Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle Boşanma Dava Dilekçesi

UYARI : Dilekçeler örnek olmaları amacıyla konulmuştur. Her olay benzersizdir ve bu nedenle dilekçelerde yeralanlardan daha farklı haklarınız ve talepleriniz olabilir. Bu nedenle dilekçeleri kullanmadan önce mutlaka uzmanından yardım alın. Arzuhalcilere , dilekçecilere aldanmayın. En iyisi konunun uzmanı bir Avukata başvurmaktır.

………. AİLE MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

……….

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI :

KONU : Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle Anlaşmalı Boşanma Talebimizdir.

AÇIKLAMALAR :

1- Müvekkilim ile davalı evli olup, evlilik kayıtları ……… İli, …….. İlçesi, ……… Mahallesi, …/… Cilt, …. Sayfa, …. Kütük Sıra No.dadır. Tarafların bu evliliklerinden ……….. isimli …. adet çocukları mevcuttur.

2- Tarafların fikren ve ruhen anlaşamamaları sonucu aralarında geçimsizlik baş göstermiştir.

3- Taraflar iyiniyetle anlayış ve sabır göstererek uyuşmazlıkları gidermeye çalışmışlarsa da bunda başarılı olamamışlar ve her geçen gün birbirlerinden daha da uzaklaşmışlardır.

4- Taraflar arasında baş gösteren şiddetli geçimsizlik evlilik birliğinin devamını imkansız hale getirmiştir. Tarafların tekrar bir araya gelerek evlilik birliğini devam ettirmeleri mümkün değildir. Davalı eş de aynı düşüncededir. Taraflar aralarında ekte sunulan ../../….. tarihli protokol düzenleyerek boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hakkında anlaşma yapmış bulunmaktadırlar.

HUKUKİ SEBEPLER : MK166/3, HUMK ve Sair Mevzuat.

DELİLLER : Nüfus Kayıtları, Tanık, Protokol ve sair deliller.

TALEP SONUCU : Arz edilen nedenlerle evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve tarafların bir araya gelerek evlilik birliğini devam ettirmeleri mümkün olmadığından ve davalı taraf da boşanmayı kabul ettiğinden ../../…. tarihli protokol de göz önünde bulundurularak tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ederim.

DAVACI VEKİLİ

Haysiyetsiz Yaşam Sürme Nedeniyle Boşanma Dava Dilekçesi

UYARI : Dilekçeler örnek olmaları amacıyla konulmuştur. Her olay benzersizdir ve bu nedenle dilekçelerde yeralanlardan daha farklı haklarınız ve talepleriniz olabilir. Bu nedenle dilekçeleri kullanmadan önce mutlaka uzmanından yardım alın. Arzuhalcilere , dilekçecilere aldanmayın. En iyisi konunun uzmanı bir Avukata başvurmaktır.

………. AİLE MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

……….

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI :

KONU : Haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma talebimizdir.

AÇIKLAMALAR :

1- Müvekkilimiz davalı ile …. yıldır evlidir. Nüfus kayıtları …. İli, ….. İlçesi, … Mah. …/… Cilt No, …. Sayfa No, …. Kütük Sıra No.dadır. Tarafların bu evliliklerinden …. adet çocuğu bulunmaktadır.

2- Davalı evini uzun süredir ihmal etmekte ve evlilik birliğinin gereklerini de yerine getirmemektedir. Davalı kendi çevresinde pek iyi olarak anılmayan, genelde hırsızlık, uyuşturucu vs. suçlardan sabıkalı arkadaşları ile vakit geçirir olmuştur. Bazı geceler eve sarhoş gelen davalı, hem ev halkını ve hem de komşuları rahatsız etmektedir. Davalının bu davranışları müvekkilimizi hem madden ve hem de manen yıkmış, bir huzur ortamı olması gereken aile ortamı onun için bir çile ve ızdırap mekanına dönüşmüştür. Küçük bir kasabada yaşayan müvekkilimizin komşuları da, eşinin arkadaşları yüzünden komşuluk ilişkilerini kesmişlerdir

3- Durum davalıya yakınları tarafından anlatılmış, ancak davalı oralı olmamıştır. Arkadaşları ile birlikte birkaç kere karakola da düşen davalının, her ne kadar henüz sabıkası oluşmamışsa da bu durum bile, bu tür bir aile hayatına alışık olmayan müvekkilimizi yıpratmaya yetmiştir.

