Ziynet Eşyalarının İadesinde İspat

Yabancı ülkede alınan boşanma kararlarının Türkiye'de tanınmasıDAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Davacı 9 adet bilezik, 50 adet çeyrek altın ve 10 adet yarım altından oluşan ziynet eşyalarının iadesini talep etmiştir. Davacı gösterdiği kendi delilleri ile bu ziynet eşyalarının mevcut olduğunu kanıtlayamamıştır. Ancak davalı koca eşi ile kaçarak evlendiklerini, düğünlerinde sadece 3 adet bilezik ile 3 adet altın takıldığını ve ihtiyaç için bozdurulduğunu ikrar etmiş ayrıca dinlenen davalı tanığı A. T.’de düğünde 3 adet bilezik ve 6 adet altın takıldığını beyan etmiştir. Düğün takıları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına ait kişisel eşya sayılır. Davalı da tanığın beyanı karşısında; davacı kadına ait 3 adet bilezik ile 6 adet yarım altın yönünden ziynet eşyası alacağı kanıtlanmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında davacının ziynet eşyalarının iade talebi yönünden 3 adet bilezik ile 6 adet yarım altın için iadeye karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ziynet eşyalarının tamamı için iade kararı verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ziynet alacağı yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Türk Medeni Kanununun 186/3. maddesine göre “Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” Türk Medeni Kanunu prensip olarak kadın erkek eşitliğini kabul etmiş bu nedenle de “eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılacaklarını” hüküm altına almıştır. Öte yandan “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” ( TMK. md. 185/3 )

Türk Medeni Kanunun “ispat yükü” başlıklı 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Somut olayda ispat yükünün davalıda olduğuna ilişkin özel bir düzenleme yoktur. Bu nedenle ispat yüküne ilişkin genel kuraldan ayrılmayı gerektirecek bir sebepte bulunmamaktadır.

Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Davalı 3 adet bilezik ve 6 adet altının ihtiyaç için bozdurulduğunu kabul etmiştir. İhtiyaçlar için bozdurulan ziynet eşyalarının davacının rızası ile bozdurulduğunun kabul edilmesi gerekir.

Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev’i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davalıda bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacıya aittir. Davacı kadın, kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir.

Davacı eş ailenin ortak giderleri için malvarlığından rızasıyla yaptığı katkıyı geri isteyemez. Davacının bu katkıyı kendisine ait ziynet eşyalarını bozdurarak yapmış olması sonucu değiştirmez. Türk Medeni Kanununun 186/3. maddesinin somut olayda uygulanmamasını gerektirecek bir hukuki gerekçede yoktur.

Bu sebeple temyize konu hükmün bu yönden de onanması gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.

Yorum bırakın