde eşya iadesi, mal rejimi kapsamında kapsamında herhangi bir alacak haklarının kalmadığını belirtmişlerse, daha sonra bu yönde bir dava açılması Yargıtay tarafından dürüstlük kurallarına aykırı bir davranış olarak değerlendirilmekte ve açılan davanın reddi gerekeceği belirtilmektedir.

Yargıtay 8. HD. 2013/9389E. 2014/4769 K. ‘’…Dosya muhtevasına, dava evrakıyla yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, aynı Mahkemenin 2012/307 Esas sayılı dosyasında görülüp sonuçlandırılan anlaşmalı boşanma davasına konu müşterek imzalı dava dilekçesinde “…Boşanmamızın doğuracağı mali sonuçları…belirtir anlaşma-protokol imzaladık…dilekçe ekinde sunuyoruz…” biçiminde işaret edilen 02.07.2012 tarihli protokol metninde “…Evlilik birliğinde edinmiş olduğumuz eşyaları rızaen paylaştık, sonradan her iki taraf da bir talepte bulunmayacaktır…” cümlesiyle mutabık kalmalarına, 13.07.2012 günlü ilk oturuma gelen tarafların serbest iradeleriyle protokolü tekrarla “…Aramızda mal paylaşımına ilişkin anlaşmazlık bulunmamaktadır…” sözleri ile bu durumu kabullendiklerini açıkça bildirmelerine, emsal nitelikteki Y. HGK.’nun 27.11.2013 gün ve 2013/8-185 Esas, 2013/1601 Karar sayılı içtihadına nazaran tarafların aralarındaki mal rejimini tasfiye ettiklerinin kabulü gerekmesine göre yerinde bulunmayan davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle ..’’

 

  1. Mal Rejimi Türleri, Seçimi

4721S. TMK dört çeşit mal rejimi öngörmüştür:

  • Edinilmiş mallara katılma rejimi (TMK m.218-241)
  • Mal ayrılığı rejimi (TMK m.242-243)
  • Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi (TMK m.244-255)
  • Mal ortaklığı rejimi (TMK m.256-281)

 

Eşler kanunda gösterilen bu mal rejimlerinden herhangi birine tabi olmak zorundadırlar. Eşler tarafından bir seçim yapılmamışsa, kanunen yasal mal rejimi olarak adlandırılan ‘’edinilmiş mallara katılma’’ rejimini seçmiş sayılırlar.

Mal rejiminin seçimi, değiştirilmesi ve kaldırılması kural olarak ‘’ mal rejimi sözleşmesi’’ ile olur. Bu sözleşme noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılabilir. Eşler yasada gösterilenler dışında başka bir ülke hukukunda geçerli olan veya kendilerinin kararlaştıracağı başkaca bir mal rejimini seçemeyecekleri gibi kanundaki mal rejimleri üzerinde yasal sınırlar dışında herhangi bir değişiklik yapamazlar.

 

  1. Mal Rejiminin Başlaması

Taraflar arasında ayrıca bir sözleşme yapılmamışsa;

  • 4721 S. TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden önce evlenen eşler arasında evlendikleri tarihten itibaren önceki MK’da yasal mal rejimi olarak kabul edilen ‘’mal ayrılığı‘’ rejimine tabi olacaklar ve bu rejim 4321 S: TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinde sona erip, bu tarihten sonra yeni yasada yer alan ‘’edinilmiş mallara katılma‘’ rejimi başlayacaktır.Eşlerin sonradan kanundaki mal rejimlerinden birini seçmeleri durumunda, aralarındaki mevcut rejim mal rejimi sözleşmesinin yapılmasıyla sona erecek ve seçilen yeni rejim başlayacaktır.

  • 01.2002 tarihinden sonra evlenen eşler arasında mal rejimi sözleşmesi yapılmamış ise; evlendikleri tarihte edinilmiş mallara katılma rejimi başlayacaktır.