4- Bu sebeplerle haysiyetsiz bir hayat süren davalıdan müvekkilimizin boşanmasını istemek zarureti doğmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER : MK.m.163 ve sair hukuki mevzuat.

DELİLLER : Nüfus kaydı, şahit beyanları ve her tür kanıt.

CEVAP SÜRESİ : 10 gündür.

TALEP SONUCU : Açıklanan nedenlerle, tarafların boşanmalarına, müşterek çocukların velayetinin davacı anneye verilmesine, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini vekaleten saygıyla talep ederiz.

DAVACI VEKİLİ

Pek Fena Muamele Nedeniyle Boşanma Dava Dilekçesi

UYARI : Dilekçeler örnek olmaları amacıyla konulmuştur. Her olay benzersizdir ve bu nedenle dilekçelerde yeralanlardan daha farklı haklarınız ve talepleriniz olabilir. Bu nedenle dilekçeleri kullanmadan önce mutlaka uzmanından yardım alın. Arzuhalcilere , dilekçecilere aldanmayın. En iyisi konunun uzmanı bir Avukata başvurmaktır.

………. AİLE MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

……….

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI :

KONU : Pek Kötü ve Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma ve Nafaka Talebimizdir.

AÇIKLAMALAR :

1- Müvekkilimiz davalı ile 8 yıldır evlidir. Evlilik nüfus kayıtları ….. İli, ….. İlçesi, ….. Mahallesi, …… Cilt No, …… Sayfa No ve …… Kütük Sıra Nodadır. Evliliklerinden ………………. isimli …. adet çocukları bulunmaktadır.

2- Davalı son iki yıldan bu yana işsiz de kalmasından kaynaklanan bir bunalıma düşmüştür. Hemen her gece eve içkili olarak gelmekte, gerek eşini ve gerekse çocuklarını dövmektedir. Ayrıca gerek müvekkilimize ve gerekse müvekkilimizin ailesine ağza alınmayacak küfürler ve hakaretler etmektedir.

3- Kavgalarına çoğu kez aynı apartmanda oturan komşuları da tanık olmuş, birkaç kez müvekkilimiz çocukları ile birlikte komşularına sığınmak zorunda kalmıştır. Araya girenler davalıyı çeşitli defalar uyarmışlar ancak davalı hareketlerini düzeltmemiş ve kendi kusurlu hareketleri nedeni ile bozulan evlilik birliğinin tekrar eski haline gelmesi mümkün olmamıştır.

4- Davacının süren tavırları bu evlilikten beklenen faydanın artık sağlanamayacağını göstermektedir. Bu sebeple müvekkilimizin davalıdan boşanmasına karar verilmesini talep zorunluluğu doğmuştur.

5- Davalının yaşam düzeni çocukları ile de ilgilenemeyeceğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle üç çocuğun velayetinin de davacıya verilmesini, davalı tarafından, davacı için aylık …………….-YTL, her bir çocuk için de ……………..-YTL olmak üzere aylık toplam ……………-YTL nafaka ödenmesine karar verilmesini istemekteyiz.

HUKUKİ SEBEPLER : HUMK, MK. Ve İlgili Mevzuat

DELİLLER : Nüfus Kaydı, Tanıklar, yasal ve Her Tür Kanıt.

CEVAP SÜRESİ : 10 Gündür

İSTEM SONUCU : Açıklanan nedenler ile tarafların boşanmalarına, müşterek çocuklarının velayetlerinin davacıya verilmesine, davacı anne için ileride yoksulluk nafakasına dönüştürülmek üzere aylık …………-YTL tedbir ve müşterek her bir çocuk için aylık ………….-YTL iştirak nafakasının davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.

DAVACI VEKİLİ

İlk Davanın Üstünden 3 Yıl Geçmiş Olması Nedenli Boşanma Dava Dilekçesi

UYARI : Dilekçeler örnek olmaları amacıyla konulmuştur. Her olay benzersizdir ve bu nedenle dilekçelerde yeralanlardan daha farklı haklarınız ve talepleriniz olabilir. Bu nedenle dilekçeleri kullanmadan önce mutlaka uzmanından yardım alın. Arzuhalcilere , dilekçecilere aldanmayın. En iyisi konunun uzmanı bir Avukata başvurmaktır.

………. AİLE MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

……….

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI :

KONU : Kesin hüküm nedeni ile boşanma istemidir.

