Eşin Borcu Nedeniyle Diğer Eşin Banka Hesabı Haczedilebilir mi?

Son günlerde özellikle verdi daireleri, e-haciz yöntemiyle alacaklarını yoğun bir şekilde tahsile çalışıyorlar. Okurlardan gelen sorular da genellikle eşlerine ait borçlar nedeniyle kendi banka hesaplarının, evlerinin, ev eşyalarının haczedilip haczedilemeyeceği konusunda yoğunlaşıyor.  

  • Merhaba Yasin Bey, Eşimin, öğrenim kredi borcu var ve haciz durumunda, benim bankadaki parama el konabilir mi bu durumda? Cemhan K. 

Medeni Kanun ile yapılan değişiklikle bir eşin mallarının değerinin yarısının diğer eşe ait olacağı kabul edilmişti. Ancak bu paylaşım mal rejiminin sona ermesinden yani evliliğin sona ermesinden itibaren söz konusu olabilir. Bu nedenle bir eşin şahsi borcundan diğer eş sorumlu değildir, alacaklılar banka hesabınıza, gayrimenkul ve diğer malvarlığınıza haciz koyamaz.

Adi Şirket Borcu Diğer Eşi Bağlar mı?  

  • Merhaba Yasin bey size bir sorum olacak: Benim kendi adi şirketimden dolayı bir vergi borcum vardı bir kısmını ödedim diğer kısmını ödeyemedim. Bu sebepten dolayı banka hesabıma bloke konuldu başka bir borçtan dolayı da haciz konuldu. Acaba eşimin hesabına da ( devlet memuru ) haciz konulur mu teşekkürler. Şükrü G. 

Adi şirket, bir sermaye şirketi değildir, bu nedenle adi şirket ortakları şirket borçlarından tüm malvarlıkları ile sorumludur. Ancak bir eşin borcunun diğer eşi bağlaması için bu borcun evlilik birliğini temsiline yapılmış olması gerekir. Bu nedenle devlet memuru olan eşinizin adi şirketin borçları nedeniyle sorumlu tutulması yanlıştır.

Noterde Devredilen Şirketin Borcundan Sorumluluk  

  • Sayın Yasin bey merhaba. Ben Devlet memuruyum. Eşim 1994 yılında abisinin şirketini devralmış. 2002 yılında vergi ziyaı cezalarından dolayı vergi borcu olduğunu öğrenmiş. Borç miktarı oldukça yüksek. Biz 2002 yılında evlendik. 2004 yılında da şirketi devretmiş. Şirket müdürü de abisi imiş o zamanlar. Devrettikten sonra kişi şirket müdürlüğünü de almış ve satış yapılırken noterde tüm borçlarıyla devir edilmiş. Duyduğumuz kadarıyla devir alan kişi re’sen kapatmış şirketi. Bu şirketteki borçlardan eşim sorumlu mudur? Ben bir ev almak istiyorum. Kendi adıma ev alsam bu eve haciz gelir mi? Eşimin Bu evde payı olur mu? Tabii ki kendi gelirimle alacağım. Nasıl Bir Yol izlemem gerekir. Seçil T. 

Seçil Hanım, noterde yapılmış olan “tüm alacak ve borçlarıyla şirket hissesinin devri sözleşmesi” devletin şirketten olan alacaklarının durumunu etkilemez. Şirket hissedarı kendi dönemine ait borçların ödenmemiş olması halinde bunlardan devlete karşı sorumludur.

Kendi adınıza alacağınız eve öncelikli olarak haciz gelmez. Medeni Kanun’a göre, 2002 yılından itibaren eşlerin kendi çalışmaları ile edindiği malvarlığının değerinin yarısı diğer eşe ait olmaktadır. Mal ayrılığı sözleşmesi yaparak satın alacağınız eviniz üzerinde eşinizin bir hak sahibi olmamasını sağlayabilirsiniz.

Evlilik Sözleşmesi Çözüm Olur mu?  

