Boşanmada Kusur Sayılan Davranışlar

  • Eşini yakınının evine bırakmak

“Yapılan inceleme ve toplanan delillerden; davalı erkeğin, eşini halasının evine bıraktığı …. anlaşılmaktadır.”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/15 Karar Numarası: 2019/8487 Karar Tarihi: 10.09.2019

  • Evlilik birliğinde edinilen malları ailesinin adına kaydettirmek

“Yapılan inceleme ve toplanan delillerden; davalı erkeğin … evlilik birliği içerisinde edindiği malları ailesinin üzerine kaydettirmekle kadına ekonomik şiddet uyguladığı … anlaşılmaktadır.”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/15 Karar Numarası: 2019/8487 Karar Tarihi: 10.09.2019

  • Ailesiyle görüştürmemek

“davalı-karşı davacı erkeğin ailesi ile görüşme hususunda kadına kısıtlayıcı davrandığı”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/1040 Karar Numarası: 2019/7984 Karar Tarihi: 02.07.2019

  • Ailesinin yanına giden eşi arayıp sormamak

“ailesinin yanına giden kadını arayıp sormadığı”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/1040 Karar Numarası: 2019/7984 Karar Tarihi: 02.07.2019

  • Eşin ailesine tepkili davranıp ziyarette bulunmamak

“kadının ailesine tepkili davranarak ziyarette bulunmadığı”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/1040 Karar Numarası: 2019/7984 Karar Tarihi: 02.07.2019

  • Ailesinin eşini darp etmesine sessiz kalmak

“kadının aile bireyleri ve akrabalarının erkeği ve bilahare olay yerine gelen babasını darp ettikleri, kadının eşinin darp edilmesinde aile bireyleriyle birlikte hareket ettiği en azından eşinin darp edilmesine sessiz kaldığı”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/1040 Karar Numarası: 2019/7984 Karar Tarihi: 02.07.2019

  • Kumar alışkanlığı olmak

Toplanan delillerle davalı erkeğin kumar alışkanlığının bulunduğu, kumar alışkanlığı sebebiyle birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/3192 Karar Numarası: 2019/7665 Karar Tarihi: 25.06.2019

  • Başka bir kadınla yaşamak, onu eşi olarak tanıtmak

“davacı-davalı erkeğin başka bir kadınla birlikte yaşayarak ve üçüncü kişilere yanındaki kadını eşi olarak tanıtarak sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/3195 Karar Numarası: 2019/7669 Karar Tarihi: 25.06.2019

  • Önceki evlilikten olan çocuklara iyi davranmamak

“davalı-davacı kadının da eşinin önceki evliliğinden olan çocuklarına iyi davranmadığı”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/3195 Karar Numarası: 2019/7669 Karar Tarihi: 25.06.2019

  • İntihar girişiminde bulunmak

“davalı-davacı kadının da … intihar girişiminde bulunduğu anlaşılmaktadır.”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/3195 Karar Numarası: 2019/7669 Karar Tarihi: 25.06.2019

  • Küfür etmek

“davacı kadının eşinin önceki evliliğinden olan çocuğu Aziz’in davalı erkeğin davacı kadına küfür ve hakaret ettiği … şeklindeki tanıklığına değer verilerek, davacı kadının boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/7596 Karar Numarası: 2019/6992 Karar Tarihi: 12.06.2019

  • Hastalığı ile ilgilenmemek

“davacı kadının eşinin önceki evliliğinden olan çocuğu Aziz’in davalı erkeğin davacı kadının … hastalığı ile ilgilenmediği şeklindeki tanıklığına değer verilerek, davacı kadının boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/7596 Karar Numarası: 2019/6992 Karar Tarihi: 12.06.2019

  • Evi yakmakla tehdit etmek

“… evi yakacağı tehdidinde bulunduğu anlaşılmıştır”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/1178 Karar Numarası: 2019/6906 Karar Tarihi: 11.06.2019

  • Vaginismus tedavisine yanaşmamak

taraflar 01/08/2015 tarihinde evlenmiş dava ise 30/03/2017 tarihinde açılmıştır. Evliliğin fiilen yaklaşık 2 yıl devam ettiği ve cinsel birleşmenin gerçekleşmesi için eşlerden beklenen makul sürenin geçmesine rağmen cinsel birlikteliğin sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar Tokat Devlet Hastanesinin 06/03/2017 tarihli uzman psikiyatr doktor imzası ile hazırlanan raporda kadının cinsel birlikteliğin sağlanılmasına engel psikiyatrik bir engelinin olmadığı belirtilmiş ise de aynı hastanenin kadın doğum uzmanı tarafından hazırlanan durum bildirir raporunda hastada vajinusmuş tespit edildiğinden hymen muayenesinin net olarak değerlendirilemediği belirtilmektedir. Yine yargılama sırasında ilk derece mahkemesinin de gerekçesinde belirtildiği üzere davalı kadının savunmasına ilişkin hastane bilgisi dahi vermemesi dikkate alındığında; kadının tedaviye yanaşmadığı anlaşılmaktadır.

Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı kadının, davalı-karşı davacı erkeğe oranla daha ziyade kusurlu olduğunun kabulü gerekir.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/8182 Karar Numarası: 2019/6318 Karar Tarihi: 20.05.2019

  • Eşine düşmanmış gibi davranmak

davalı erkeğin … eşine bir düşmanmış gibi davrandığı,

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/6162 Karar Numarası: 2019/6217 Karar Tarihi: 16.05.2019

Eşinin akrabalarını evinde görmek istememek

“eşinin akrabalarını evinde görmek istemediği, bunu davranışlarıyla ve söylemek suretiyle belli ettiği”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/6162 Karar Numarası: 2019/6217 Karar Tarihi: 16.05.2019

  • Eşine ve çocuklarına varlık içinde yokluk çektirmek

“eşine ve çocuklarına varlık içinde yokluk çektirdiği”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/6162 Karar Numarası: 2019/6217 Karar Tarihi: 16.05.2019

  • Sadakat yükümünü ihlal etmek

Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; davalı-davacı erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği … anlaşılmaktadır.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/6794 Karar Numarası: 2019/5148 Karar Tarihi: 30.04.2019

  • Eve geç saatlerde gelmek

Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; davalı-davacı erkeğin … eve geç saatlerde gelmeyi alışkanlık haline getirdiği … anlaşılmaktadır.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/6794 Karar Numarası: 2019/5148 Karar Tarihi: 30.04.2019

  • Eşine ilgisiz davranmak

Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; davalı-davacı erkeğin … eşine ilgisiz davrandığı … anlaşılmaktadır.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/6794 Karar Numarası: 2019/5148 Karar Tarihi: 30.04.2019