AÇIKLAMALAR :

1- Müvekkilimiz davalı ile 8 yıllık evlidir. Evlilik Nüfus kaydı ….. İli, ….. İlçesi, ….. Mahallesi, …… Cilt No, …… Sayfa No ve …… Kütük Sıra Noda olup, evliliklerinden …. yaşında bir çocukları bulunmaktadır. Yaklaşık 3 yıl düzgün giden evliliklerinde davalının işsiz kalması ile huzur kalmamıştır.

2- Müvekkilimiz …… yıl önce boşanmak üzere …………….. mahkemesinde dava açmıştır. …./…. Esas sayılı dosya ile görülen dava, mahkemenin ../../…. tarihli ve …./…. karar sayılı kararı ile reddedilmiştir. Karar taraflara tebliğ edilerek kesinleşmiştir.

3- Red kararının kesinleşmesinden bu yana MK 134/son maddesinin aradığı 3 yıl geçmiş bulunmaktadır. Bu süre içerisinde taraflar tekrar bir araya gelmemiş olup evlilik birliği yeniden kurulamamıştır. Bu sebeplerle müvekkilimizin davalıdan boşanmasına karar verilmesini istemek zarureti doğmuştur.

YASAL NEDENLER : MK.m.166/son, HUMK ve İlgili Mevzuat

KANITLAR : Dava Dosyası, Tanıklar, Her türlü yasal kanıt.

CEVAP SÜRESİ : 10 Gündür

İSTEM SONUCU : Açıklanan nedenler ile evvelce açılan ve reddedilen boşanma davasının üzerinden MK 166/Son gereği 3 yıl geçmesine rağmen taraflar bir araya gelemediğinden ve evlilik birliğinin devam etmesi de imkansız olduğundan boşanmalarına, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini vekaleten saygıyla talep ederiz.

DAVACI VEKİLİ

Çocukla Kişisel İlişkinin Yeniden Düzenlenmesi Dava Dilekçesi

UYARI : Dilekçeler örnek olmaları amacıyla konulmuştur. Her olay benzersizdir ve bu nedenle dilekçelerde yeralanlardan daha farklı haklarınız ve talepleriniz olabilir. Bu nedenle dilekçeleri kullanmadan önce mutlaka uzmanından yardım alın. Arzuhalcilere , dilekçecilere aldanmayın. En iyisi konunun uzmanı bir Avukata başvurmaktır.

………. AİLE MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

……….

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI :

KONU : Çocukla Kişisel İlişkinin Yeniden Düzenlenmesi Talebidir.

AÇIKLAMALAR :

1- Müvekkilim ile davalı 8 yıl süren evliliklerini karşılıklı anlaşma yolu ile bitirmişlerdir. Tarafların başvuruları …………….. Aile Mahkemesi tarafından kabul edilmiş, boşanmaya dair ../../…. tarih, …../….. Esas ve …../….. karar sayılı karar taraflara tebliğ ederek kesinleşmiştir.

2- İlamda tarafların müşterek çocuğu ………….. davalı anneye verilmiştir. Müvekkilimiz, şehir dışında çalıştığı için çocuğu sadece yaz tatillerinde görmeyi kabul etmiş ve mahkeme de düzenlemeyi buna göre yapmıştır. Müvekkilimiz yine mahkemenin takdir ettiği ………….-YTL tutarındaki nafakayı da düzenli olarak ödemeye devam etmektedir.

3- Müvekkilimiz şehir dışındaki işini tamamlamış ve yeniden davalı ve çocuğu ile aynı kentte işe başlamıştır. Çocuğunu bu düzene göre, okulunu da etkilemeyecek şekilde her hafta sonu görmek istediğini eski eşine bildirmiş, ancak red cevabı almıştır.

4- Çocuğun anne sevgisine olduğu kadar baba sevgisine de ihtiyacı bulunmaktadır. Müvekkilimizin çocuğunu düzenli olarak görmek en tabi hakkıdır. Davalı buna engel olmaktadır.

5- Mahkemenizce müvekkilimizin çocukla ilişkisinin müvekkilimizin yeni durumu da göz önüne alınarak yeniden düzenlenmesini ve her hafta sonu çocuğunu görmesine karar verilmesini istemekteyiz.

HUKUKİ SEBEPLER : MK.m.323 ve sair mevzuat.

DELİLLER : Boşanma ilamı, tanıklar, icra dosyası, diğer deliller.