  • Merhaba, Mağdur olmaktan korktuğum sorularım olacak size umarım yardımcı olursunuz. 2005 yılında evlendim, eşimin kredi borçlarından dolayı haciz gelmesinden korkuyorum. Evlenirken edinilecek mallar hakkında hiçbir anlaşma yapmak aklıma gelmedi. Bana ailemden miras kalan evi 2013 yılında beş kardeş sattık ve paylaştık. Ben aldığım parayla taşınmaz aldım. Bu taşınmazı mirastan aldığımı nasıl ispatlamalıyım? Elimde evin satışından alınan banka makbuzları var bunlar işime yarar mı? Şuandan itibaren evlilik sözleşmesi yapsam işe yarar mı ve bunu nereden yapmalıyım. Vereceğiniz cevaplara şimdiden teşekkür ederim. Seher K. 

Seher Hanım, eşlerin miras olarak getirdikleri mallar kişisel malı olarak kabul edilmekte ve diğer eşle paylaşıma konu olmamaktadır. Bu malın yerine geçen değerler de aynı şekilde değerlendirilir.

Evlilik sözleşmesini ise noter huzurunda yapabilirsiniz. Yaptığınız tarihten itibaren mal ayrılığı rejimine geçebilirsiniz.

Şirket Müdürü Şirketi Zarara Uğratıyor

3 ortaklı bir limited şirketin %25 oranında ortağıyım. Ortaklardan bir tanesini ana sözleşmeyi hazırlarken şirket müdürü olarak görevlendirmiştik. Tüm sermaye borcumuzu da şirket adına açtığımız banka hesabına yatırmıştık. İlk yıl işlerimiz beklemediğimiz kadar iyi oldu, çok yüklü anlaşmalar yaptık. Şimdi şirket müdürü bu sermayeyi kafasına göre kullanıyor, olmadık yerlere para harcıyor, ihtiyacımız olmayan makineleri satın alıyor. Şirket defterlerini incelemek istiyoruz, bize göstermiyor, defterleri usulüne uygun tutmuyor. Şirketi kasıtlı olarak batırmaya çalıştığını düşünüyoruz. Dava açsak bu ortağın hissesini alabilir miyiz? İhsan Ö. 

Yeni Türk Ticaret Kanunu’na göre, haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, şirketin feshi yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Şirketin feshi istenirse, fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir. Ayrıca her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.

Firmanın Verdiği Dolap İşyerimi Yaktı  

Yasin bey, bir restoran işletiyorum. Restoranımızda ayran, kola ve dondurma firmalarından aldığımız dolaplar var. Bu dolaplar için ayrıca para ödemedim, yani dolapları firma istese alıp götürebilir. Bu dolaplardan bir tanesi arızalanmış ve sabaha karşı kimsenin olmadığı sırada tutuşarak dükkan içinde kısmi bir yangına sebep olmuş. Sigortam olmadığı için zararımı da karşılayamıyorum. Sorum şu: Bu dolapların bakımından kim sorumlu, yangın nedeniyle zararımı nasıl karşılarım. Mehmet R. 

Mehmet bey, öncelikle geçmiş olsun. Sizin başınıza gelen hadise, sigorta yaptırmanın önemini hatırlatan, her zaman hepimizin başına gelebilecek bir durum. Sorunuza gelince: Tedarikçi firmaların kendi mallarının satışını kolaylaştırması için restoran ve market gibi yerlere verdikleri buzdolabı gibi eşyalar için ariyet adı verilen bir sözleşme yapılıyor. Bu sözleşmeye göre eşyanın sahibi firma oluyor. Bu nedenle bu eşyanın bakımı, onarımı, gerekirse değişmesi tedarikçi firma tarafından yapılıyor. Dolayısıyla, bu eşyadan doğan zararların da tedarikçi firmalar tarafından karşılanması gerekir. Tespit davası açın, elektrik mühendisi, yangın mühendisi bilirkişiler yangının çıkma nedenini tespit etsinler, sonra da zararınızın miktarını tespit ettirerek tedarikçi firmadan talep edebileceğiniz düşüncesindeyim.