  • Eşin annesinin boğazını sıkmak

davacı-karşı davalı erkeğin annesinin boğazının kıpkırmızı olduğu bu durumun tanık … tarafından görüldüğü ayrıca erkeğin annesinin bunu kendisine davalı-karşı davacı kadın tarafından yapıldığını tanığa söylediği, kaldı ki davalı-karşı davacı kadının yaşanan bu hadiseden kendi tanığı Hayriye’ye de bahsettiği şu hale göre davacı-karşı davalı erkeğin annesinin davalı-karşı davacı kadın tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığının sabit olduğu

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2017/7031 Karar Numarası: 2019/3445 Karar Tarihi: 26.03.2019

  • Eşin çalışmasına izin vermemek

bunun yanında davacı-karşı davalı erkeğe ilk derece mahkemesi tarafından kusur olarak yüklenen ve ilgili bölge adliye mahkemesi tarafından da aynen benimsenen eşinin çalışmasına izin vermeme vakıasının davalı-karşı davacı kadın tarafından mevcut delil durumuna göre ispatlanamadığı, buna ilişkin tanık beyanlarının davalı-karşı davacı kadından duyduklarını aktarmaktan ibaret beyanlar olduğu anlaşılmaktadır.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2017/7031 Karar Numarası: 2019/3445 Karar Tarihi: 26.03.2019

  • Bir başka kişiyle samimi biçimde görülmek, beraber yaşamaya başlamak

davacı-karşı davalı kadının tanığı … beyanından davalı-karşı davacı erkeğin bir kadınla olağanın dışında samimi bir şekilde görüldüğü devamında bu kadınla beraber aynı evde yaşamaya başladığı, akşamları eve beraber geldikleri ayrıca davalı-karşı davacı erkeğin bu evden taşınıncaya kadar da bu durumun devam ettiği anlaşılmaktadır.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/145 Karar Numarası: 2019/3465 Karar Tarihi: 26.03.2019

  • Birlik görevlerini ihmal etmek

“davacı-karşı davalı kadının ise birlik görevlerini ihmal ettiği … anlaşılmaktadır.”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/145 Karar Numarası: 2019/3465 Karar Tarihi: 26.03.2019

  • Müşterek hanenin üzerine yapılmasını istemek

“davacı-karşı davalı kadının ise müşterek hanenin üzerine yapılması konusunda eşine baskı kurduğuna ilişkin kusurlar …anlaşılmaktadır.”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/145 Karar Numarası: 2019/3465 Karar Tarihi: 26.03.2019

  • Başkalarıyla alışılmadık sayıda telefon görüşmeleri yapmak

“kadının da dosya arasına alınan telefon kayıtlarına göre başka erkeklerle mutad sayıdan fazla telefonla görüşmeler yaparak güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/7239 Karar Numarası: 2019/3464 Karar Tarihi: 26.03.2019

  • Erkeğin çalışması için kadına baskı yapması tazminat gerektirmez

“Davalı-davacı erkeğin, çalışması konusunda eşine baskı yapması manevi tazminatla sorumlu tutulması için yeterli değildir.”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2015/19088 Karar Numarası: 2016/11338 Karar Tarihi: 08.06.2016

Yargıtay: Erkeğin düzenli çalışmaması boşanma nedeni

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin düzenli olarak çalışmadığı, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır.

Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.

Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 09.05.2017 (Salı)

YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2016/338
Karar Numarası: 2017/5636
Karar Tarihi: 09.05.2017

Özel Günleri Unutmak Boşanma Sebebi

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşini evlilik yıldönümü ve doğumgünü gibi özel günlerde ve düğün, yurtdışı/içi gezi, konser gibi sosyal ortamlarda sürekli yalnız bırakmanın boşanma sebebi olduğuna karar verdi.

Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’ın haberine göre, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 4 Ekim 2016 tarihli kararında

“Davalı karşı davacı kadının mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında, davacı- karşı davalı erkeğin de eşine karşı ilgisiz olduğu, eşini sürekli özel günlerde ve sosyal ortamlarda yalnız bıraktığı ve boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, kusurlu olduğunu” belirtti.

Daire kararında, bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu belirtilerek “Gerçekleşen olaylar karşısında, davalı-karşı davacı kadın da dava açmakta haklı olup, Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi koşulları kadının davası yönünden gerçekleşmiştir” denildi.

Daire, bu gerekçeyle davalı-karşı davacı kadının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken reddedilmesinin doğru görülmediğini belirterek yerel mahkemenin kararını bozdu. Karardaki ‘özel günler’ ifadesi ile ‘evlilik yıldönümü, doğum günü, yılbaşı, bayram vb.’günlerin, ‘sosyal ortamlar’ ifadesi ile de ‘düğünler, yurtiçi ve dışı geziler, konserler, açılışlar, kermesler vb’nin’ anlaşılması gerektiğini ifade edildi.

Av.Yasin GİRGİN : “Yargıtay’ın kararını doğru ve yerinde buluyorum”

Avukat Yasin Girgin“Evlilik, iki kişinin bir hayatı birlikte paylaşmalarıdır. Evlilik, doğum günü gibi günler muhakkak önem verilmesi gereken, birlikte yaşanılan zamana ait önem taşıyan günlerdir.

Nasıl bir dini ya da milli bayramın unutulması düşünülemezse bu günler de ortak geçirilen zamanın yeniden anımsandığı, duyguların ve değerlerin paylaşıldığı ortak değerlerdir.

Eşlerden birinin bu günleri önemsememesi, eşini sosyal hayatta yalnız bırakması insan doğasına da aykırıdır. Bu haliyle yalnız bırakılan, önemsenmeyen eşin bu evliliğe devam etmeyi arzulamaması tabiidir. Bu anlamda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin kararını doğru buluyorum”

Eşi Küçümsemek Boşanma Sebebidir

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2012/6805 K. 2013/8276 T. 26.3.2013