CEVAP SÜRESİ : 10 Gündür

TALEP SONUCU : Açıklanan nedenlerle müvekkilimin çocuğu ile ilişkisinin yeniden düzenlenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davanın açılmasına kendi kusurlu davranışıyla sebep olan davalıdan tahsiline karar verilmesini vekaleten saygıyla talep ederiz.

DAVACI VEKİLİ

Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Dava Dilekçesi

UYARI : Dilekçeler örnek olmaları amacıyla konulmuştur. Her olay benzersizdir ve bu nedenle dilekçelerde yeralanlardan daha farklı haklarınız ve talepleriniz olabilir. Bu nedenle dilekçeleri kullanmadan önce mutlaka uzmanından yardım alın. Arzuhalcilere , dilekçecilere aldanmayın. En iyisi konunun uzmanı bir Avukata başvurmaktır.

………. AİLE MAHKEMESİ

SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

……….

DAVACI :

VEKİLİ :

DAVALI :

KONUSU : Akıl hastalığı sebebiyle boşanma talebidir.

AÇIKLAMALAR :

1- Müvekkilimiz davalı ile ….. yıldan bu yana evlidir. Tarafların bu evliliklerinden ……… isimli ….. adet çocukları bulunmaktadır. Çiftin Evlilik Nüfus kaydı ….. İli, ….. İlçesi, ….. Mahallesi, …… Cilt No, …… Sayfa No ve …… Kütük Sıra No.dadır.

2- Davalı yaklaşık … yıl önce akıl hastalığına yakalanmıştır. Müvekkilimiz ve ailesi davalıyı güçleri yettiğince tüm tedavi merkezlerine götürmüş, ancak hastalığın geçici olmadığı heyet raporları ile sabit hale gelmiştir.

3- Davalı kendi işlerini göremez durumdadır. Ayrıca resmi işlemlerin yerine getirilmesi için de kendisine ……………… vasi olarak tayin edilmiştir. Davalının bu durumu gerek müvekkilimizi, gerekse çocukları çok üzmesine karşın, artık evlilik birliğinin çekilmez hale geldiği, davalının yakınları tarafından da kabul edilmektedir.

4- Davalının çocukları ile birlikte aynı evde yaşamaları da gerek tedavisi ve gerekse çocuklarının psikolojik durumu açısından sakınca arz etmektedir.

5- Bu sebeple müvekkilimizin akıl hastalığı doktor raporları ile de sabit olan davalı eşinden boşanmalarına karar verilmesini istemek zarureti doğmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER : MK.m.165 ve sair yasa maddeleri.

DELİLLER : Nüfus kaydı, tanıklar,doktor raporları, her türlü yasal deliller.

CEVAP SÜRESİ : 10 gündür.

TALEP SONUCU : Açıklanan nedenlerle tarafların boşanmalarına, küçük çocukların velayetinin davacı anneye verilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.

DAVACI VEKİLİ

Boşanma Davası – Şiddetli Geçimsizlik

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 1990/7962
K. 1990/5801
T. 23.10.1990
• BOŞANMA DAVASI ( Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle )
• EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI ( Davalı Kadının Aşırı Oyun Kumarı Alışkanlığı İçerisinde Olması Nedeniyle )
• KUMAR DÜŞKÜNLÜĞÜ OLAN KADIN ( Boşanma Davasını Açan Davacı Kocanın Bu Hususu İspat Edememesi Nedeniyle Boşanma Davasının Reddi )
• TANIK BEYANI ( Eşlerle Aynı Evi Paylaşan Müşterek Çocuğun Anlatımları Karşısında Davalı Kadının Aşırı Oyun Düşkünlüğünün Olduğunun Kabul Edilememesi )
• EVLİLİK DIŞI İLİŞKİ KURAN KOCA ( Karısının Aşırı Kumar Düşkünlüğü Nedeniyle Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsıldığı İddiasıyla Açtığı Boşanma Davasının Reddi )
743/m.134
7201/m.21
ÖZET : Tarafsız davalı tanıklarının ve özellikle eşlerle aynı çatıyı paylaşan müşterek çocuğun anlatımları karşısında davalının aşırı oyun düşkünlüğü içinde bulunduğuna ilişkin davacı tanıklarının beyanları ciddi, inandırıcı ve gerçeklere uygun kabul edilemez.

Davacı kocanın, eşinin aşırı oyun kumar alışkanlığı içinde olduğu ve bu davranışın evlilik birliğini temelinden sarstığı yolundaki iddiasını ispat etmemesi, aksine kendisinin başka bir kadınla evlilikdışı ilişki kurduğunun anlaşılması halinde boşanma davasının reddi gerekir.