Vekaletnameyle Satılan Ev  

Almanya’nın Köln şehrinde yaşıyorum. Ankara’daki evin satışı için bundan 2 yıl kadar önce o tarihteki eşimin kardeşine konsolosluktan vekaletname göndermiştim. Ama hiç beklenmeyen şeyler oldu ve eşimle aram bozuldu. Bana boşanma davası açtı, karakolluk olduk. Olaylar nedeniyle o arada verdiğim vekaletnameyi iptal ettirmeyi düşünemedim. Kayınbirader ile de eski eşimle aramızın bozulması nedeniyle görüşemedim. Geçen ay bir başkasına daireyi satmak için vekalet verdim, ancak tapuda evin yaklaşık 1 yıl önce satıldığını öğrendim. Kayınbirader vekaletnamesiyle gidip daireyi satmış. Evimi geri alabilir miyim, tapu iptal tescil davası açabilir miyim? Hasan İ. 

Hasan bey. Eğer kayınbiraderinizin evi sattığı kişi iyi niyetli ise, yani sizin eski eşinizle aranızın bozulduğunu, boşanma davası açıldığını, kayınbiraderinizin kötü niyetle hareket ederek evi sattığını bilmiyorsa evi geri alamazsınız. Ancak durum anlattığınız gibiyse kayınbiraderinize karşı dava açın, evin değerini kayınbiraderinizden alabilirsiniz.

Aziz Yıldırım’ın Yeniden Yargılanması Kararı Hatalı mı?

Ben centilmen bir Trabzonspor taraftarıyım. Daha önce (9.1.2014 tarihinde) yazmış olduğunuz “12 Soruda Yargılamanın Yenilenmesi” yazınızı okudum. Aziz Yıldırım’ın yeniden yargılaması kararını anlayamadım. Sizce bu karar doğru mu? Faruk K.  Okumaya devam et Aziz Yıldırım’ın Yeniden Yargılanması Kararı Hatalı mı?

Torunla Kişisel İlişki Kurulması Davası

Boşanma davalarında bilindiği üzere, müşterek çocukların velayeti ana-babadan birine bırakılmaktadır. Velayetin bir tarafa bırakılması nedeniyle diğer tarafın ana-babası (müşterek çocukların büyükanne – büyükbabası) torunlarını görmek istemekte ancak bazı durumlarda buna imkan bulamamakta veya bu istekleri engellenmektedir.

Bu nedenle torunu ile kişisel ilişki kurmak isteyen büyükanne/büyükbabanın da dava açmak ve kişisel ilişki kurma haklarını hüküm altına aldırmak haklarının bulunduğu kabul edilmektedir.

Torunuyla kişisel ilişki kurmak isteyen bir büyükbabanın açtığı davada mahkeme, davalıya tanık listesini sunması için iki haftalık kesin süre vermiş, bu iki haftalık süre içinde davalı tanık listesini sunmuş ve tanık masraflarını da yatırmıştır.

Ancak davalının tanıkları duruşma günü, tebligata rağmen duruşmaya katılmamışlardır. Mahkeme, bunun üzerine iddiaların tanıkla ispat edilemeyeceği gerekçesi ile tebligata rağmen gelmeyen tanıkların dinlenilmesinden vazgeçmiş ve davanın esasına etkili olmayacağına da karar vererek sosyal hizmet uzmanından rapor alınmadan hüküm kurmuştur.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, önüne gelen dosyada (E. 2013/25241 K. 2014/6786 T. 25.3.2014) , davacı ile torunu arasında kişisel ilişki kurulması talebine ilişkin koşulların varlığını tespit yönünden davalı tanıkları dinlenilip, uzman raporu alınarak sonucu itibarıyla bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görmemiş ve yerel mahkemenin kararını bozmuştur.

Aile Konutu Sebebiyle Bankanın Koyduğu İpotek Kaldırılabilir mi?

Aile konutu, eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği bir alandır. Türk Medeni Kanunu, ailenin korunmasına yönelik olarak getirdiği aile konutu şerhi müessesi mucibince, aile için böylesine önemli olan bir malvarlığıyla ilgili olarak eşlerin tek başına hukuki işlem yapmasının diğer eşin menfaatini zedeleyeceğini öngörmüştür.