• BOŞANMA DAVASI ( Boşanmaya Sebep Olan Olaylarda Davacı Kadının Daha Ağır Kusurlu Olmadığı/Her Hangi Bir Geliri ve Malvarlığının Bulunmadığı/Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşeceği – Davacı Kadın Yararına Geçimi İçin Uygun Miktarda Yoksulluk Nafakası Takdiri Gerektiği )
• YOKSULLUK NAFAKASI ( Boşanma Davası – Boşanmaya Sebep Olan Olaylarda Davacı Kadının Daha Ağır Kusurlu Olmadığı/Her Hangi Bir Geliri ve Malvarlığı Bulunmayıp Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşeceğinden Davacı Kadın Yararına Geçimi İçin Uygun Miktarda Yoksulluk Nafakası Takdiri Gerektiği )
• KUSUR ( Boşanmaya Sebep Olan Olaylarda Davacı Kadının Daha Ağır Kusurlu Olmadığı/Her Hangi Bir Geliri ve Malvarlığının Bulunmadığı/Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşeceği – Davacı Kadın Yararına Geçimi İçin Uygun Miktarda Yoksulluk Nafakası Takdiri Gerektiği )
4721/m.175
ÖZET : Dava, boşanma istemine ilişkindir. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı kadın tarafından; kusur tespiti, manevi tazminat ve iştirak nafakasının miktarı, davalı koca tarafından ise; kusur tespiti, boşanma davasının ferileri yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 26.3.2013 günü duruşmalı temyiz eden davacı Ç. K. ile vekili ve karşı taraf temyiz eden davalı N. K. vekili geldiler. Lüzum üzeri davalı vekilinden soruldu: Biz hükmün boşanmaya dair bölümünü temyiz etmedik, temyiz isteğimiz kusur belirlemesi ve boşanmanın feri ileri ne yöneliktir. Dilekçemizi bu şekilde açıklıyoruz dedi. Beyanı okundu imzası alındı. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu kabul edilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı kadının eşine hakaret ettiği ve küçümsediği, buna karşılık davalı kocanın da eşine fiziksel ve ekonomik şiddet uyguladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davalı kocanın daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiğinin anlaşılmasına göre, davalı kocanın tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- )Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. ( T.M.K.m.175 ) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeple yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin ise yukarda 1. bentte açıklanan sebeple ONANMASINA, duruşma için taktir olunan 990 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, aşağıda yazılı temyiz ilam harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 103.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatıran davacıya iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, 26.03.2013 tarihinde karar verildi.

Eşini aşağılamak boşanma sebebi

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2006/2-787 K. 2006/805 T. 13.12.2006

• ORTAK HAYATIN TEMELİNDEN SARSILMASI ( Davalının Kendi El Yazısı İle Davacıya Hakaret İçeren Yazılar Yazdığı – Davacının Dava Açmakta Haklı Olduğu/Boşanma Kararı Verileceği )
• HAKARET ( Boşanma Davası/Davalının Kendi El Yazısı İle Davacıya Hakaret İçeren Yazılar Yazdığı – Davanın Kabul Edileceği )
• BOŞANMA DAVASI ( Davalının Kendi El Yazısı İle Davacıya Hakaret İçeren Yazılar Yazdığı/Ortak Hayatın Temelinden Sarsıldığı – Davanın Kabulü Gereği )
• TARAFLARIN BİRLİKTE YAŞAMASININ MÜMKÜN OLMAMASI ( Boşanma Davası/Davalının Kendi El Yazısı İle Davacıya Hakaret İçeren Yazılar Yazdığı – Davanın Kabul Edileceği )
4721/m.166
ÖZET : Dava, boşanma ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı kadının kendi el yazısı ile yazdığı yazılarında davacı kocasına ağır hakaretlerde bulunduğu anlaşılmaktadır.Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 1.Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.10.2004 gün ve 2004/1069-2005/884 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 08.05.2006 gün ve 2006/576-6950 sayılı ilamı ile;

( … Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalı kadının kendi el yazısı ile yazdığı yazılarında davacı kocasına ağır hakaretlerde bulunduğu anlaşılmaktadır.Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK.md.166/1 )karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda ; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, boşanma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, tarafların yaklaşık 16 yıldır evli olduklarını ve müşterek 2 çocukları bulunduğunu, evliliğin ilk yıllarından beri taraflar arasında tartışmalar olduğunu, davacının davalının hakaret ve aşağılamalarına maruz kaldığını, davalının davacıyı toplum içerisinde devamlı küçük düşürdüğünü, tarafların aynı evde ancak ayrı ve kilitli odalarda kaldıklarını, taraflar arasında fiilen evlilik birliğinin olmadığını, davacının çocukların anne sevgisinden mahrum kalmaması için tüm bu olumsuzluklara katlandığını, davalının annelik görevini de layıkıyla yerine getiremediğini, çocuklara şiddet uyguladığını ve hakaret ettiğini, aile mahremiyetine de uygun olmayan şekilde davacının yatak sırlarını 3.şahıslara anlatır olduğunu, kendi el yazısı ile davacı için yazdığı “sen senin mayandan bir fahişe bul! Sen kendin gibi karaktersiz, nankör…birini bul!” notlarını davacıya verdiğini, çok yerinde 3.kişilere aile mahremiyetini ifşa amacı güdülen ve 3.kişilere hitaben yazılan günlük tarzı yazılarda davacıya ağır hakaret ve ithamlar olduğunu, davalının son olarak davacıya bıçakla saldırdığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, davalının hakaret, iftira ve ağır kusuru nedeni ile 2.000.000.000 TL.manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davacının kendisine başka kadınların kendisi ile yatmak istediğini, 8 yıldır birlikte yiyip içtikleri meslek arkadaşının karısının kendisinde gözü olduğunu, daha önce görev yaptıkları yerde kendisi evde yokken komşu kızın eve geldiğini ve kendisini istediğini bunun üzerine dayanamayıp onunla yattığını söyleyince odayı terk etmesini istediğini, ondan ayrılacağını söylediğini ve herkese söyleyeceğim dediğini, o anki ruh halini anlatamayacağını, yıkıldığını ve bu sırrı içine attığını, bazen bunu nasıl yaptın dediğinde davacının böyle bir şey olmadığını denemek için şaka yaptığını söylediğini, böyle şakanın olamayacağını, bu olaydan dolayı eşinin kendisine sık sık şiddet uyguladığını, kafasında sürahiyi parçaladığını bu nedenle 8 dikiş atıldığını, davacı ile artık ayrı yatmaya başladıklarını, eşi ile hiçbir şey konuşamadıklarını, konuşunca ya dövdüğünü ya da ağır hakaretler ettiğini bu nedenle yazmaya başladığını, yazıyı okuması için yatağın üzerine koyduğunu, davacının kendisine bunu koz olarak kullanacağını söylediğini kendisinin de kullanmasını bildirdiğini, eşinin 2 yıl önce yazdığı ve kendi işine gelen sayfaları mahkemeye delil olarak sunduğunu, eşinin kendisine yaptıklarını , çirkin tekliflerini bir günlük tutup yazdığını, eşinin okumasına izin verdiğini, eşinin bu yazdıklarına kızıp o gece yine beraber olduğu kadınlardan bahsettiğini, kendisinin kız olmadığını ima ettiğini ona karşılık olarak “….on tabur askerin içine gireyim ar namus tertemiz çıkarım,senin gibi namussuz, nankör, karaktersiz değilim “şeklinde yazdığını , “sen kendin gibi önüne gelenle yatan bir fahişe bul dediğini”, 2-3 ay ayrı yattıktan sonra barıştıklarını, dava dilekçesindeki ayrı odalarda kalma, ailevi sırları başkalarına anlatma ve bıçaklama olayının gerçekleri yansıtmadığını, notların kendisine ait günlükten olduğunu günlüğün hepsi birlikte okunduğu taktirde neden yazdığının anlaşılacağını, yuvasından ayrılmak istemediğini, nafakasını istediğini savunmuştur.

