Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan Bir Hatalı Karar Daha Çıktı

İHA’nın haberine göre, C.K. ve E.K. çifti, 7. Aile Mahkemesi’ne karşılıklı boşanma davası açtı. C.K. isimli adam, evlilik süresince birlik görevlerini yerine getirdiğini, çocuklarının olmaması sebebiyle tedavi olmasına rağmen eşinin tıbbi teşhis ve tedavi sürecinden ısrarla kaçındığını öne sürdü. C.K. davalının annesiyle de tartışmalar yaşadığını, evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini belirterek boşanma kararı verilmesini talep etti.

Bebeği olmayan E.K. ise evliliğin ilk yıllarında hamile kaldığını, bu hamileliğinin düşükle sonuçlandığını, buna bağlı olarak tedavi gördüğünü ancak eşinin alkol alışkanlığı ve gece yaşantısı sebebiyle çocuklarının olmadığını kaydetti. E.K. eşinin çeşitli bahanelerle eve geç geldiğini, pavyon hayatına yöneldiğini, evin ihtiyaçlarını karşılamamaya ve başka bir kadınla yaşamaya başladığını iddia etti. Kocasının hakaret ettiğini, en son 24 Kasım 2012’de evi terk ettiğini belirten E.K, boşanmaya karar verilmesini, 800 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50 bin TL maddi ve 50 TL manevi tazminata hükmedilmesini istedi.

Eşini aldattığı öne sürülen kocayı haksız bulan mahkeme, kendisini aldatan kocasına ‘dürzü-gavat’ diyen kadının boşanma talebini yerinde buldu. Sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan kocanın, karşı davacı kadına 500 TL yoksulluk nafakası ile 30 bin lira maddi ve 5 bin TL manevi tazminat ödemesine karar verildi.

MAHKEME KARARINI BOZDU

Karar her iki taraf avukatınca temyiz edildi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı-davalı kocanın sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmak şeklindeki ağır kusuruna karşılık davalı-davacı kadının da eşine “zürriyetsiz, dürzü, gavat” şeklinde hakaretler ettiğine dikkat çekip mahkeme kararını bozdu. İkinci kez görülen davada 7. Aile Mahkemesi, eşini aldatan kocayı yine haksız bulup ilk kararında direndi.

Kararın erkek tarafından temyiz edilmesi üzerine devreye Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi. Emsal bir karara imza atan Genel Kurul, eşine ‘dürzü-gavat’ diyen kadına kusur yüklenilemeyeceğine hükmetti. Kararda, “Somut olayda da davacı karşı davalı erkeğin başka bir kadınla ilişki kurmak, bu kişiyi yakın çevresine ‘yengeniz’ diyerek tanıtıp, sosyal ortamlarda birlikte bulunmak suretiyle açık şekilde sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmıştır. C.K.’nın annesinin beyanına göre davalı karşı davacı kadının da eşine ‘zürriyetsiz, dürzü, gavat’ şeklinde hakaret ettiği anlaşılmıştır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, olaya özgü nedenlerle davalı karşı davacı kadının evlilik birliği içinde aleni bir şekilde sadakatsiz bir yaşam süren eşine bu şekilde söylemiş olduğu hakaret sözcüklerinin tepki ile söylenmiş olduğu kabul edilmelidir.

Tepki ile söylenen sözler nedeniyle kadını az da olsa kusurlu saymak mümkün değildir. Burada TMK’nın 166/2. maddesi koşullarının oluştuğundan söz edilemez. Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında davacı karşı davalı erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışı karşısında kadının sözlerinin tepki olarak söylendiğinin kabulünün olanaklı olmadığı, sarf ettiği sözler nedeniyle az da olsa kusurunun bulunduğu, bu nedenle bozma kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. Bu itibarla, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, tanık beyanlarına, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenler ve özellikle tepki niteliğinde olduğu kabul edilen davranışlarda bulunan davalı karşı davacı kadına boşanmaya sebep olan olaylarda herhangi bir kusur yüklenemeyeceği sonucuna varıldığından davacı karşı davalı erkeğin davasının reddine ilişkin direnme kararı yerindedir” denildi.

Av.Yasin GİRGİN: “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun vermiş olduğu karar hatalı”

Olayı incelediğimizde, erkek tarafından açılan boşanma davası ile kadın tarafından açılan karşı boşanma davası olmak üzere iki adet dava olduğu anlaşılıyor. Yerel mahkeme (7.Aile Mahkemesi) önüne gelen bu davada, mahkeme kadının boşanma davasını kabul ederek erkeğin boşanma davasını reddediyor. Yani yerel mahkeme, kadının söylediği sabit olan sözlerin hakaret amaçlı olmadığına dair bir karar vererek erkeğin davada dayandığı bu sözlerin boşanma sebebi oluşturmadığına işaret ediyor.