Türk Medeni Kanunu’nun “Aile konutu” başlığı altında düzenlenen 194.maddesi: “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur”

Bu nedenle aile konutu olarak özgülenen taşınmazın mülkiyetinin devri diğer eşin rızasına bağlı bir hukuki işlem olarak kabul edilmiştir.

Bankalardan kredi alınması sırasında genel olarak taşınmazlar teminat olarak gösterilmekte ve bunun için banka lehine  taşınmazın tapu kaydına ipotek tesis edilmektedir.

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin konulmaması halinde ise iyi niyetli 3. kişinin taşınmazın sahibi eşle yapacağı işlemin sonuç doğurup doğurmayacağı tartışma konusu olmuştur.

4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1023. maddesi, tapuya güven ilkesini öngördüğü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 194.maddesi III.fıkrasının ise, tapuya güven ilkesinin aynen sürdürülmekte olduğunun bir ifadesi olarak kabul edilmiş ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2012/2-1567 K. 2013/579 T. 24.4.2013 sayılı kararı ile kötü niyetli olduğu ispat edilmedikçe banka lehine konulan ipoteğin kaldırılması talebinin reddi gerektiği karara bağlanmıştır.

Katılma Alacağında Zamanaşımı Süresi

Merhaba Yasin Bey. 2003 yılında evlendik, 2004 yılında bir araç satın aldık. 2006 yılında boşandık. Bu aracın değeri üzerinde hakkım zamanaşımına mı uğradı? Figen N. 

Figen Hanım, evlilik birliğinin içinde eşlerin çalışmaları ile aldıkları malın değerinin yarısı kanunen diğer eşe aittir. Bu haklar boşanma kararının kesinleştiği günden itibaren başlayan 10 yıllık süre içinde talep edilebilir. Varsa hakkınızın henüz zamanaşımına uğramadığını söyleyebilirim.

Oturma İzni İçin Yapılan Evlilik Geçerli mi? 

Rus asıllı bir bayanla 25 Mart 2014 tarihinde resmen evlendim. Ancak amacının oturma izni almak olduğunu evlendikten sonra anladım. Oturum iznine müracaat ettikten sonra hal ve hareketleri değişti ve benimle yaşamak istemediğini söyleyerek bir ay kadar sonra evi terk etti. Ben de emniyet yabancılar şubesine oturum izninin verilmemesi için dilekçe verdim. Bu durumda benden tedbir nafakası talebinde bulunabilir mi, kandırıldığım için evliliğin iptalini isteyebilir miyim? Fazlı I. 

Fazlı bey, evliliğin iptali eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması, sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması, evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması, eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması sebepleri ile istenebilir. Aldatma halinde ise eş, eşinin namus ve onuru hakkında doğrudan doğruya onun tarafından veya onun bilgisi altında bir başkası tarafından aldatılarak evlenmeye razı olmuşsa veya kendisinin veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalık kendisinden gizlenmişse aldatma nedeniyle evliliğin iptali istenebilir.

Sizin durumunuzda her ne kadar aldatma olduğunu düşünüyorsanız da bu aldatma kanunun öngördüğü şekilde bir aldatma değil. Bu nedenle yaptığınız evliliğin sona erdirilebilmesi için boşanma davası açmanız gerekiyor.

Yapmış olduğunuz evlilik boşanma kararı kesinleşene kadar geçerli olduğu için eşiniz, kanunda yazan tüm haklarını talep edebilir. Yani eşiniz tedbir nafakası, edindiğiniz mallara katılma, miras gibi haklara sahiptir.

Eve İcra Getiren Eşe Dava  

Ben 5 senelik evli bir kadınım. Eşim babamın ismini kullanarak insanlardan borç istiyor, bunları ödemiyor ve kulağımıza sürekli eşimin insanları dolandırdığı gibi sözler geliyor. Evime icra gelmesinden korkuyorum. Babam kendisine güvenilen, ahlaklı bir tacirdir ve eşimin, babamın ismini kirletmesinden çok rahatsızım. Bu nedenle boşanabilir miyim? Özge A. 

