Boşanma Davası – Ziynet Eşyaları

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/4306
K. 2002/5237
T. 12.4.2002
• DAVADAN FERAGAT ( Boşanma Davası/Temyiz Dilekçesi İle – Karar Verilmek Üzere Hükmün Bozulması Gereği )
• TEMYİZ DİLEKÇESİ İLE DAVADAN FERAGAT ( Boşanma Davası – Karar Verilmek Üzere Hükmün Bozulması Gereği )
• BOŞANMA DAVASI ( Temyiz Dilekçesi İle Davadan Feragat – Karar Verilmek Üzere Hükmün Bozulması Gereği )
• ZİYNET EŞYALARI İLE İLGİLİ İDDİALAR ( Boşanma Davası/İsbat Yükü – Hayatın Olağan Akışına Aykırı İddia ve Savunmada Bulunana Düşeceği )
• İSBAT YÜKÜ ( Hayatın Olağan Akışına Aykırı İddia ve Savunmada Bulunana Düşeceği – Boşanma Davası/Ziynet Eşyası İle İlgili İddialar )
4721/m.6
1086/m.91, 93
ÖZET : 1. Karşılıklı boşanma davasından, davacı davasından temyiz dilekçesi ile feragat ettiğinden, bu konuda bir karar vermek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

2. Ziynet eşyalarının kadın üzerinde olması ya da evde saklanmış, muhafaza edilmiş olması hayatın olağan akışına uygundur; aksini iddia edenin iddiasını isbat etmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki ( Karşılıklı boşanma ve alacak ) davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR : 1 – Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı ve davalı kocanın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2 – Davacı boşanma davasından temyiz dilekçesi ile feragat etmiştir. Bu konuda bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

3 – Ziynet eşyaları yönünden temyize gelince;

Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını isbatla yükümlüdür ( M.K.6 ). Ancak iddialar karşılaştığında kimin isbat yükü altında bulunduğunun tesbiti her zaman kolay olmamaktadır. Bunun için gerek ilmi gerekse kazai içtihatlarda bir takım ölçülere yer verilmiştir.

a ) Hemen bütün ilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulamasında kararlılık ifade eden ölçüye göre, isbat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer ( Prof. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1968, sh.372; Prof. İlhan Postacıoğlu, Medeni Yargılama Usulü, 1970, sh.464; Prof. Necip Bilge, Hukuk Yargılamaları Usulü, 1967, sh.449; Prof. Sabri Şakir Ansay Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1957, sh.248-249; Prof. Saim Üstündağ Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1973, sh.378; H.G.K.nun 19.7.1967 gün ve 239-340 sayılı, 7.6.1974 gün ve 1972/84 sayılı kararları; Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 6.6.1983 gün ve 4936-5076 sayılı kararı ).

b ) İleri sürdürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse iddia etiği olayları ispat etmelidir ( Prof.Saim Üstündağ, Age. 1973, sh.397 ).

c ) İspat yükü daha kolay başarana düşer ( Prof. Saim Üstündağ, Age, Federal Mahkeme Kararına atfen ).

Davacı ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinede olması yada evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı tarafın zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer.

Diğer taraftan söz konusu eşya rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev’idendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi her zaman mümkündür.

Davacı dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, isbat yükü altındadır.

Olayda kadın, dava konusu ziynet eşyasının, götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. Buna rağmen yukarıda yazılı ilkelerde hataya düşülerek hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ : 1 – Hükmün bozma kapsamı dışında kalan kısımlarının 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA,

2 – Hükmün 2 ve 3. bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi.

yarx

Boşanma Davası – Terk

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/20209
K. 2009/1002
T. 29.1.2009
• TERK NEDENİYLE BOŞANMA ( Daha Önce Açılan Boşanma Davasının Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesinin Sonuç Doğurmadığı )
• İHTAR ( Daha Önce Açılan Boşanma Davasının Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesinin Sonuç Doğurmadığı )
• BOŞANMA ( Aleyhine Dava Açılan Eş Ayrı Yaşamak Hakkını Kazandığı – Davanın Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesinin Sonuç Doğurmadığı )
• İHTAR ( Daha Önce Açılan Boşanma Davasının Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesinin Sonuç Doğurmadığı )
4721/m.164
ÖZET : Aleyhine boşanma davası açılan eş, ayrı yaşamak hakkını kazanır. Daha önce açılan boşanma davasının reddinin kesinleşmesinden itibaren dört ay geçmedikçe terk nedeniyle ihtar çekilmesi sonuç doğurmaz.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : İhtarın hukuki sonuç doğurabilmesi için, ihtar isteğinden önceki dört ay içinde kadının, haklı bir sebep olmaksızın birlik dışında yaşadığının gerçekleşmesi gerekir ( TMK 164 ).