  1. Mal Rejiminin Sona Ermesi

Mal rejiminin tasfiyesine yönelik bir davanın açılabilmesi için taraflar arasındaki mevcut mal rejiminin sona ermesi gerekir. Eşler arasındaki mevcut mal rejiminin hangi hallerde sona ereceği TMK 225. Maddesinde gösterilmiştir :

  • Eşlerden birinin ölümü halinde hem evlilik birliği hem de mal rejimi ölüm tarihinden itibaren sona erer.
  • Eşlerin sözleşme ile aralarındaki mevcut mal rejimi dışında bir rejim seçmeleri halinde yeni rejimin seçildiği tarihte eski mal rejimi sona erer.
  • Boşanma ve evlenmenin iptali davasının açıldığı tarihte eşler arasındaki mevcut mal rejimi sona erer.
  • Hakim tarafından mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi halinde eşler arasındaki mal rejimi sona erer. Kanunda gösterilen bazı istisnai durumlarda eşlerden birinin başvurusu ile aile mahkemesi hakiminin kararı ile mevcut mal rejimi ‘’mal ayrılığı rejimine’’ dönüştürülebilir. Bu durumda evlilik birliği devam ettiği halde eşler arasındaki mevcut mal rejimi olağanüstü mal rejimine geçiş davasının açıldığı tarihte sona erer.
  1. MAL REJİMİ DAVA ÇEŞİTLERİ

4.1. Olağanüstü Mal Rejimine Geçiş Davası

Eşler kanunda belirtilen mal rejimlerinden birini seçmiş yahut seçmedikleri için kanunen edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olmuşlarsa; aralarındaki mal rejimini değiştirmek konusunda bir talepleri olmasa bile mevcut mal rejiminin mal ayrılığı rejimine dönüşmesi durumu olağanüstü mal rejimi olarak kanunda düzenlenmiştir.TMK 206. Maddesinde gösterilen veya buna benzer başka bir haklı nedenin bulunması halinde eşlerden birinin talebi üzerine aile mahkemesi tarafından eşler arasındaki mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilebilir.

Bu davanın önemli özelliği şudur: Evlilik birliği devam ettiği halde bu davanın kabulü ve kararın kesinleşmesiyle mal rejiminin tasfiyesine yönelik diğer davalar açılıp esastan incelenebilir.

4.2. Katkı Payı Alacağı Davası

Bu davanın konusunu çoğunlukla 743S. Önceki medeni Kanun yürürlükte olduğu dönemde (01.01.2002’den önce) edinilip eşlerden biri adına tapuda tescil edilen taşınmaz mallar, tescil edilmiş motorlu taşıtlar oluşturur.

Malik olmayan eşin malik olan eş aleyhine açtığı bu davada davacı,davalı adına kayıtlı olan malın alınmasında, iyileştirilmesinde veya korunmasında kendisinin de katkısı bulunduğunu ileri sürerek hak talep eder. Davacının katkı iddiasına yönelik ileri sürdüğü hak kişisel hakniteliğinde para alacağına yönelik olmalıdır. Bu davada ayni hak talebinde bulunulamaz. ( taşınmazın ½’si gibi)

Katkı iddiasının dayanağı; dava konusu malın alınması,onarılması, iyileştirilmesi ve benzer amaçlar için harcanan para, emek, malzeme olabilir. Mesela, davacının maaşını, ücretini, serbest meslek kazancını davalıya vermesi, banka borcunu, kooperatif üyeliği aidat ve taksitlerini ödemesi, ziynet eşyalarını vermesi ve benzer birçok değişik şekilde olabilir.

Bu davanın hukuki dayanağını ; 743 S. Önceki Medeni Kanunumuzun hükümleri, Borçlar Kanunu hükümleri ve Yargıtay kararları oluşturmaktadır.

Uygulamada bu dava ‘’değer artış payı davası’’ ( TMK m.227) ile karıştırılmaktadır. Her iki davanın konusunu da davalının mülkiyetinde bulunan bir malın edinilmesi, iyileştirilmesi, korunması, davacını  karşılığını almadan yaptığı katkı iddiaları oluştursa da, aralarında bazı farklar bulunmaktadır. Bu dava hakkındaki uygulama şu şekildedir:

  • Önce davacının iddiasını kanıtlaması gerekecektir. Davacının yaptığı katkının nasıl ve ne şekilde olduğu, miktarı tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. Mal rejiminin başladığı tarihten dava konusu malın edinildiği tarihe kadar tarafların gelirleri de dikkate alınarak tüm deliller toplandıktan sonra davacının katkısı belirlenecektir.
  • Daha sonra taşınmazın edinildiği tarihteki değerine göre davacının yaptığı katkının oranı rakamsal olarak bulunacaktır. (%30-50)
  • Son aşamada bulunan katkı oranı dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri ile çarpılarak, davacı lehine hükmedilecek katkı payı alacağı belirlenecektir.