Özge hanım, her eş, iş hayatını istediği gibi belirlemekte özgürdür. Herhangi bir işe başlarken eşinden izin alması gerekmez. Ancak bu işini yaparken, ailesinin saygınlığına, onuruna ve haysiyetine zarar vermeyecek şekilde davranması gerekir.

Türk Medeni Kanunu’unun 163. Maddesine göre, eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabileceği kabul edilmiştir.

Eşinizin babanızın itibarını kullanarak çevresinden borç alması, dolandırıcı olduğu şeklinde söylentilerin ortaya çıkması, TMK 166’ya göre evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının mahkemelerce kabul edildiği durumlardır. Bu nedenlerle boşanma davası açabilirsiniz.

 Altınları Alıp Giden Kadına Ceza Var mı?

 Kadının altınları evden alıp gitmesi nedeniyle kadına ceza uygulanır mı? Burçin A.

 Burçin Hanım, evlilik birliği içinde veya düğünde kadına takılan ziynet eşyaları kadının kişisel malı olarak kabul edilir. Her eş, diğer eşte bulunan kişisel malını evlilik birliği devam ederken dahi talep edebilir. Kişisel malı olan ziynet eşyalarını alıp giden kadın hakkında ceza uygulanmaz.

Bir Eşin Malını Diğer Eş Kullanabilir mi?

Eşlerin her ikisinin de arabası varsa bu arabaların her biri ortak yaşam alanına girer mi? Aydolu A.

 Eşlerin sahip oldukları malvarlıkları üzerinde, evlilikleri süresince tasarruf etme hakları bulunmaktadır. Bu kural kişisel malları için olduğu kadar evlilik birliği içinde edinilmiş malları için de geçerlidir.

 Yani eşiniz kendi adına kayıtlı olan aracı istediği gibi kullanabilir, kiralayabilir, satabilir. Bu eşyadan sizin de makul şartlarda yararlanma hakkınız bulunmaktadır.

 Nafaka Artışı Nasıl Sağlanır?

Eşimle 4 yıl kadar önce anlaşmalı olarak boşandık. Mahkeme kararı sonucunda oğlum için ayda 200 lira iştirak nafakası ödenmesine karar verilmişti. Şu anda eşim 350 lira ödüyor. Bunun artırıldığına dair resmi bir karar olması için ne yapmalıyım? Serap C.

Boşanma kararının verilmesiyle birlikte hakim, velayet, nafaka ve eşlerin birbirlerinden olan maddi-manevi tazminat alacakları hakkında da karar verir. Bu verilen kararlarda talebe göre nafakanın ÜFE oranında artırılmasına karar verilse de ülkemizde yaşanan reel enflasyona göre bazen nafakaların miktarının yetersiz hale geldiği görülmektedir. Bu durumlarda nafakanın artırılması için Aile Mahkemesine dava açmak gerekmektedir.

 Bir Yaşındaki Çocuğun Velayeti 

Zorunlu olarak yapılmış bir evliliğimizde yaklaşık 2 yıl doldu. Bir yaşında erkek bebeğimiz var, bu bebek annede mi kalır babada mı? Jülide S.

Çocukların velayeti düzenlenirken bazı durumlar gözönüne alınır. Bunlardan en önemlilerinden biri de çocuğun yaşıdır. Genel olarak 3 yaşından küçük çocuğun, anne bakım ve şefkatine muhtaç olduğu düşünülmekte ve bu nedenle eğer anne yönünden çocuğun gelişimini tehlikeye sokacak bir durum yoksa, küçük çocuğun velayeti anneye bırakılmaktadır.

Hem Kocadan Hem de Babadan Nafaka Alınabilir mi?

Eşim hem benden hem de babasından nafaka alıyor. Bu kanuni mi?Ferhat A.