DAVA : Davacı koca tarafından Medeni Kanunun 3444 sayılı kanunla değişik 134/1-2. maddesi uyarınca açılan davada; yerel mahkemece gerek delillerin takdirinde ve gerekse yasa hükmünün yorumunda yanılgıya düşülerek evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü ile boşanmaya karar verilmiştir.

Şöyleki;

1 – Dosya kapsamına, mevcut delillere ve özellikle tanık anlatımlarına göre taraf ilişkilerinde gerçekleşen iki maddi olgu söz konusudur. Bunlardan birincisi davacı kocanın asistanı ile evlilik dışı bir ilişki içine girmesi ve onunla herkesçe görülecek biçimde bir beraberliği sürdürmesidir. İkincisi ise kapsam, ağırlık ve niteliği taraf tanıklarınca farklı yorumlanan davalı kadının oyun alışkanlığıdır.

a ) Davacı kocanın ana, baba, abla, enişte ve amcadan oluşan tanıkları davalı kadının aşırı bir kumar alışkanlığı içerisinde olduğunu, evini, eşini ve çocuklarını ihmal ettiğini açıklamışlardır. Kuşkusuz yakın akrabalık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz ve HUMK.nun 254. maddesi uyarınca asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Ne varki bu sonucun kabul edilebilmesi için aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olayların bulunmaması gereklidir. Dinlenen ve tarafsız statde bulunan davalı tanıkları, aşırı bir oyun ve hele kumar alışkanlığı içinde olmadığını zaman zaman içinde bulundukları çevre ve toplumun alışkanlık ve yaşantılarına uygun bir biçimde herkes kadar oyun oynadığını açıklamışlardır. Özellikle tarafların müşterek çocuğu 1969 doğumlu … annesinin bir oyun alışkanlığı olmadığını ancak babası ile birlikte olduğu zamanlarda arkadaşları arasında bir eğlence olarak ufak tefek oyunlar oynadığını kesinlikle belirtmiştir. Hal böyle olunca, davacının annesi olan tanığın davalının gece kocası ile beraber yattıktan sonra herkesin uykuda olmasından istifade ederek gece yarısından çok sonra sabaha karşı evden çıkıp başka yerlerde konken oynadığına ilişkin tanıklığı eşinin tabiatına aykırı olup ciddi ve inandırıcı kabul edilemez. Tarafların sosyal konumları aile yapımı ve içinde bulundukları toplum koşulları gözönünde alındığında değil evli bir kadının o seviyede bekar bir kadının dahi yapamıyacağı böyle bir davranışı sergileyen tanıklık kasıtlıdır. Hayatın olağan akışına ve yaşam gerçeklerine uygun sayılamaz. Mahkeme gerçeğe uygun düşmiyen böyle bir tanıklığı hükmüne esas alırken aynen “davacıya olan yakınlıklarına rağmen belli yaşlara gelmiş bu insanların kendi çocuklarına ait 25 yıllık bir ailenin yıkılmasında çıkarlarının olduğunun düşünülemiyeceği” görüşüne ağırlık vermiştir. Bir grup tanıklık değerlendirilirken ele alınan kıstasların objektif kriterleri ihtiva etmesi zorunludur. Çünkü davacı yakınlarının herzaman böyle bir düşünce içinde oldukları bir ilke olarak kabul edilemez. Aksi bir anlayış içinde de yan tutarak yakınları yararına tanıklık yapabilirler. Özetle tarafsız davalı tanıklarının ve özellikle eşlerle aynı çatıyı paylaşan müşterek çocuğun anlatımları karşısında davanın aşırı oyun düşkünlüğü içinde bulunduğuna ilişkin davacı tanıklarının beyanları ciddi, inandırıcı ve gerçeklere uygun kabul edilemez.

b ) Kaldıki oyun alışkanlığının evlilik birliğini temelinden sarsan bir neden kabul edilebilmesi için oyun sebebiyle davalı kadının evliliğin çeşitli yükümlülüklerini yerine getirmediği ekonomik sıkıntı doğurduğu, aile yapısında ve çevre ilişkilerinde çeşitli olumsuzluklar yarattığı hususlarının da sabit olması gerekir. Oysaki davacı tanıkları bu konuda hükme yeterli somut olayları açıklayamamışlardır. Mahkeme kararında da yazıldığı şekilde karı koca arasında önemli bir sorun bulunmadığı davalının eşine çocuklarına bağlı ve sorumluluklarının bilincinde olduğu, davacı kocanın bir kadınla ilişki kurması üzerine olayların bu noktaya geldiğine ilişkin davalı tanıklarının ittifak gösteren açıklamaları karşısında davacı yakınlarının beyanlarının boşanmayı temine matuf olduğu düşüncesi yaşamın doğal akışına daha fazla uygunluk göstermektedir.