Mahkemenin ” Sarf edilen sözler dışında eşler arasında geçimsizlik oluşturacak bir davalı davranışının varlığı davacı tarafça ispat edilememiştir. Mahkememizce davacının boşanma ısrarından vazgeçmesi ve evliliği devam ettirmesi halinde evlilik birliğinin devam edeceği sonucuna varılmıştır.” gerekçesi ile davanın reddine dair verdiği karar, yukarıda belirtilen nedenle bozulmuş, mahkemece “Davalı kadın ortada hiçbir sebep yokken veya ufak tartışmalar sonucunda kocayı aşağılamak, onu rencide etmek kastı ile hareket etmemiştir. Kendisinin sözleri sadece bir tepkiden ibarettir. Davalı kadının gösterdiği bu tepki dışında evlilik birliğinin devamı sırasında kendisine kusur atfedilebilecek en ufak hatalı bir davranışı bulunmamaktadır.” gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle davalı kadın tarafından kocasına yazılan hususlar kabul edilip inkar edilmediğine, davacı kocanın söylediği iddia edilen sözlerin ise söylendiği ispat edilemediğine göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.12.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

yarx

Eşiyle alay etmek boşanma sebebi

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2012/22401 K. 2013/8209 T. 25.3.2013

• ORTAK HAYATIN TEMELİNDEN SARSILMASI ( Davalı Kadının Eşinin Ameliyatları Sırasında Eşiyle Yeterince İlgilenmediği/Müşterek Çocukları İhmal Etmek Suretiyle Birlik Görevlerini Yerine Getirmediği – Evliliğin Devamına İmkan Bırakmayacak Nitelikte Bir Geçimsizliğin Mevcut ve Sabit Olduğu )
• EVLİLİĞİN DEVAMINA İMKAN BIRAKMAYACAK NİTELİKTE GEÇİMSİZLİK ( Ortak Hayatın Temelinden Sarsılması – Davalı Kadının Eşinin Ameliyatları Sırasında Eşiyle Yeterince İlgilenmediği/Eşinin Fiziksel Özrünü Alay Konusu Yaptığı – Eşleri Birlikte Yaşamaya Zorlamanın Artık Kanunen Mümkün Görülmediği )
• BOŞANMA DAVASI ( Davalı Kadının Eşinin Ameliyatları Sırasında Eşiyle Yeterince İlgilenmediği/Eşinin Fiziksel Özrünü Alay Konusu Yaptığı Davacı Kocanın da Ailesiyle Birlikte Eşine Fiziksel Şiddet Uygulayıp Evden Kovduğu – Davanın Reddinin İsabetsiz Olduğu )
• TEDBİR NAFAKASI ( Boşanma Davası – Davacı Kocanın Ailesiyle Birlikte Eşine Fiziksel Şiddet Uygulayıp Evden Kovduğu/Tarafların Ekonomik ve Sosyal Durumları da Gözetilerek Dava Tarihinden Geçerli Olmak Üzere Davalı Kadın Yararına Uygun Miktarda Tedbir Nafakasına Hükmedilmesi Gerektiği )
4721/m.166/1,169,185/3,186/3
ÖZET : Davalı kadının eşinin ameliyatları sırasında eşiyle yeterince ilgilenmediği, müşterek çocukları ihmal etmek suretiyle birlik görevlerini yerine getirmediği, eşinin fiziksel özrünü alay konusu yaptığı; davacı kocanın da ailesiyle birlikte eşine fiziksel şiddet uygulayıp evden kovduğu, eşini istemediği söylediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinde sarsacak derecede ve evliliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekir. Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine , malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden almak zorundadır. O halde; tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı ( koca ) tarafından; tümü yönünden, davalı ( kadın ) tarafından ise; tedbir nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1- Davacı kocanın temyizine hasren yapılan incelemede;

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı kadının eşinin ameliyatları sırasında eşiyle yeterince ilgilenmediği, müşterek çocukları ihmal etmek suretiyle birlik görevlerini yerine getirmediği, eşinin fiziksel özrünü alay konusu yaptığı; davacı kocanın da ailesiyle birlikte eşine fiziksel şiddet uygulayıp evden kovduğu, eşini istemediği söylediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinde sarsacak derecede ve evliliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK. md.166/1 ) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

2- Davalı kadının temyizine hasren yapılan incelemede;

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına ( TMK. md.186/1 ), geçimine ( TMK md.185/3 ), malların yönetimine ( TMK. m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215 ) ve çocukların bakım ve korunmasına ( TMK. m.185/2 ) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden ( resen ) almak zorundadır ( TMK. m.169 ). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 1.bentte gösterilen sebeple davacı koca yararına, 2.bentte gösterilen sebeple davalı kadın yararına BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.

Bankadan Çekilen Krediyle Alınan Araç Nasıl Paylaşılır?

  1. Boşanma davalarının özelliklerinden kısaca bahseder misiniz? Boşanma davası açmak için avukat tutmak zorunlu mudur?

Evlilik birliği, her zaman Uzun Göl gibi sakin, durgun, huzur veren bir görünüm sergilemez. Gün gelir Fırtına Deresi gibi coşar öne alıp her şeyi devirip yıkarak acılar yaşatır. Bu acıları sonlandırmanın bir yolu da boşanmaktır.

Budur yöresinde bir söz vardır: Derler ki “tarla satanla, karı boşayanın göğsünün kütültüsü geçmez”miş.  Boşanma bir sürecin başlangıcı değil sonudur.

Bu anlamda boşanma davaları, evlilik birliğinin devam etmesinde, tarafların, müşterek çocukların ve toplumun menfaatinin kalmadığının tespiti için açılan davadır şeklinde tanımlıyorum.