Herkes yoksulluğa düşecek usul ve füruuna yardım etmekle yükümlüdür. Eşinizin de sorunuzdan anlaşıldığı kadarıyla evlenmeden önce babasına dava açarak yardım nafakası almaya hak kazandığı, evlendikten sonra da bu nafakanın ödenmesine devam edildiği anlaşılıyor. Eğer eşinizin sizden aldığı nafaka yoksulluktan kurtulmasına yetmeyecek miktarda ise babasından nafaka almaya devam edebilir.

Altınlar Kime Ait? 

Selam, benim kayınçomun eşini annesi evine götürdü. Giderken tüm altınları da aldılar. Geri dönmesi için evlerine gittik, ancak geri dönmedi. Resmi olarak 3 ay önce evlendiler, ancak fiili olarak evliliklerinin 26. gününde evi terk etti. Altınlar kime ait, mahkemeye başvursak altınları geri alabilir miyiz? Ali Rıza O.

 Ali Rıza bey, evliliklerde fiili olarak evlilik, resmi olarak evlilik şeklinde bir ayrım bulunmamaktadır. Eşler evlenme dairesinde nikah kıydıklarından itibaren evli sayılmakta ve Medeni Kanun’un tanımladığı hak ve borçları yükümlenirler.

Altınlar konusunda da şöyle bir ayrım bulunmaktadır: Genel olarak Yargıtay altınların kime takıldıysa o kişiye ait olmasına karar vermektedir, bununla birlikte bazı durumlarda erkeğe takılan altınlar da kadına bağışlanmış sayılmaktadır. Bu nedenle düğün CD’si ve sonrasındaki olaylara göre altınların kime ait olduğuna karar verilir.

 Mal Beyanında Bulunmamanın Cezası Var mı?

Hiçbir gelirim ve üzerime kayıtlı gayrimenkulüm yok. Mal beyanında bulunmalı mıyım? Bulunmazsam ne olur? Ayşe H.

 Ayşe Hanım, icra ve iflas yasasına göre eskiden mal beyanında bulunulmaması suç olarak kabul ediliyordu. Ancak Anayasa Mahkemesi ekonomik suça ekonomik ceza olacağı görüşüyle cezayı içeren maddeyi iptal etti. Bu nedenle mal beyanında bulunmama suçu ortadan kalkmış bulunmaktadır.

Nafakayı Nasıl İptal Ettirebiliriz?

Eşim eski eşine boşanma davasında 30 bin lira kaybetti. Bu miktar faiz ve masrafları ile birlikte 43 bin lira oldu. Eşim, bu borç için eski eşine babasından kalan 85 bin lira değerindeki evi verdi. Eşimin 2 çocuğu eski eşinin yanında kalıyor ve bu çocuklar için 450 lira nafaka ödüyoruz. Bu nafaka tutarının iptali için dava açabilir miyiz? Heder A.  

Heder hanım, eşinizin eski eşine ödediği nafakalar anladığım kadarıyla çocukları için ödenen bir para. Kanuna göre nafakalar yoksulluk, yardım ve iştirak nafakası olarak üçe ayrılıyor. İştirak nafakası yani çocuklar için ödenen nafakayı iptal etmeniz anlattığınız olaylara göre mümkün görünmüyor.  

Tapusu Alınmamış (2B’li) Arazilerde Eşin Hakkı Var mı?

Boşanma davasında 2B durumunda henüz tapusu alınmamış yerler hakkında da eşlerin bir pay talebi olabilir mi? Yunus K.  

Parayla ölçülebilir değeri olan  her şey tapusu olsun ya da olmasın mal paylaşımı davasına konu olabilir. Eşler tapusu olmayan 2B durumundaki yerlerdeki haklarını isteyebilirler.

Aldatan Eş Manevi Tazminat, Nafaka Alabilir mi?

Şu anda eşimin beni aldatması sebebiyle boşanma davası açtım. Boşanma davası açmam sebebiyle eşimin ailesi tarafından saldırıya uğradım. Olaylardan sonra eşimin karakolda verdiği ifadeden hamile olduğunu öğrendim. Akabinde benim iznim olmadan dolaylı yollardan çocuğu aldırdıklarını öğrendim. Karşı tarafın nafaka, tazminat gibi talepleri oldu, alabilirler mi? Önder Ç.  