 

Değer artış payı davasında ise; katkı oranı ile malın tasfiye tarihindeki sürüm değeri çarpılmak suretiyle değer artış payı alacağı miktar olarak belirlenecektir. Ayrıca Değer artışı davasında katkıda bulunulan malda bir değer kaybı oldu ise (deprem vs.) katkının başlangıçtaki değeri esas alınacaktır.

Katkı payı alacağı davasında görevli mahkeme aile mahkemesi, yetkili mahkeme ise davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Bu yetki kesin yetki olmadığından mahkemece re’sen gözetilmez.

 

4.3. Değer Artış Payı Davası

Bu davanın hukuksal dayanağını 4721S. TMK’nun227. Maddesi oluşturmaktadır.

Katkı payı alacağı davasında katkıda bulunulduğu iddia edilen mala yapılan katkı 01.01.2002 tarihinden önce olduğu halde, değer artış payı alacağı davasında, katkı yapıldığı ileri sürülen tarih 01.01.2002’den sonrasıdır. Bu davada katkı oranı ile malın tasfiye tarihindeki sürüm değeri çarpılmak suretiyle değer artış payı alacağı miktar olarak belirlenir.

4.4. Artık Değere Katılma  Alacağı Davası

Bu davanın hukuksal dayanağını 4721S. TMK’nun edinilmiş mallara katılma rejimini düzenleyen maddeleri ve Yargıtay kararları oluşturmaktadır. Kişisel hakka dayalı ve para alacağına yönelik bir davadır.

Bu davayı katkı payı ve değer artış payı alacağı davalarından ayıran en önemli özelliği, taraflardan birinin diğerine ait olan mala yaptığı katkıyı ispatlamak yükü altında olmamasıdır. Mal rejimi sona erdiğinde eşlerden her biri veya mirasçıları diğer eş ya da onun mirasçılarından davalıya ait artık değerin kural olarak yarısını artık değere katılma alacağı olarak isteyebilirler.

Bu dava nispi harç ve nispi vekalet ücretine tabidir. Talep edilmesi halinde faize dava tarihinden itibaren hükmedilir.

Bir eşin bütün malları aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir. Yapılacak yargılama sonunda,

  • Mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olan davalıya ait edinilmiş mallar bulunacak,
  • Şayet var ise, eklenecek değerler bulunup bunların değerleri edinilmiş mallara eklenecek,
  • Şayet var ise, denkleştirme işlemi yapılarak edinilmiş mal hesabına dahil edilecek,
  • Sonuçta davalı eşe ait bulunan edinilmiş malların toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkartıldıktan sonra kalan miktar artık değer olarak bulunacaktır. Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin üzerinde hak sahibi olurlar.

Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranını uygun olarak azaltabilecek veya kaldırabilecektir. (TMK m.236/2)

  • Artık değere katılma alacağı hesabında mevcut olan edinilmiş malların tasfiye tarihindeki piyasa değerleri esas alınır. Tasfiye tarihi değeri Yargıtay uygulamasına göre davanın karar tarihine en yakın tarihteki değeridir.

Değer artış payı davası ile artık değere katılma alacağı davasında da görevli mahkeme aile mahkemesi, yetkili mahkeme ise TMK m.214 uyarınca;

  • Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
  • Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hakim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi halinde bu davalarda yetkili olan mahkeme,
  • Diğer durumlarda ise davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.

Artık değere katılma alacağı ancak para olarak talep edilebilir. Şayet borçlu dilerse para dışında ‘’ayın’’ olarak da ödeme hakkına sahiptir.

Eşlerin veya mirasçılarının birbirlerine karşı açacakları artık değere katılma alacağı ve değer artış payı davasında dava açma süresi kanunda gösterilmemiştir. TMK 241.’deki düzenleme 3. Kişilere karşı açılacak olan davalardaki süreyi göstermektedir. Mal rejiminin boşanma ile sona ermesi nedeniyle açılan artık değere katılma alacağı davasında dava açma süresi Yargıtay 8. HD ‘’bir yıllık zamanaşımı süresi’’ olarak uygulanmaktadır. Sürenin başlangıcı boşanmaya kararının kesinleştiği tarih olarak kabul edilmektedir.

Eşler yabancı ülkede boşanmış ve karar Türkiye’de tanınmış ve tenfiz edilmiş ise, artık değere katılma davasındaki 1 yıllık zamanaşımı süresinin boşanmaya dair kararın o ülkede kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağı kabul edilmektedir.

 

Yorum bırakın

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313