Özellikle anlaşmalı boşanma davaları, açması, takip edilmesi, sonuca bağlanması açısından oldukça basit davalardandır. Okuma- yazma bilen her evli kişi, anlaşmalı boşanma davasını açıp takip edebilir. Zaten Türk hukukunda boşanma davası açmak için avukat tutma zorunluluğu yoktur. Tabi, bir hakka sahip olmakla bunu kullanabilmek arasında fark vardır. Anlaşmalı boşanma davası dilekçesi her ne kadar bir arzuhalciye 10 liraya yazdırılabilse yahut internetten ücretsizce bulunulabilse de, bu dilekçenin ekinde bir de “boşanma protokolü” sunulması gerekmektedir. İşte bu protokolün doğru olarak, hak kaybına yol açmayacak, ileride başka türlü problemler çıkarmayacak şekilde hazırlanması için mutlaka işinin ehli bir meslektaşıma başvurulmasında yarar görüyorum. Yoksa, sadece anlaşmalı boşanma davasının değil, hemen her türlü davayı kendi kendinize açabilirsiniz. Buna bir engel yoktur.

  1. Boşanma davası açmak için hangi mahkemeye müracaat etmek gerekir?

Boşanma davası Aile Mahkemeleri varsa Aile Mahkemelerinde, eğer bu mahkemeler bulunmuyorsa Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır.

  1. Eşlerin en son oturduğu yerde mi dava açmak gerekiyor?

Kanunumuzun 168. maddesine göre, eşlerin davadan önceki son 6 aydır oturdukları yerde, dava açanın oturduğu yerde ya da davalının oturduğu yerde açılabilir. Yani yer yönünden üç tane alternatif bulunuyor.

  1. Boşanma davasını kimin açtığının bir önemi var mıdır? Mahkeme masraflarını kim öder?

 

Ben bazen internette davayı kimin açtığı önemli değildir şeklinde cevaplara yorumlara rastlıyorum. Hayır, boşanma davasını ilk önce kimin açtığı çok önemli. Örneğin kadın Çorum’da öğretmen, kocası Adana’da çalışıyor. Koca ilk önce dava açarsa dava Adana’da görülür. Kadın ilk önce açarsa dava Çorum’da görülür.

İkincisi, kusurların eşit olması halinde de davalı mahkeme masraflarını öder. Bu nedenle davayı ilk önce açmak önemlidir. Ancak, davayı daha ağır kusuru olan taraf açmışsa, örneğin adam kadını dövüyor, hakaret ediyor bir de gitmiş, boşanma davası açmış. Bu davada kadın ben boşanmayacağım, davaya itiraz ediyorum derse adamın açtığı dava reddedilir. Yani mahkeme masraflarını, boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır ya da eşit kusuru olan davalı öder diyebiliriz.

 

  1. Genel olarak boşanma sebepleri nelerdir? İnsanlar hangi sebeplerle boşanma davası açıyorlar?

Boşanma davasıyla ilgili olarak söyleyebileceğim tek neden şu: Boşanma davası açanın diğerinden umudunu kesmiş olması. Eğer diğerinden umudunu kesmemişse, aldatılsa da, dövülse de, hakaret de görse boşanma davası açılmaz. Gerçek boşanma nedeni budur. Kanunda yazan hangi maddeye dayanılarak boşanma davası açılıyor diye soruyorsanız, %90 oranında şiddetli geçimsizlik maddesine dayanılarak boşanma davası açılıyor.

  1. Aile konutu nedir? Aile konutu olması için dairenin tapusunun eşlerden biri adına kayıtlı olması şart mıdır?

Aile konutu, ailenin sürekli olarak hayatını sürdürdüğü iskana elverişli yerdir. Bir yerin aile konutu olması için mutlaka eşlerden birine ait olması gerekmez, kira ile sağlanan konutlar, eşin annesine, babasına, kardeşine ait olup da bila bedel oturulan konutlar da aile konutu sayılır.

  1. Kaç çeşit nafaka vardır? Sadece kadın mı nafaka alabilir?

Kanunumuzda üç çeşit nafaka vardır. Bunlar, yardım, iştirak ve yoksulluk nafakasıdır. İştirak ve yoksulluk nafakası tedbiren de bağlanabilir. Bu halde adına tedbir nafakası denilir.

 

  1. Nafaka miktarı nasıl belirlenir?

Nafaka miktarı, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına göre hakim tarafından takdir edilir. Örneğin, çocuk özel okulda mı okuyor, devlet okulunda mı; nafaka talep eden çalışıyor mu, maaşı ne kadar, kira geliri var mı, eğitimi ne, nerede oturuyor gibi kriterleri göz önüne alarak karar verilir.

  1. Taraflardan biri mahkemenin hükmettiği nafakayı ödemiyorsa ne yapılabilir?

Mahkeme tarafından hükmedilen nafakayı ödememenin 3 aya kadar hapis cezası var. Ödenmediği takdirde icra ceza hakimliğine başvurulur. Ödenirse borçlu tahliye edilir.

  1. Taraflardan biri maddi ve manevi tazminat isteyebilir mi? Tazminat miktarı nasıl belirlenir?

Boşanma nedeniyle maddi bir zarara uğrayan taraf, eğer boşanmaya neden olan olaylarda kusursuz yahut daha az kusurlu ise maddi tazminat talep edebilir. Tazminat miktarı karşı tarafın malvarlığıyla orantılı olarak bulunur.

Maddi tazminat konusunda çok karıştırılan bir de başka konu var. Örneğin ben evlenmek için şu kadar masraf yaptım, diyor ve boşanma davasında o masraflarını maddi tazminat olarak istiyor. Ya da “ben evlenmeden önce çalışıyordum, eşim beni çalıştırmadı” diyor ve maddi kaybı nedeniyle boşanma davasında maddi tazminat istiyor. Biraz önce söylediğim maddi tazminat ile bunlar arasında sadece isim benzerliği var. Bu davalar genel hükümlere göre açılır. Boşanma davası ile açılan maddi tazminat davası Medeni Kanunun 174. maddesinin 1. fıkrasına göre açılmaktadır.

Manevi tazminat ise, boşanmaya neden olan olaylarda karşı tarafın fiillerinin ağırlığına bakılır. Örneğin, eşini aldatmış mı, ona şiddet uygulamış mı, herkesin önünde hakaret etmiş mi? Bu olayların ağırlığına göre diğer taraftan manevi tazminat istenir.

Hem maddi hem de manevi tazminat, tarafların malvarlıklarına göre hakim tarafından takdir edilmektedir. Tabi burada hakimin keyfiliği söz konusu olmaz. Hakim, tazminatı belirlerken o miktarı nasıl belirlediğini de objektif olarak incelenebilecek şekilde anlatmalıdır.