Boşanma davaları, Türk Medeni Kanunu’nda sayılmış çeşitli nedenlerle açılabilir. Bu nedenlerin en başta geleni eşin zinasıdır. Zina, eşin açacağı boşanma davasında özel bir sebep olarak sayılmıştır. Eşinizin zinasını ispatlamanız durumunda boşanma davasında nafaka ve tazminat alamayacağı söylenebilir.

İştirak Nafakası Sonradan istenebilir mi?

2005 doğumlu yeğenimin annesi ve babası 6 yıl önce boşandılar. Boşanma davasında tek önem verdiğimiz şey çocuğun bizimle yani annesiyle kalmasıydı. Bu nedenle mahkemede nafaka talebinde bulunmamıştık. Boşanmadan sonra babayla yeğenimiz tek tük görüştü. Bir baba olarak 9 yaşındaki çocuğuna tek bir çorap dahi almadı. Çocuğuyla ne görüşüyor ne de maddi destekte bulunuyor. Baba memur, herhangi bir maddi sorunu da yok, ancak çocuğu yok sayıyor. Nafaka talep edebilir miyiz? Saniye R.  

Genellikle eşler boşanmanın kısa sürede tamamlanabilmesi için anlaşmalı boşanma yolunu seçiyorlar. Ancak boşanmayı anlaşmalı olarak sağlayabilmek için kendi haklarının yanında çocuğun haklarından da vazgeçiyorlar. Zaman içinde verdikleri bu kararın yanlış olduğunu görerek pişman oluyorlar.

Sorunuza gelince: Anlaşmalı boşanma davasında tarafların kendileri açısında feragat etmeleri halinde yoksulluk nafakasını sonradan talep etmeleri mümkün değildir. Ancak taraflar iştirak nafakasını sonradan talep edebilirler. Dava açabilirsiniz.

Evden Uzaklaştırılan Eşin Eve Bakma Yükümü Sona Ermez

Eşimin evden uzaklaştırılmasını talep ettim ve mahkeme 3 aylığına evden uzaklaştırdı. Şimdi evin geçimi için telefon ediyorum, ben o evde yaşamıyorum, size niye bakayım diyor. Ne yapmalıyım? Nilgün Ş.  

Eşler evden uzaklaştırılsa da halen birbirlerine karşı olan hak ve yükümlülükleri devam eder. Bu nedenle eşinizin eve bakması gerekir. Eğer bunu kendi isteği ile yapmıyorsa boşanma davası açmadan nafaka bağlanması için mahkemeye başvurun. Mahkemenin verdiği nafakayı ödemek zorundadır.

Temyiz Aşamasında Velayetin Değişmesi

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2014/28044 K. 2015/13396 T. 23.6.2015

• VELAYET DAVASI ( Çocuğun Velayeti Anneye Bırakılmış İse de Karardan Sonra Anne Çocuğa Bakabilecek Durumunun Bulunmadığını Kendisinin Şu Anda Bakıma ve Yardıma Muhtaç Durumda Olduğunu Velayetinin Davacı Babaya Verilmesini Kabul Ettiğini Beyan Ettiği – Davacı Babanın Velayeti Üstlenmeye Engel Bir Durumun Bulunup Bulunmadığı Araştırılarak Karar Verileceği )

• KARARDAN SONRA TEMYİZ AŞAMASINDA ANNENİN VERDİĞİ DİLEKÇE İLE VELAYETİN BABAYA VERİLMESİNİ KABUL ETMESİ ( Davacı Babanın Barınma Gelir Sosyal ve Psikolojik Durumuna Göre Çocuğun Sağlıklı Gelişimi İçin Velayeti Üstlenmeye Engel Bir Durumun Bulunup Bulunmadığının Araştırılarak Velayet Konusunda Bir Karar Verilmesi Gerektiği )

