Ödediğiniz Nafakayı Yeniden Ödemek Zorunda Kalabilirsiniz

“Ödenmiş nafakanın yeniden ödenmek zorunda kalınması mı”diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet, mahkeme tarafından ödenmesine hükmedilen nafakayı öderken bazı noktalara dikkat etmeniz gerekiyor. Bunlara dikkat edilmezse yeniden talep edilebilir:

Yaklaşık 2 yıl kadar önce anlaşmalı boşanma davasında yardımcı olduğum bir müvekkilim (bundan sonra Ahmet bey diyelim) son derece telaş içinde aradı. O kadar sıkıntılı ve endişeliydi ki cümleleri dahi tam kuramıyordu. Neler olduğunu anlayabilmek için telefonda biraz sakinleşmesini sağlamaya çalıştım:

A: Yasin bey merhaba, yaklaşık 2 yıl önce boşanma davama bakmıştınız. Bu konuyla ilgili bir sorun çıktı, eski eşim olacak kadın beni icraya vermiş.

Y: Peki öncelikle sakin olalım. Nasıl ve nereden evrak geldi size? Fotoğrafını çekip whatsapptan gönderme imkanınız var mı?

Yaklaşık 2-3 dakika kadar sonra müvekkil gelen evrakların fotoğraflarını ulaştırmıştı bile. Eski dosyayı açıp, gerekçeli kararı ve o zaman hazırladığımız boşanma protokolü ile birlikte gelen icra evrakını incelemeyi tamamladıktan sonra hemen aradım:

Y: A.bey, yaklaşık 19 aylık iştirak nafakasının hiç ödenmediği iddiasıyla aleyhinize icra emri hazırlamışlar. Toplam yekunu 45.950,00 TL tutmuş. Hiç ödeme yapılmadı ise bu rakam doğru. Ödeme yapmadınız mı hiç?

A: Nasıl olur Yasin bey, o zamandan bu yana tüm nafaka borcumu ödedim. Hiç bir borcum yok. 

Y: Peki ama ödemelerinizi nasıl yaptınız, elden mi ödediniz?

A: Hayır, çocuğun okuluna ödeme yaptım, evin elektrik ve su ile diğer giderlerini ödedim. Eski eşimin kredi kartı ve bankaya olan kredi borcunu ödedim. Bu şekilde, üstüme düşenden hem de fazlasını yaptım.

Y: Peki o zaman, ödemelerinize dair belgelerinizle en kısa sürede sizi bekliyorum.

Bir mahkemenin verdiği ilam yani mahkeme kararına istinaden icra takibi yapıldığında bu icra dosyasının ödenmesi için 7 günlük süre vardır. Bu 7 günlük süre içinde ödeme yapmaz yahut icra emrini durdurmak için mahkemeden karar getiremezseniz icra işlemlerine devam edilir ve varsa gayrimenkulleriniz, araçlarınız, maaşınız, bankadaki paranız haczedilebilir.

Müvekkilin getirdiği belgelere göre ortada apaçık bir haksızlık vardı. Kendisinden istenen alacak miktarı yaklaşık 46 bin lira iken bankadan aldığı hesap dökümlerine göre 2 yıllık bir sürede yaklaşık 57 bin liralık bir ödeme yapmıştı.

Hesap makinesi ile yaptığımız kabaca toplama işleminden sonra Ahmet bey birdenbire çok rahatladı ve derin bir oh çekti. Oh, dedi. “Ben de maaşıma filan haciz koyacaklarını düşünüp endişeleniyordum. Dekontlara baksanıza, üstüne alacaklıyım bir de.”

