Kaçabiliyorsan Meşru Müdafaa Olmaz

meşru müdafaaMeşru müdafaa, bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü uzaklaştırmak için gösterdiği zorunlu tepkidir. Meşru müdafaa çok eski bir geçmişe sahiptir, her zaman ve her yerde tanınmış ve varlığı kabul edilmiştir.

Roma hukukçuları “vim vi defendere omnes leges omniaque iure permittunt”  yani “kuvvetin kuvvetle uzaklaştırılmasına bütün kanunlar ve hukuk düzenleri izin verir” demekteydiler.

Hristiyanlıkta geçerli olan “haksızlığa katlanmak ve tepkide bulunmamak kuralı” (bir yanağına tokat atıldıysa diğer yanağını çevir) bir zorunluluk değil bir öğüttür, bu nedenle meşru müdafaa bir hak olarak değil hoşgörü ile karşılanan, kusuru kaldıran bir mazeret olarak kabul edilmiştir.

İslam hukukunda ise, meşru müdafaa halinde bulunan kimse ne kısas, ne diyet ne de tazir’e muhatap olabilir. Ancak bunun için tecavüzden başka türlü kurtulmak imkânının bulunmaması, örneğin “sayha ve feryad edildiği takdirde etrafından yetişerek kendisini kurtaracak halkın bulunmaması” gerekir; müdafaa sırasında ölen mü’min şehid sayılır.

Türk Hukuku’nda ise meşru müdafaa 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 25. Maddesinde düzenlenmiştir: “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”

Polise Karşı Meşru Müdafaa Olur mu?

Son hafta içinde özellikle sorulan sorulardan bir tanesi de bu. Örneğin bir Polis Memuru, kanunsuz bir emri uyguluyorsa ya da verilen emrin sınırlarını aşmışsa ona karşı meşru müdafaa olur mu? Bu sorunun cevabı eminim birçok yetkiliyi şaşırtacak:

Meşru müdafaanın birinci şartı, saldırının haksız olmasıdır. Görevini yapmak üzere hareket eden örneğin bir Polis Memuru apartmanın girişinde birkaç kişiyi sıkıştırıp copla vurmaya başlarsa fiili haksızdır. Çünkü Polis Memuru, kişilere karşı şiddet kullanamaz, Polis Memuru kişileri uygun şekilde etkisiz hale getirir, gerekirse kelepçe takar ve gözaltına alır. Ancak kişiler Polis Memuru’na gözaltına alınmamak için direnç gösterirlerse caydırıcı olmak üzere copunu çıkarabilir ve hatta kullanabilir. Böyle bir direnç olmadan Polis Memuru’nun cop kullanması haksız bir saldırıdır, çünkü kişilerin davranışlarının suç olup olmadığına karar verecek olan makam mahkemelerdir. Haksız saldırı kimden gelirse gelsin, makamına mevkisine bakılmaksızın meşru müdafaada bulunmak hakkı doğar ve ona karşı işlenen fiil memura mukavemet suçunu doğurmaz. Fakat bu durumu açıkça düzenleyen 765 sayılı Eski TCK’nın 272. Maddesi  5237 sayılı yeni TCK’ya alınmamıştır.

Saldırının Halen Var Olması Şartı

Saldırı olup bittikten sonra yapılacak hareketler savunma değil, öc alma olur. Örneğin, adam kadına tecavüz etmiş; kadın iki hafta sonra adamı bıçakla öldürmüş. Kadın adamı tecavüz sırasında tecavüzden kurtulmak için öldürse meşru müdafaadan yararlanır, ancak sonra öldürürse ceza alacaktır.

Sarkıntılık Yapanı Tokatlamak

Meşru müdafaa sadece hayata, vücut tamlığına yapılan saldırılarda olmaz, diğer haklara saldırı halinde de meşru müdafaa vardır. Örneğin kalabalık içinde sarkıntılık eden kişiyi tokatlayan meşru müdafaadan yararlanır.

Düello Yapanlar Neden Ceza Almaz?

Bazı Batı Ülkeleri’nde bir kişinin bir sataşmadan kaçması o kişinin onursuzluğu anlamına gelir, karşılıklı vuruşmaya çağrılan kişi bundan kaçarsa şerefsiz durumuna düşerdi. Özellikle soylu sınıf arasında bu tür hesaplaşmalar yaygındı.

Günümüzde de kanunun kimseyi kaçmaya zorlayamayacağı kabul edilmektedir. Fail, şerefli biçimde kaçınabilecek durumda ise, savunmada zorunluluk yoktur; yani “kaçabiliyorsan meşru müdafaa olmaz”. Buna karşın saldırıya uğrayan kişinin şerefsiz duruma düşmesi ve alay konusu olması hiçbir kanun tarafından istenemeyeceği için bu durumlarda savunmada zorunluluk olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle, mizansen de olsa kovboy filmlerinde, düellodan sonra ayakta kalan, elini kolunu sallaya sallaya gider.

Savunmanın Orantılı Olması

Saldırıya uğrayan kimse, saldırganın elindeki aracın aynısı ile saldırıyı uzaklaştırmaya mecbur tutulamaz. Bu nedenle bıçakla hücum eden kişiye karşı elinde bıçak bulunmayan kimse taşla veya tüfekle kendisini koruyabilir. Ama, tüfekle saldıranı korkutacak şekilde havaya ateş etmek veya bacağından yaralamak imkanı varken bunu yapmayarak öldürürse, aracı ölçüsüz bir şekilde kullanmış yani savunmada aşırılığa kaçmış olur.

Bu hafta, çokça sorduğunuz için meşru müdafaa konusundaki temel ilkeleri örneklerle anlatmaya çalıştım. Ama bence asıl sorulması gereken soru “taksirle adam öldürme” olmalıydı. Güzel günlere uyanın…

* Hürriyet Gazetesi 4.7.2013 tarihli yazımdan

Yayınlayan

Avukat Yasin GİRGİN

Avukat Yasin GİRGİN, 1977 Ankara doğumludur. 1999 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş ve sonrasında 2 yıl boyunca Özel Hukuk Master programına devam etmiştir. 2004-5 yılları arasında yaptığı hakimlik dönemi dışında 13 Kasım 2000'den bu yana serbest avukatlık faaliyetini icra etmektedir. 2 kitabı ve çok sayıda makalesi bulunan GİRGİN'in 120 köşe yazısı Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır. GİRGİN, halen superhaber.com'da okur sorularını cevapladığı köşe yazılarını kaleme almaktadır. Çok iyi derecede Almanca ve İngilizce bilen GİRGİN, Alman Uzman Avukatlık Yasası'nı da Türkçe'ye çevirmiştir.

Bir yanıt yazın

Şimdi arayın: 0533 483 9313