• VELAYET DÜZENLEMESİ ( Karardan Sonra Anne Çocuğa Bakabilecek Durumunun Bulunmadığını Kendisinin Şu Anda Bakıma ve Yardıma Muhtaç Durumda Olduğunu Velayetinin Davacı Babaya Verilmesini Kabul Ettiğini Beyan Ettiği – Davacı Babanın Velayeti Üstlenmeye Engel Bir Durumun Bulunup Bulunmadığı Araştırılarak Karar Verileceği )

4787/m.5

4721/m.337

ÖZET : Müşterek çocuk 2009 doğumlu Yaren’in velayeti, sosyal çalışma uzmanlarınca verilen rapor dikkate alınarak davalı anneye bırakılmış ise de; davalı anne karardan sonra 16.1.2015 tarihinde verdiği dilekçesinde “çocuğa bakabilecek durumunun bulunmadığını, kendisinin şu anda bakıma ve yardıma muhtaç durumda olduğunu, velayetinin davacı babaya verilmesini kabul ettiğini” belirterek çocuğun velayetinin davacıya verilmesini kabul ettiğini bildirmiştir. Velayetin kamu düzenine dair olması da dikkate alınarak davalının temyiz aşamasında sunduğu dilekçe de değerlendirilip 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince Aile Mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan inceleme ve rapor istenip; davacı babanın barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumuna göre çocuğun sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının araştırılması ve tüm delillerin hep birlikte değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonucuna göre velayet konusunda bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- )Müşterek çocuk 2009 doğumlu Yaren’in velayeti, sosyal çalışma uzmanlarınca verilen rapor dikkate alınarak davalı anneye bırakılmış ise de; davalı anne karardan sonra 16.1.2015 tarihinde verdiği dilekçesinde “… çocuğa bakabilecek durumunun bulunmadığını, kendisinin şu anda bakıma ve yardıma muhtaç durumda olduğunu, velayetinin davacı babaya verilmesini kabul ettiğini” belirterek çocuğun velayetinin davacıya verilmesini kabul ettiğini bildirmiştir. Velayetin kamu düzenine dair olması da dikkate alınarak davalının temyiz aşamasında sunduğu dilekçe de değerlendirilip 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince Aile Mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan inceleme ve rapor istenip; davacı babanın barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumuna göre çocuğun sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının araştırılması ve tüm delillerin hep birlikte değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonucuna göre velayet konusunda bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre çocuk için tayin edilen iştirak nafakasına dair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümünün ise yukarda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana gen verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere davacının tazminat talepleri yönünden oyçokluğuyla, diğer yönlerden oybirliğiyle, 23.06.2015 gününde karar verildi.

KARŞI OY :

Mahkemece, davacının maddi ve manevi tazminat talebinin, “iddianın genişletilmesi yasağı başladıktan sonra ileri sürüldüğü” gerekçesiyle, usulden reddine karar verildiği görülmektedir.

Oysa, bu talepler, boşanma sebebine bağlı ve boşanmanın eki niteliğindedir. Bu nitelikleri gereği, davacı bakımından iddianın, davalı bakımından da savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi kapsamında olmayıp, boşanma davasında tahkikat sona erinceye kadar, herhangi bir harca tabi olmaksızın yazılı veya sözlü olarak ilen sürülebilir. Sonradan ileri sürülmüş olması durumunda yeter ki, diğer tarafın savunma hakkı kısıtlanmamış olsun. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, bu talepleri, iddia ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi kapsamına dahil eden bir düzenleme getirmemiştir. Yasada yer alan diğer hükümlerden de böyle bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Karara bağlanması, boşanma kararı verilmiş olmasına, sebebine ve tarafların boşanmadaki kusur durumlarına bağlı olan ve bu özellikleri gereği de boşanmanın eki niteliğinde olan bu taleplerin, boşanma davası içinde çözümlenmesi, bu hususta ayrı bir dava açılmasına ve gider yapılmasına sebebiyet verilmemesi, usul ekonomisinin ( Anayasa m. 141/4 ve H.M.K. m. 30 ) de bir gereğidir. Bu bakımdan, davacının tazminat taleplerinin esasıyla ilgili bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Hükmün bu sebeple bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun kararına bu yönden katılamıyorum.

Şimdi arayın: 0533 483 9313