Oysa endişelenmesi gereken şeyler daha yeni başlıyordu:

“Maalesef Ahmet bey, ödemelerinizi yaptığınız, hatta fazlasıyla yaptığınız doğru. kabaca 10 bin liradan fazla ödemeniz var. Ancak ödemenizi yaparken size önemle hatırlattığım bir noktayı atlamışsınız”

Ahmet bey birden duraladı: “Ne hata yapmışım, neyi eksik yapmış olabilirim ki”

“Hatırlarsanız size, ödemeleri mutlaka ve mutlaka eşinize yapmanız gerektiğini söylemiştim. Eşinize yapmadığınız ödemeleri Yargıyay nafaka borcundan düşemeyeceğinizi söylüyor.” Ahmet bey bir anda afalladı. “Nasıl yani”

Ben de davalarımda kullandığım yargıtay kararlarından hazırladığım içtihat kitabımdan okumaya başladım:

“Mahkemece, 11.05.2016 tarihli bilirkişi raporuna göre; incelenen ödeme dekontlarında …, … ve ABK İthalat ve İhracat olmak üzere üç şahıs adına toplam 18.848,00 TL para yatırıldığı, toplam yatan paranın 4.128,00 TL’nin “diğer” ve “yurt ücreti” açıklaması ile, 14.720,00 TL’nın nafaka ödemesi açıklaması ile yatırıldığı, raporun denetime ve karar vermeye elverişli bulunduğu gerekçesiyle itirazın kabulü ile, borçlu hakkındaki takibin dava tarihine kadar olan kısmının iptaline karar verilmiş olup, hüküm alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.
İcra takibinin dayanağı 29.12.2009 tarihli … 11. Aile Mahkemesi’nin 2009/1712 Esas 2009/1593 Karar sayılı ilamında; müşterek çocuklardan yalnızca … lehine 200,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiştir. İlam alacaklısı … (…) adına yapılan ödemelerin hükmolunan nafaka miktarına uygunluk arz eden ödemeler olup anılan ödemeler yönünden başvurunun kabulünde isabetsizlik bulunmamakta ise de, ilam alacaklısı olmayan ABK İthalat ve İhracat adına “yurt aidatı” açıklamasıyla yapılan ödemeler ve lehine nafaka hükmü tesis edilmeyen müşterek çocuk … adına yapılan ödemeler ‘nafaka’ açıklaması ile yapılmış olsa da alacaklıya yapılan ödeme olarak kabulü mümkün değildir. Bu durumda bu alacaklar yönünden itirazın reddi gerekirken tümden kabulü yönünde hüküm tesisi doğru değildir.” 

Ahmet bey olan biteni anlayamamıştı. İşin doğrusu, Ahmet bey, mahkeme tarafından belirlenen nafakayı doğrudan eski eşine ödemek istememişti. Ödeyeceği paranın çocuğuna harcanmayacağını düşünen çoğu erkeğin yaptığını yapmış ve nafakaya mahsuben kreş ücreti ile çocuğun diğer tüm masraflarına ilaveten eski eşinin kredi kartı borcu dahil bir çok ödemeyi kapatmıştı.

Ancak yargıtayın tüm kararları Ahmet bey aleyhineydi:

“Anadolu 18. Aile Mahkemesi’nin 16/04/2014 tarih ve 2013/383 Esas, 2014/259 Karar sayılı ilamı ile borçlunun 25/07/2012 tarihinden itibaren davalı alacaklı ve çocuğu için 500 TL tedbir nafakası ödemesine hükmedilmiş olup, bu tarihten önce nafakaya istinaden yapılmış ödemelerin herhangi bir mahkeme kararı bulunmadığından nafakaya ilişkin olarak yapılmış olan bir ödeme olarak kabul edilemeyeceği, ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi niteliğinde olduğu gerekçesi ile itirazın reddine karar verilmiştir.” 8. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2017/11159 Karar Numarası: 2017/7319 Karar Tarihi: 18.05.2017

“Somut olayda; borçlunun itfa itirazına dayanak olarak sunduğu ve Mahkemece nafaka alacağına mahsuben yapıldığı kabul edilen ödemelerin takip dayanağı ilamın karar tarihinden önce yapılan ödemeler olduğu anlaşılmaktadır. Nafaka yükümlülüğü doğmadan yapılan bu ödemeler nafaka borcundan mahsup edilemez.”8. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2014/27236 Karar Numarası: 2016/13687 Karar Tarihi: 13.10.2016