Aleyhine boşanma davası açılan eş, ayrı yaşamak hakkını kazanır. Davacının, eşi aleyhine daha önce evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak açtığı boşanma davası reddedilmiş, karar 16.03.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Bu tarihten itibaren dört ay geçmedikçe ihtar isteğinde bulunulamaz. Dört ay geçmeden ihtar istendiğinden, ihtar kararı sonuç doğurmaz. O halde, davanın reddi gerekirken boşanmaya karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün; açıklanan nedenle ( BOZULMASINA ), bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.01.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

yarx

Boşanma Davası – Yeniden Biraraya Gelme

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/392 K. 2007/2595 T. 22.2.2007

ÖZET : Reddedilen boşanma davasının kesinleşmesinden sonraki üç yıl içinde tarafların biraraya geldiklerinin saptanması halinde 4721 Sayılı Kanunun 166. maddesine dayalı olarak açılmış olan boşanma davası reddedilmelidir. Dosya kapsamından tarafların biraraya gelerek birlikte yaşadıkları anlaşıldığından boşanma davasının reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.

DAVA : Hükmün; dairenin 19.10.2006 gün ve 11995-14356 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Sözü geçen dairemiz kararının düzeltilmesi istenilmekle evrak okundu, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1- Taraflar arasında 02.10.2000 tarihinde açılan ve retle sonuçlanan davada, verilen ret kararı davacı kocanın temyizi üzerine, dairemizin 19.10.2006 gün 2006/11995 Esas, 14356 sayılı kararı ile, davacı kocanın boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verileceği yerde davanın reddi doğru bulunmadığından bozulmasına karar verilmiş ise de; tarafların boşanma davası devam ederken birlikte sağlık merkezine müracaat ederek tüp bebek yapmak istedikleri ve dinlenen davalı tanık beyanına göre bir araya gelerek birlikte yaşadıkları anlaşılmış,

Ancak;

Bu husus ilk incelemede gözden kaçırıldığından davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile, dairemizin 19.10.2006 gün 2006/11995 Esas 2006/14356 Karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

2- İşin esasının incelenmesine gelince;

4722 Sayılı Kanunun 1. maddesi hükmü de dikkate alındığında olaya 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Davalı kadının karar düzeltme isteminin 1. bentte gösterilen nedenlerle kabulü ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-442. maddesi gereğince dairemizin 19.10.2006 gün 2006/11995 Esas 14356 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, 2. bentte gösterilen nedenlerle hükmün ONANMASINA, 22.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Boşanma Davası – Tazminat Talebi

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/174 K. 2007/1035 T. 5.2.2007

ÖZET : Boşanma talebinde bulunabilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmak gerekmez. Kusuru daha fazla olan eş de boşanma davası açabilir.

Ancak boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusuru tespit edilmiş olmalıdır. Dosya kapsamından evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup davalıya yüklenecek hiçbir kusur bulunmamaktadır. Bu durumda boşanma davasının reddi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı kocanın tamamen kusurlu bulunduğu anlaşılmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada madem ki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

Öyle ise Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.

Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boş anma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır ( TMK. md. 166/2 ) .

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Anlaşmalı Boşanma Davası – Anlaşmış Olma Şartı

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/16485 K. 2008/16565 T. 3.12.2008

ÖZET : Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim, tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının Medeni Kanunun 166/1-2. maddesi çerçevesinde takdiri gerekirken, davacı ve davalı asil dinlenilmeksizin vekillerinin beyanı ile yetinilerek eksik inceleme ile boşanma hükmü kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili tarafından 6.3.2007 tarihinde Hüseyin Güneş aleyhine açılan boşanma davasının, taraf vekillerinin beyanı doğrultusunda kabul edildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesinde, en az bir yıl sürmüş evliliklerde eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağı öngörülmüştür. Bu halde dahi boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin bizzat tarafları dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocuklarının durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması gerekmektedir. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin kabulü halinde boşanmaya hükmolunur.

Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim, tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının Medeni Kanunun 166/1-2. maddesi çerçevesinde takdiri gerekirken, davacı ve davalı asil dinlenilmeksizin vekillerinin beyanı ile yetinilerek eksik inceleme ile boşanma hükmü kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, 03.12.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Boşanma Davası – Sadakat Yükümü

T.C.YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/13429 K. 2008/12877 T. 9.10.2008

ÖZET : Davacı-davalı kocanın bir başka kadınla ilişkisinin olduğu bu suretle sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. Boşanma sebebi ispatlanmıştır. Kadının açtığı birleşen ayrılık davası, boşanmaya ilişkin olmadığına göre, ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunsa bile isteğin yalnız ayrılığa ilişkin olması durumunda boşanma sebebi ispatlandığında, ayrılık kararı verilir. Boşanma sebebi gerçekleşmiş olmasına rağmen, ayrılığa ilişkin isteğin kabulü yerine, reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından birleşen ayrılık davası yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı koca; evlik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak boşanma davası, davalı-davacı kadın da ayrılık ( TMK. 170/2. ) davası açmış; davalar birleştirilerek görülmüştür.

Toplanan delillerden, davacı-davalı kocanın bir başka kadınla ilişkisinin olduğu bu suretle sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. Boşanma sebebi ispatlanmıştır. Birleşen dava, boşanmaya ilişkin olmadığına göre, ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunsa bile isteğin yalnız ayrılığa ilişkin olması durumunda boşanma sebebi ispatlandığında, ayrılık kararı verilir. ( TMK. 170/3 ) Boşanma sebebi gerçekleşmiş olmasına rağmen, ayrılığa ilişkin isteğin kabulü yerine, yasal olmayan gerekçe ile reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı-davacının nafakanın süresine ilişkin temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,temyiz peşin harcının istek halinde iadesine işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Nafaka davası

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/13417 K. 2008/12976 T. 10.10.2008

ÖZET : Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Toplanan delillerden, davalı-davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği ve boşanmada kusurunun daha ağır olmadığı anlaşılmaktadır. O halde davalı-davacı kadın yararına uygun miktar da yoksulluk nafakası takdiri gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı-davacı kadının, eşine mütemadiyen ağır sözlerle hakaret ettiği, eşinin ailesini eve almadığı ve eve zarar verdiği, davacı-davalı kocanın da; 23.04.2006 tarihinde eşini dövdüğü ve hakaret içerikli mesajlar gönderdiği gerçekleşmiş olup, gerçekleşen bu hadiselere göre, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların aynı oranda kusurlu olduklarının anlaşılmasına, davalı tarafından daha önce ( 17.01.2006’da ) bağımsız açılan birleşen nafaka davasından sonra da tarafların Mart – Nisan 2006 tarihlerinde bir araya gelmiş olmaları karşısında, bağımsız açılan nafaka davasının reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı-davacı kadının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. ( TMK. m. 175 ) Toplanan delillerden, davalı-davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği ve boşanmada kusurunun daha ağır olmadığı anlaşılmaktadır. O halde davalı-davacı kadın yararına uygun miktar da yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru olmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple yoksulluk nafakası yönünden davalı-davacı yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin yukarıda 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Boşanma Davası – Katkı Payı Davası

Boşanma Avukatı
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2007/1097 K. 2007/17749 T. 25.12.2007

ÖZET : Davacının ziynetleri satılmak suretiyle davaya konu aracın edinilmesine katkıda bulunduğu kanıtlanmıştır. Araç, evlilik birliği sırasında taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli bulunduğu dönemde edinilmiştir. Mahkemece, araç ve ziynetlerin katkı tarihindeki değerleri belirlenip davacının katkı oranının tespiti, daha sonra aracın tasfiye tarihindeki değeri esas alınarak değer artış payının belirlenmesi gerekir.

Değer artış payı ve katılma alacağı hesabında tasfiye tarihinin boşanma ve mal rejiminin sona erdiği tarih olmayıp, tasfiye veya değer artış payına yönelik açılmış bulunan davanın karar tarihi olduğu gözönüne alınmalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı tarafından 05.07.2002 tarihinde satın alınan 06 … … plakalı minibüsün edinilmesine ziynetlerini satmak suretiyle katkıda bulunduğundan bahisle, değer artış payı ( TMK. m. 227 ) alacağı isteminde bulunduğu gibi, aynı zamanda söz konusu aracın evlilik birliği içerisinde edinildiğini, edinilmiş mal olduğunu, mal rejiminin tasfiyesi ve katılma alacağı ( TMK. m. 231/1 ) isteminde bulunmuştur.

Mahkemece yapılan araştırma ve alınan bilirkişi raporları denetime ve hüküm kurmaya elverişli değildir.

