Şirket Ortaklarının Sorumluluğu

DAVA : Taraflar arasında görülen davada ( Antalya Asliye İkinci Ticaret Mahkemesi )’nce verilen 07.12.2006 tarih ve 2006/182-2006/486 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin eski ortağı olan davalının hisselerini 10.01.2002 tarihinde devretmiş olduğunu, 1998 ile 2002 yılları arasında ruhsat harcı, matrah artırımı ve vergi borcu olarak 11.364,41 YTL ödendiğini, bu miktarın yarısından davalının sorumlu bulunduğunu, başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini, kamu borçlarından davalı eski ortağın da sorumlu olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, hisseleri devralanın halen şirket ortağı olan Abdurrahman olduğunu, talep hakkının da bu şahsa ait bulunduğunu, yapılan devir sözleşmesine göre devirden önceki borçların hisseyi devralana ait olduğunun kararlaştırıldığını, 4811 sayılı Kanun’dan kaynaklanan matrah artırma hakkının ihtiyari olup, bu konudaki vergi farkının müvekkilinden talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı şirketin 4811 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanarak 1998-2001 dönemleri için matrah artırımında bulunup ödeme yaparak, vergi ve cezalardan kurtulmuş olduğu, hisse devrinden önce doğmuş borçlardan davalının hissesi oranında sorumlu olduğu, bu sorumluluğunu sözleşme şartları içerisinde hisse devrettiği kişiye yöneltebileceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, icra takibinin 3.813,27 YTL asıl, 1.290,07 YTL işlemiş faiz üzerinden devamına karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, davacı şirketin 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu’ndan yararlanarak matrah artırımı nedeniyle Vergi Dairesine ödemek zorunda kaldığı miktarı, davalı eski ortaktan hissesi nispetinde tahsili istemine ilişkindir.

Bir sermaye şirketi türü olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir. Ortağın asıl borcu, taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Sermaye borcunu tam olarak yerine getiren ortağın sorumluluğu sona ermektedir. İlke olarak kanun, ortaklarla limited şirket alacaklıları arasında bir ilişki kurmamış, alacaklılara gereğinde ortaklara başvurma imkanını tanımamıştır. Ancak bu ilkenin bir istisnası, kamu borçlarından dolayı ortakların sorumluluğudur.

Somut olaya gelince, davalının ortağı bulunduğu davacı limited şirketin matrah artırımı nedeniyle tahakkuk eden vergi borcunun davacı şirket tarafından ödenmiş olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 4369 sayılı Yasa ile değişik 35. maddesi, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağını ve bu kanun hükmüne göre takibe tabi tutulacağını hükme bağlamıştır. Benzer düzenleme içeren VUK’nın 10. maddesinin 2. fıkrası uyarınca vergi yükümlüsü tüzel kişilerin malvarlığından karşılanamayan vergi ve buna bağlı alacaklarda temsilciler kişisel malvarlıkları ile sorumludurlar. Bu nedenle davalı eski ortağın yargılama konusu borçtan sorumlu olmasının ön koşulu, amme borcunun limited şirketten tahsil imkanının bulunmamasıdır.

Başka bir anlatımla, amme borcunun muhatabı şirket olup, öncelikle şirket öz kaynaklarından bu borcun karşılanması gerekmekte olup, somut olayda da, şirketin kendi kaynakları ile bu borcu ödemiş olması ve davalının da bu borca yönelik taahhüdü bulunmaması nedeniyle davalı eski ortaktan bu bedelin tahsili mümkün değildir. Davalının hisse devri sırasında hisseyi devralan dava dışı üçüncü kişi ile yaptığı sözleşmenin de davacı lehine hüküm doğurması mümkün bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına ( BOZULMASINA ), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 31.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yayınlayan

Avukat Yasin GİRGİN

Avukat Yasin GİRGİN, 1977 Ankara doğumludur. 1999 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş ve sonrasında 2 yıl boyunca Özel Hukuk Master programına devam etmiştir. 2004-5 yılları arasında yaptığı hakimlik dönemi dışında 13 Kasım 2000'den bu yana serbest avukatlık faaliyetini icra etmektedir. 2 kitabı ve çok sayıda makalesi bulunan GİRGİN'in 120 köşe yazısı Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır. GİRGİN, halen superhaber.com'da okur sorularını cevapladığı köşe yazılarını kaleme almaktadır. Çok iyi derecede Almanca ve İngilizce bilen GİRGİN, Alman Uzman Avukatlık Yasası'nı da Türkçe'ye çevirmiştir.

Bir yanıt yazın

Şimdi arayın: 0533 483 9313