  1. Ankara’dan Fatma hanım soruyor: eşimle son iki yıldır ayrı yaşıyoruz. Boşanma davası açabilir miyim?

Eşler 2 yıl değil, 22 yıl boyunca ayrı yaşasa da sırf bu nedenle boşanma davası açamazlar. Ayrı yaşayan eşler, açacakları boşanma davasında evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ispat etmek zorundadırlar. Bunu ispat ederlerse boşanabilirler.

  1.  10 yaşımda çocuğum var, boşanma davası açmak istiyorum ama oğlumun velayetini alamamaktan korkuyorum. Mahkeme çocukları anneye verir diyorlar doğru mudur? Velayet verirken mahkeme neye göre karar verir?

Velayet konusunda çocuğun yaşı çok önemli. Çocukları birkaç yaş grubunda değerlendirmek ve buna göre incelemek gerekiyor. 0-3 yaş, 3-6 yaş, 6-13 yaş ve 13-17 yaş grupları.

0-3 yaş grubundaki bir çocuğun velayeti mutlaka anaya verilmelidir. Annenin durumunun hiçbir önemi yoktur. Bu yaşta bir çocuk annenin yaşantısını idrak edebilecek çağda değildir.

3-6 yaş arasında, çocuğun benliği gelişir. Bu yaşlarda ana yoksunluğu derin izler bırakabilir. Bu nedenle, bu yaşlardaki çocuğun velayetinin anaya verilmesi tercih olunmalıdır. Ancak çocuğun beden, fikir ve ahlak güvenliği için ciddi ve inandırıcı kanıt varsa bu yaş grubundaki çocukların velayetinin babaya bırakılmasında sakınca yoktur.

6-13 yaş grubundaki çocuğun ananın bakım ve şefkatine muhtaçlığı azalır. Bu nedenle babaya bırakılabilir.

13-17 yaş grubundaki çocuklar için baba, ergenlik çağından sonra çocuğun yaşantısına model teşkil eder. Çocuğun otoriteye karşı mücadelesinde önemli rol oynar. Bu yaş grubundaki çocuklar, fiili olarak babanın yanında kalıyorsa velayeti ona verilmelidir.

Bunlarla birlikte Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesine göre idrak çağındaki çocuğun görüşü alınmadan velayet düzenlenemez. “Mahkeme çocuğu anaya verir diyorlar” dedi seyircimiz. Bu kesinlikle yanlıştır.

  1. Ayrıldığım eşim, mahkemenin izni olmasına rağmen çocuğumu göstermiyor. Ne yapabilirim?

Çocukla kişisel ilişkinin nasıl ve ne şekilde kurulacağı boşanma kararı ile belirlenir. Eğer, velayet kendisine bırakılan eş bu karara uymuyorsa, icra dairesine başvurmanız gerekiyor. İcra dairesinden memur ile birlikte, gerekirse kolluk kuvvetlerinden de yardım alarak çocuk alınır ve mahkeme kararı yerine getirilir. Tabi- bunu özellikle velayet kendisine bırakılmayan babalar dinlesin- çocuğu mahkeme kararına rağmen göstermeyen taraf aleyhine, diğer şartlar da varsa velayetin kaldırılması davası açılabilir.

  1. Mahkeme üç yıl önce çok cüzi bir nafaka vermişti? Bunu nasıl artırabilirim?

Mahkemece verilen nafaka miktarının yükseltilmesi için gene dava açmanız gerekiyor.

 

  1. Eşim de ben de çalışıyoruz, ancak eşim evin masraflarına hiç katılmıyor, kazandığı tüm parayı kendine saklıyor, ne yapabilirim?

Herkesin malumu, Medeni Kanunumuz 1 Ocak 2002 tarihinde değişti. Bu yeni kanunumuz ile kadın-erkek eşitliği kabul edildi. Önceki 743 sayılı Medeni Kanunumuzun 152. maddesine göre evin reisi kocaydı ve koca, eşinin ve çocukların geçimini sağlamakla yükümlüydü. Yeni 4721 sayılı Kanunumuz ile bu hüküm kaldırıldı. 185. maddesinde eşlerin birbirine yardımcı olmak zorundadır. Eğer, seyircimizin sorusunda olduğu gibi, evin geçimine katkıda bulunmuyorsa 196. maddeye göre boşanma davası açmaya gerek olmaksızın tedbir aldırabilir.

 

  1. Ayrıldığım eşimin yeniden evleneceğini duydum. Çocuğumun bir başkasıyla aynı evde oturacak olması düşüncesi beni rahatsız ediyor. Ne yapabilirim?

Velayet sahibi ana ya da babanın yeniden evlenmesi velayetin kendisinden alınmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati bunu gerektiriyorsa çocuğun velayeti değiştirilebilir, hatta çocuğa bir vasi dahi atanabilir.

  1. Babamla annem dört yıl önce ayrıldı. Ben 18 yaşını doldurunca mahkemenin bana bağladığı nafaka kesildi. Şimdi üniversitede okuyorum, masraflarımı annem tek başına karşılayamıyor, ne yapabilirim?

Az evvel nafaka türlerini sayarken yardım nafakasından bahsetmiştim. 18 yaşını doldurmuş çocuğun boşanma kararı ile kendisine verilen iştirak nafakası sona erer ancak üniversitede okuyorsa yardım nafakası için ana-babasına dava açabilir.

  1. Mahkeme aldatan eşe çocuğun velayetini verebilir mi? Sadakatsiz davranış velayeti almaya engel midir?

Biraz önce velayetle ilgili sorulan soruda bahsetmiştim. Burada çocuğun kaç yaşında olduğuna bakılır. Eğer çocuk 3 yaşından küçükse velayet anaya bırakılır. Ananın sadakatsiz davranışlarından ziyade, yaşayış biçimi daha büyük yaşlarda velayet bırakılırken göz önüne alınır.

 

  1. Aldatılan eş, eşinin gönül ilişkisi içinde olduğu kişiye dava açıp tazminat isteyebilir mi?

Son zamanlarda bana çok fazla sorulan hususlardan biri de bu. Bunun sebebi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun mart ayında verdiği bir karardan kaynaklanıyor. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, aldatılan eşin, eşinin gönül ilişkisi içinde olduğu kişiden tazminat isteyebileceğine karar verdi ama bu kararında Yargıtay, boşanma davasında manevi tazminata hükmedilip edilmediğini incelemedi. Eğer boşanma davasında manevi tazminata hükmedilmişse, ikinci bir tazminat istenemez. Bu bir kuzudan iki post çıkarmak gibi olur. Boşanma davası açılmamışsa ya da manevi tazminat istenmemişse tazminat istenebilir.