Dosyanın temyizen incelendiği Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ise hem kadının hem de erkeğin boşanma davasının kabul edilmesi gereğine karar vererek dosyayı bozarak 7.Aile Mahkemesi’ne geri gönderiyor.

7.Aile Mahkemesinin, verdiği kararın doğru olduğu düşüncesinde ısrar etmesi üzerine dosya bu kez incelenmek üzere tüm Yargıtay Daireleri üyelerinden oluşan Hukuk Genel Kurulu’nun önüne geliyor.

Hukuk Genel Kurulu ise yerel mahkemenin kararını doğru bularak kadının söylediği “zürriyetsiz, gavat,dürzü” sözlerinin tepki amacıyla söylendiğini, bu nedenle kendisine kusur yüklenmesinin doğru olmayacağı görüşünü benimsiyor.

Oysa, bir kişinin aldatılmış olması, hakarete uğramış olması, haksızlığa uğramış olması, ona da karşısındakine aynı ile karşılık verme hakkı tanımaz.

Herkes fiilinin sonuçlarına katlanmalıdır. Bir anlık sinirle yahut kızgınlıkla söylenmiş sözler bu nedenle mazur görülemez.

Kadın da hakkını mahkeme önünde aradığına göre karşı tarafınki nasıl yargılanıyorsa kendi davranışları da yargılanmalıdır.

Hukuk Genel Kurulu’nun kararı yönünde emsal kararlar verilmeye başlandığında bu sözlerin ucunun nereye varacağı kestirilemez.

Hukuk Genel Kurulu’nun verdiği bu kararı okuyan ve aynı durumla karşılaşan bir kadın, kendisini aldatan eşinin karşısına çıkıp “zürriyetsiz, gavat, dürzü” şeklinde konuşmaya başlarsa ve erkek de bu sözler nedeniyle öfkeye kapılıp kadının canına yönelik bir saldırıda bulunursa ne olacaktır?

Hukuk Genel Kurulu, verdiği bu kararla, kadınları, erkekleri tahrik etmeye yönelik bir davranışa yüreklendirdiğinin farkında değil midir?

Kaldı ki, bu sözleri işiten koca, yaralama veya öldürme suçunu işlese, haksız tahrik hükümlerinden faydalanmayacak mıdır?

Kişinin hukuka uygun fiilleri haksız tahrik oluşturur mu? Oluşturmayacağı açık olduğuna göre Hukuk Genel Kurulu, verdiği karar ile çelişik hukuk kararlarını düzeltmek yerine kendi içinde çelişen ve hatta bu hatalı kararın medyada yayınlanması nedeniyle hiç tahmin edilemeyecek sonuçlara da yol açabilecek bir karara imza atmıştır.

Öte yandan tepki sözleri, anlık gelişen olaylara karşı kabul edilmelidir. Olayda Hukuk Genel Kurulu’nun kadının sözlerini kusurlu kabul etmemek için “tepki sözleri” olarak nitelendirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Oysa dosya içeriğine göre erkeğin evi terk ettiği, bir başka kadınla yaşamaya başladığı, kadını çevresine yengeniz şeklinde tanıtmaya başladığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kadın yönünden anlık gelişen bir olaya verilmiş tepki söz konusu değildir. Erkeğin davranışına karşı uzun zaman içinde düşünülmüş, içsel olarak biriktirilmiş ve söylenmiş sözler vardır. Bu nedenle kadının bu sözleri tepkisel kabul edilemez.

Hayat içinde hemen her şey bir tepkidir. Kendiliğinden olan ya da oluşan bir tepki olamaz. Kadının söylediği zürriyetsiz sözü de erkeğin kendisini aldatması ile ilgili değildir, erkeğin çocuk yapma kabiliyeti ile ilgilidir. Kadın, aldatılmasıyla ilgili hıncını erkeğe söylediği bu sözlerle almaya çalışmaktadır.

Ancak, kadın, erkeğin aynı davranışları ile ilgili olarak bir de mahkemeye başvurmuştur. Yani uğradığı haksız fiille ilgili olarak önce çeşitli sözler söylemiş ve sonra manevi zararının para ile de giderilmesini istemiştir.

Erkeğin aldatması karşısında kadının sözleri daha az kusurlu bir davranıştır ve erkeğin fiilinin ağırlığına denk değildir. Ancak neticede az da olsa bir ağırlığı vardır.

Bu nedenle, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin kadının sözlerinin az da olsa kusurlu davranış sayılması gereğine yönelik kararı doğrudur.

*Haber Kaynağı : http://www.haberturk.com/aldatilan-kadinin-esine-gavat-demesi-kusur-sayilmadi-1906410  

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313