“banka hesap ekstrelerinin incelenmesinde; bu ödemelerin bir kısmının alacaklı anne hesabına “okul aidatı ve servis ücreti” açıklaması ile yapılan ahlaki ödemeler olduğu, ilam alacaklısı annenin de, bu ödemelerin nafaka borcuna mahsuben yapıldığına dair kabulü olmadığı, bu durumda İİK’nun 33. maddesi kapsamında, ödemeden söz edilemeyeceğinden nafaka borcuna mahsup edilmesi doğru değildir.” 8. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2015/115 Karar Numarası: 2016/11094 Karar Tarihi: 23.06.2016

Bundan sonraki aşamayı anlattım, tek şansının menfi tespit yani borçtan kurtulma davası açmak olduğunu, bu davayı kazanması halinde borçtan ve icra takibinden kurtulabileceğini, ancak bu dava süresinde de maaş haczi ve diğer malvarlıklarının haczi ile karşı karşıya kalma ihtimalinin yüksek olduğunu tespit ettik. Çünkü eski eş, yapılan tüm bu ödemeleri kabul ediyor ancak Ahmet bey’in yeni bir kadınla olan ciddi ilişkisini duymuş olması nedeniyle zarar verme amacıyla hareket ediyordu. Eski eşin gönderdiği icra emri hakkaniyete aykırı olsa dahi kanuna uygundu ve yasalar ile yargıtayın kararları ondan yanaydı.

Ancak hemen her davada olduğu gibi ufak da olsa bir çıkış noktası yakalamıştım. Bunu Ahmet beye söylemedim, çünkü tek şansımız dava açmaktı, dava açmadığımız takdirde kaybedecek hiç bir şeyimiz olmayacaktı. Ben de bu stratejime güvenerek ve o güne kadar verilen tüm yargıtay kararlarını karşıma alarak davayı açtım.

Bu arada, haksız ve kötü niyetli eski eş, Ahmet beyin maaşına haciz koydurdu, yine banka hesaplarına da haciz gönderildi. Ahmet bey’in kredi kartları dahi iptal oldu. Tek kurtuluş ümidimiz, bu zamana kadar denenmemişi deneyeceğimiz bir dava olacaktı. Sonuç mu ne oldu. Gerekçeli karar yazılınca buradan paylaşacağım 😉

Tanık Adı Yanlış Yazılırsa Ne Olur?

Her davada, müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Yani iddia eden iddiasını ispat etmek zorundadır. Bu ispat, ancak kanunun belirlediği deliller çerçevesinde yapılabilir.

Teknolojinin son derece gelişmesiyle birlikte, video ve ses kayıtları son derece bollaştı. Artık youtube’da trafik kazalarının gerçekleşmesine dair milyonlarca videoyu izleyebiliyoruz. Yahut başlarına kötü şeyler gelen insanlar bir şekilde birileri tarafından kameraya alınmış oluyorlar, bunların görüntüleri de hemen anında internet sitelerine düşüyor.

Herkes, o anı veya en geç o anın hemen sonrasını kaydedebilecek gerekli tüm teçhizatlar cebinde yaşıyor. Anlık olarak basılan tek tuşla bir kavga anı, silahlı soygun, çarpıp kaçan bir araba, görüntü alıcı cihazın belleğine kaydediliveriyor.

Ticari davalar yazı üzerinden yürür. Yani satın alınan bir malla ilgili alım-satım sözleşmesi, nakliye faturası, irsaliyeli fatura, garanti belgesi ve daha bir çok yazılı belge söz konusudur. Bu nedenle ticari davalarda tarafların defterleri, ellerindeki kağıtlar, sözleşmeler incelenir, kim haklı kim haksız bu kayıtlara göre tespit edilmeye çalışılır.

Ancak boşanma davaları, bu tür davalardan daha farklıdır. Boşanma davalarında boşanma sebepleri genellikle, eşin yaptığı veya yapmadığı bir davranıştır. Örneğin eşin hakaret ettiği, evine bakmadığı, gece geç geldiği, çocuklarıyla ilgilenmediği, şiddet uyguladığı iddia edilir.