  1. Eşim boşanma davası açacağımı öğrenince, kendi adına olan malları kardeşine devretti, ne yapabilirim? Eşlerden birinin mal kaçırmasını engellemek için ne yapılabilir?

Yaygın olarak bilinenin aksine malların üzerine tedbiri ancak boşanma davası açtıktan sonra koydurabilirsiniz. Boşanma davası açmadan önce eşin adına kayıtlı,aile konutu dışındaki, bir malını satmasını önleyemezsiniz. Ama boşanma davası açıldıktan sonra, bu mallar üzerine tedbir konulmasını isteyebileceğiniz gibi, kaçırılan mallar için 229. maddeye göre hem eşinize hem de kardeşine dava açabilirsiniz. Boşanma davası açmadan önce sadece aile konutu vasfındaki gayrimenkulün 3. bir kişiye devrini tedbiren engelleyebilirsiniz.

  1. Kocanın adına olan malların yarısı boşanınca kadına ait oluyor, deniliyor. Doğru mu?

Bu konuda 1 Ocak 2002 tarihi çok önemli. Bu tarihte yeni medeni kanun kabul edildi. Kabaca bu tarihten sonra iktisap edilmiş olması halinde, kocanın adına olan malların değerinin yarısı kadına ait olduğu gibi, kadına ait olan malların değerinin yarısı da kocaya ait olur diyebiliriz.

 

  1. Peki, 1 Ocak 2002 yılı önemli dediniz. 1 Ocak 2002’den önceki dönemde edinilen mallar üzerinde kadının hiçbir hakkı yok mu?

Hayır, var. Ancak bu katkıların ispat edilmesi gerekiyor. Bir de 1 Ocak 2002’den sonra, malın edinilmesine eşin hiçbir katkısı olmasa bile değerinin yarısına hak kazanıyor, bu tarihten önceki dönemde alınmış mallara yaptığınız katkıyı, nasıl ve ne şekilde olduğunu ispat etmeniz gerekiyor.

  1. Bir soru var: Eşimle evlenmeden önce kooperatife girmiştim. Evlendikten sonra taksitlerini ödemeye devam ettim, tapusunu 1 Ocak 2002’den sonra aldım. Bunun yarısı eşime mi ait?

Basitçe anlatmaya çalışayım. 1 Ocak 2002’ye kadar ki dönemde yaptığınız ödemeler kişisel malınız. 1 Ocak 2002’den sonra yaptığınız ödemelerin yarısı sizin yarısı eşinizin. Tapuyu 2002’den sonra almanızın yahut kooperatife giriş tarihinizin önemi yok.

  1. Bir soru var: Mal varlığının paylaşılmasını boşanma davasıyla birlikte mi isteyeceğiz şeklinde. Mal paylaşımı davası, boşanma davası ile birlikte mi açılır?

Uygulamada gördüğüm kadarıyla çok fazla dava bu şekilde açılıyor. Ancak bu yanlıştır. Mahkemeler, boşanma kararı vermeden önce davanın mal paylaşımı kısmını ayırır ve yeni bir esas numarası verir. Çünkü boşanma kararı olmadan mal paylaşımı olmaz. Böyle bir davayı açtınız diyelim, boşanma davanız reddedilirse, yahut zina veya hayata kast nedeniyle boşanmaya karar verilirse mal paylaşımı davasını da otomatikman kaybedersiniz, yaptığınız masraflar boşa gider. Ayrıca gereksiz yere boşanma davanızın uzamasına neden olursunuz.

 

  1. Başka bir soru: Babam rahmetli olunca bana iki tane arsa kalmıştı. Müteahhitle anlaştım, kat karşılığı verdim. Şimdi bu dairelerin yarısı eşime mi ait oluyor? şeklinde.

Babadan kalan miras malları kişisel mallardır. Bu arsalar nedeniyle kat karşılığı aldığınız daireler de kişisel malınızdır. Ama bu daireler bittikten sonra kiraya verirseniz, bunların kira gelirleri edinilmiş maldır.

 

  1. Bir izleyicimiz soruyor : Boşanma davası açtım, eşim davalara gelmiyor, davaya bir etkisi olur mu? Gelmezse boşanamaz mıyım?

Karşı tarafın davaya gelip gelmemesi değil, sizin iddialarınızı kanıtlamanız önemli. İddialarınızı kanıtlarsanız karşı taraf gelmese de boşanırsınız.

 

  1. Başka bir izleyicimiz: Boşanma davaları ne kadar sürüyor, tanık göstermek şart mıdır?

Boşanma davaları genel olarak 3-4 celse sürmektedir. Bu da yaklaşık 8-10 ay etmektedir. Avukatın, hakimin duruşmaya gelmemesi, delillerin toplanamaması gibi nedenlerle bu süre uzamaktadır. Yargıtay aşaması da şu an için ortalama 8,5 ay kadar sürmektedir.

  1. Boşanmış kadının çocuğa kendi soyadını verebileceği doğru mu?

Evet doğru. 2525 sayılı Soyadı kanunumuzun 4. maddesine göre, boşanma halinde velayet anaya bırakılsa bile çocuk babanın soyadını taşımak zorundaydı. Bu madde, Anayasa Mahkemesi tarafından Aralık ayında iptal edildi. Artık, boşanmada velayet kendisine bırakılmış ana çocuğun soyadını seçebilecek.

İki tarafın açtığı boşanma davası da haklı olabilir mi?

Boşanma davası evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma talebine ilişkindir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sonucunun gerçekleşmesinde her iki taraf da kusurlu olması mümkündür.  Okumaya devam et İki tarafın açtığı boşanma davası da haklı olabilir mi?

Aldatılan eş “öteki kadından” tazminat isteyebilir mi?

Boşanma Avukatı AnkaraHukukumuzda borçların kaynağı, sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ya da bir kanun hükmü olarak kabul edilmiştir.

Haksız fiil, bir kişinin hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar vermesidir. Haksız fiilden söz edilebilmesi için şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur.

a)      Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalı,

b)      Bu fiili işleyen kusurlu olmalı,

c)      Kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalı

d)      Sonuçta bu zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.

Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurunun eksik olduğu durumlarda haksız fiilden söz edilemez.

Borçlar Kanunumuzun 41. maddesinde “ahlaka aykırı bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren kişi o zararı tazmine mecburdur” denilmiştir. Yine Borçlar Kanunumuzun 49. maddesine göre, kişilik hakları hukuka aykırı bir şekilde zarara uğrayan kişi uğradığı zarara karşılık manevi tazminat isteyebilir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde ise evlenmeyle eşlerin birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorunda oldukları belirtilmiştir.