Toplanan delillerden tarafların 08.10.2000 tarihinde evlendikleri, 11.06.2003 tarihinde açılan boşanma davasının boşanma ile sonuçlandığı, kararın 04.04.2005 tarihinde kesinleştiği, taraflar arasındaki edinilmiş mallara katılma rejiminin boşanma dava tarihi olan 11.06.2003 tarihinde sona erdiği ( TMK. m. 225 ) anlaşılmaktadır.

Davacının ziynetleri satılmak suretiyle davaya konu aracın edinilmesine katkıda bulunduğu kanıtlanmıştır ( TMK. m. 227/1 ) . Araç, evlilik birliği sırasında taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin ( TMK. m. 218-241 ) geçerli bulunduğu 05.07.2002 tarihinde edinilmiştir. Mahkemece, araç ve ziynetlerin katkı tarihindeki değerleri belirlenip davacının katkı oranının tespiti, daha sonra aracın tasfiye tarihindeki değeri esas alınarak değer artış payının belirlenmesi gerekir.

Katılma alacağı isteğinde ise, edinilmiş mal her eşin mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir ( TMK. m. 219/1 ) . Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait malvarlığı değerleri o eşin kişisel malıdır ( TMK. m. 220/2 ) . Bu ilkeler doğrultusunda tarafların varsa kişisel mallarının katılma alacağı hesabından düşülmesi, her eşin edinilmiş mallarından bu mallara ilişkin borçların çıkarılması suretiyle artık değerin ( TMK. m. 231 ) belirlenmesi ve artık değerin yarısı üzerinde diğer eşin hak sahibi olduğu düşünülmelidir ( TMK. m. 236 ) .

Değer artış payı ( TMK. m. 227 ) ve katılma alacağı ( TMK. m. 231, 236 ) hesabında tasfiye tarihinin boşanma ve mal rejiminin sona erdiği tarih olmayıp, tasfiye veya değer artış payına yönelik açılmış bulunan davanın karar tarihi olduğu gözönüne alınmalıdır. Mahkemece bu yönler üzerinde durularak gerektiğinde yanlar, yargıç ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak varılacak sonuç uyarınca kazanılmış haklarda gözetilerek karar vermek gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ) , temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.12.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Ankara Boşanma Avukatı, boşanma avukatı ankara

 

Boşanma davası – Çocuk için manevi tazminat

T.C.YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2006/4618 K. 2006/15120 T. 7.11.2006

ÖZET : Küçük için istenilen manevi tazminat, boşanmanın eki niteliğinde bulunmadığından nispi harca tabi olup, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kusur, tazminat, nafaka ve velayet yönünün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-karşılık davacı kocanın tüm, davacı-karşılık davalı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı-karşılık davalı kadın, dava dilekçesinde ortak çocuk Alp’in bozulan ruhi durumu sebebiyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Küçük için istenilen manevi tazminat, boşanmanın eki niteliğinde bulunmadığından nispi harca tabi olup, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Davacı-karşılık davalı kadın, küçük Alp için manevi tazminat istemi hakkında nispi harcı tamamladığı takdirde, görevsizlik kararı ile boşanma davasından tefrikine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ( ONANMASINA ), işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Boşanma davası – Manevi tazminat talebi

T.C. YARGITAY2. HUKUK DAİRESİ E. 2006/21926 K. 2007/17735 T. 25.12.2007

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1 – Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Boşanma davası davacı tarafından açılmış; davalı, boşanma davasına verdiği cevap dilekçesiyle, Türk Medeni

Kanunu’nun 174/1. ve 2. maddelerine daya arak maddi ve manevi tazminat istemiştir. Bu davanın devamı sırasında, tarafların boşanmalarına ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınmasına karar verilmesi ve tanıma kararının kesinleşmiş olması, davalının Türk Medeni Kanunu’nun 174/1. ve 2. maddelerine dayalı maddi ve manevi tazminat taleplerinin incelenmesine engel değildir. Yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınmış olması, boşanma talebini konusuz kılar. Mahkeme; boşanma hususunda karar verilmediğinden bahisle, davalının maddi ve manevi tazminat talebinin esasını incelemekten kaçınamaz. O halde, gösterilen deliller değerlendirilerek davalının, Türk Medeni Kanunu’nun 174/1 ve 2. maddesi kapsamındaki maddi ve manevi tazminat isteklerinin esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA , hükmün bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA , duruşma için takdir olunan 550.00 YTL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran davalıya geri verilmesine işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Şimdi arayın: 0533 483 9313