Bu iddialar tabiatıyla çocuğunlukla bir vesikaya bağlanamaz, bağlansa da hemen her zaman aksi iddia edilir. Örneğin şiddete uğrayan eş doktordan rapor alır, şiddet uyguladığı iddia olunan eş hemen “onu ben dövmedim kafasını kapıya çarptı” diye savunma yapar.

İşte bu nedenlerle, boşanma davalarında tanıklar özel bir öneme sahiptir. Bir belgeye bağlanamayacak yahut videoya kaydedilmemiş, ses kaydı yapılmamış tüm olaylar tanıkla ispat edilebilir. Üstelik boşanma davalarında sadece akrabalık bağı olmayan örneğin komşular değil, anne-baba, kardeş dahil herkes lehe tanık olarak dinlenebilir.

Bu kişilerin yakınlık derecesi söylenerek tanıklıklarına da itiraz edilemez. Doğruyu söylediklerine dair yemin etmeleri halinde de ağızlarından çıkan her söz doğru kabul edilir.

Bununla birlikte, özellikle ailesinden uzakta yaşayan eşlerin tanık bulması son yıllarda çok zorlaşmıştır. Fiziki şiddet yerine arkadaşlar önünde iğnelemeler yapılır, bağırış-çağırış evde kapalı kapılar arkasında yaşanır. Kol kırılıp yen içinde kalınca da yaşanılan ve eşi gün be gün kahreden hiç bir olaya tanık bulunamaz. Onca didişme, mahkeme nezdinde gerçek dışıdır, hiç yaşanmamıştır, ispat edilemez.

Bir de bazı nedenlerle tanık olan kişilerin adları yanlış yazılır. Bazen adları yanlış hatırlanır, bazı kimseler ise bizim için sadece Ayşe, Hatice’dir. Soyadı çok da anımsanmaz. Hatta bazıları sadece üst kattaki Ayşe’nin kocası ya da apartman görevlisi Rıza’dır.

Ancak mahkeme kesinlik ister. İşini şüpheyle, olasılıkla halletmeyi sevmez. Bu nedenle, mahkemeye verilecek dilekçede tanığın adı-soyadı, adresi ve TC kimlik numarası yazılır ki çoğu insan nüfus cüzdanına bakmadan numarasını söyleyemez, karıştırır.

Bazen de bu işler dalgınlığa gelir, yazarken araya laf karışır, A’yı B, B’yi D yazar, B yazar D okur. Sonrasında sormaya da çekinir insan, çünkü “benim için tanıklık yap” demek bile zor bir iştir, ömür boyu minnet etmektir, sadece yakın arkadaşlardan istenir, çünkü o da sizden istemiştir ya da isteme ihtimali vardır.

Bu nedenle, bazen özellikle çok yakın olunmayan tanıkların ad soyadlarında bir şekilde hata yapılmış olabilir.

Böyle bir durumda ne olur, ne olacaktır? Davanız için son derece mühim kişiyi dinletemeyecek misiniz?

İşte böyle bir olay Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin önüne gelmiş ve mahkeme ismi yanlış yazılmış tanığın dinlenilmesi gerektiğine 2017 yılının Nisan ayının 10. günü karar vermiştir.

Kararı aşağıya alıyorum:

“Davalının, 13.11.2013 tarihli cevap dilekçesinde bildirdiği tanık listesinde yer alan … adlı tanığın adı yazılırken maddi hata yapıldığı, gerçekte dinlenmesini istediği tanığın … olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu durum, bildirilen adrese yapılan tebligat sonucu talimat mahkemesine gelen tanığın kimlik kontrolü sırasında ortaya çıkmış ve isim farklılığından dolayı dinlenmemiştir. Davalı, bu tanığın dinlenmesinden açıkça vazgeçmediği gibi 25.09.2014 havale tarihli dilekçesiyle de …’un dinlenmesini talep etmiştir. Delil listesinde yer alan tanık dinlenmeden eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2015/26616 Karar Numarası: 2017/4073 Karar Tarihi: 10.04.2017

 

Şimdi arayın: 0533 483 9313