Eşlerden birinin diğerine karşı sadakatsiz davranışları, Medeni kanunumuzun 185. maddesine aykırılık teşkil eder.

Haksız eylemi birlikte gerçekleştirenler birbirinden ayırt edilmeksizin zarar görene karşı müteselsilen sorumlu olurlar:

Gerek Anayasamızda gerek Medeni Kanunumuzda aile toplumun temeli olarak kabul edilmiş ve aileyi koruyan hükümlere yer verilmiştir. Aile sadece mensubu olan kişiler için değil toplum için de önemlidir ve hem yazılı hukuk düzenimizde hem de örf ve adet hukukumuzda özel bir yere sahiptir. Bu nedenle ailenin korunmasına yönelik düzenlemeler sadece aileyi değil tüm toplumu ilgilendirmektedir. Aile mensuplarının birbirine karşı yükümlülüklerinin ihlali çoğu zaman toplum düzenini de etkilemekte yasalar nezdinde koruma önlemlerinin alınması yoluna gidilmektedir.

Böylesi öneme sahip aile kurumuna mensup erkekle evli olduğunu bilerek kurulan duygusal ve cinsel ilişkinin aile kurumuna ve onun mensubu olduğu kişilere zarar vereceğini bilmemek öngörmemek mümkün değildir.

Bu nedenledir ki, evli kişilerle ilişki uzun süre suç sayılmış ve aile kurumu bu yolla da koruma altına alınmak istenmiştir. Bu tür eylemlerin, daha sonraki yasal düzenlemeler sırasında suç olmaktan çıkarılmış olması, bu eylemin ahlaka aykırılığını ve dolayısıyla haksızlığını da ortadan kaldırmayacaktır. Zira, bir eylemin ceza kanununa göre suç teşkil etmemesi ve müeyyidesinin düzenlenmemiş olması, borçlar hukuku hükümlerine göre ahlaka ya da hukuka aykırı olarak kabul edilmesine engel teşkil etmemektedir.

Diğer taraftan, eşler evlilik birliğini kurmakla birbirlerine sadakat borcu altına girdikleri gibi, mensubu oldukları aile birliğine karşı da sorumluluk altına girerler. Eşin evli olmasına rağmen bir başkası ile cinsel ve duygusal ilişkiye girmesi, evlilik sözleşmesi ile bağlandığı, sadakat borcu altına girdiği eşine karşı haksız eylem niteliğindedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010 yılı Mart ayında verdiği bir kararla bu haksız eylem nedeniyle hem kocanın hem de gönül ilişkisi içinde bulunduğu kişinin aldatılan eşe karşı müteselsilen sorumlu olduklarını kabul etmiştir. Böylece, evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğu gibi, bu eyleme katılan kişinin eylemi de bundan ayrı düşünülemez. Dolayısıyla, bu eyleme evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur.

Bununla birlikte, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararı ve buna göre yerel mahkemelerce verilen kararlar ahlaka uygun ve doğru görülse de hukuka aykırıdır. Kanaatimce Hukuk Genel Kurulu burada büyük bir hata yapmıştır. Bu hatanın nedeni, aldatan eşe karşı boşanma ve manevi tazminat davasının Aile Mahkemelerinde, öteki kadına açılan davanın ise Asliye Hukuk mahkemelerinde açılması etken olmuştur diye düşünüyorum. Hukuk Genel Kurulu, haksız fiil nedeniyle aldatan eşin ve sevgilisinin müteselsil borçlu olduğunu söylemektedir. Aile mahkemesinde açılan davada, aldatan eş, zaten boşanmaya yol açan olaylar nedeniyle bir manevi tazminata mahkum edilmiştir. Aldatan eşin fiilleri ile gönül ilişkisi içinde bulunduğu kişinin fiilleri aynıdır, birbirinden ayrılamaz, bu halde Hukuk genel kurulu, müteselsil sorumluluk gerektiren tek bir fiil nedeniyle iki kez tazminat istenmesine karar vermiş olmaktadır ki bu hukuken büyük bir hatadır. Bu bana göre bir kuzudan iki post çıkarmaya çalışmak anlamına gelir.

Tazminat miktarı nasıl belirlenir?

Hükmedilecek manevi tazminat miktarı hakimin takdirindedir. Ancak, hakimin takdir edebilmesi, keyfilik anlamına gelmez. Kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakim bu hakkı, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde açıklanan hakkaniyet ilkesine uygun olarak kullanmak zorundadır.

Manevi tazminatın miktarı belirlenirken kişilik hakkına saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranı, sıfatı, işgal ettikleri makam ile diğer sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınmalı, her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşullar bulunabileceği gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenler mahkeme kararında denetime elverişli biçimde ve objektif olarak gösterilmelidir.

Manevi tazminat davaları sonucunda hükmedilecek para zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır.

Bu para bir ceza olmadığı gibi, hükmedilecek manevi tazminatla malvarlığı zararlarının karşılanması da amaçlanmadığından tazminat miktarının bu amaca göre belirlenmesi gerekir. Bu nedenle takdir edilecek miktar, elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.

Avukat Yasin Girgin

Aşırı tasarruflu davranmak boşanma sebebi olabilir mi?

Boşanma Avukatı AnkaraŞiddetli geçimsizlik yani evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı olarak boşanma davası açılması, ortak hayatın sürdürülmesinin eşlerden beklenemeyecek kadar sarsıldığının sabit olduğunun tespitine bağlıdır. Eşlerin aşırı para harcayarak aşırı borçlanması, haciz gelmesine sebebiyet vermesi, kumar oynaması boşanma sebebi olduğu kadar, eşin “aşırı” tutumlu olması da boşanma sebebi olabilir.

Eşin aşırı tasarruflu davranışları, Yargıtay uygulamasında ekonomik şiddete yönelik bir davranış olarak kabul edilmektedir. Bu tür davranışlara örnek olarak, elektrik sarfiyatı oluyor diyerek karanlıkta oturtmak, meyvenin kabuklarını kalın soyup israf ediyorsun diye eşini suçlamak, banyo ya da tuvalette fazla su kullanıyor diye sınırlama getirmek, yapılan her harcamayı günlük olarak not almak, çöp kutusuna sürekli bakarak çöpe atılanları kontrol etmek gösterilmektedir.

Bu hallerde Yargıtay, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğuna ve eşleri birarada yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığına, eşlerin boşanmasına karar verilmesi gerektiğini belirtmektedir.

Şimdi arayın: 0533 483 9313