c ) Taraflar 1967 yılında evlenmişlerdir. Davalı eşin iddiaya konu oyun kumar alışkanlığı bir an doğru kabul edilse dahi, 23 yıl gibi uzun bir süre ( Taksi başka bir kadın ortaya çıkıncaya kadar ) mutlu bir şekilde yürüyen evlilik içinde ciddi bir sorun teşkil etmemesine başka bir ifade ile hoşgörü ile karşılanmasına rağmen 23 yıl sonra bir boşanma nedeni olarak ileri sürülmesi hukuk açısından iyi niyetli ve korunmaya değer bir hak olarak kabul edilemez. Daha açık bir ifade ile davacı koca evvelce hoşgörü ile karşıladığı olaylara sonradan ve yeniden dayanamaz. Yerel mahkemenin bu yönü dikkate almaması kabul şekli bakımından usule aykırılık oluşturur.

d ) Yerel mahkemece deliller değerlendirilirken davacının kusurunun daha ağır olmadığı benimsenmiştir. Oysaki davacı kocasının evlilik dışı ilişkisi dosya kapsamında tam olarak gerçekleşmiştir. Bu husus mahkemeninde açık kabulündedir. Biran için davalı işin oyun kumar alışkanlığı içinde olduğu benimsense bile bu iki olgunun birlikte değerlendirilmesinde hangisinin müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemiyecek derecede evlilik birliğini temelinden sarstığı sorusunun cevabı aranırken sadakatsiz kocayı daha ağır kusurlu saymamak ve oyun kumar alışkanlığını sadakatsizlikten daha fazla kusurlu bir davranış kabul etmek adalet ve hakkaniyet ilkelerine uygun bir düşünce olarak benimsenemez.

2 – Diğer taraftan mahkeme boşanma hükmüne ulaşırken davacının kusuru daha ağır olsa dahi, gizli kalması gereken, kocanın ilişkisini basın aracılığı ile topluma yansıtan çağırdığı kişilere kocasını yanındaki kadınla gösteren ve kocasını Üniversiteye şikayet eden” davalıyı bu davranışları sebebiyle de kusurlu bulmuştur. Hemen söylemek gerekirki her dava açıldığı tarihte mevcut koşullara göre değerlendirilirken sonuçlandırılır. Özellikle boşanma davalarında dava tarihinden önce mevcut olaylara dayanılır. Davanın açılmasından sonra meydana gelen ( dolayısıyla davanın konusunu oluşturmayan ) olaylar yeni ve ayrı bir boşanma davasının dayanağını meydana getirirler. Boşanma davası açıldıktan sonra yargılama sırasında ortaya çıkan yan olaylar boşanmayı gerektirecek nitelikte ve ağırlıkta ise davacı taraf bunlara dayanarak ayrı bir boşanma davası açacağı yerde başlangıçtaki iddiasını genişletmesi ve mahkemenin de dava dilekçesinde ileri sürülmeyen ( zaten o tarihte mevcut olmadığı için ileri srülmeside mümkün olmayan ) olayları hükme esas alması önemli bir hukuksal yanılgıdır. Kaldıki bir an için bu olaylar dava tarihinden önceki bir dönemde gerçekleşmiş olsa idi bile bunlar nedeniyle davalının suçlanması ve böylece davalı davranışlarının boşanmayı gerektirecek nitelik ve ağırlıkta olduklarının kabul edilmesi çok ciddi bir yanılgıdır. Çünkü mahkemece kabul edildiği üzere davacı usulsüz tebligata dayalı olarak davalının yokluğunda boşanma hükmü elde etmiş ve bu husus iadei muhakeme isteğinin konusunu oluşturmuştur. Davalı kadın bu davada kaybolan haklarını savunmaktadır. Elbetteki davacı kocanın sadakatsizliğini iddia edecek, bu dosyaya delil teşkil etmesi içinde sadakatsizlik olayının idari yönden soruşturulmasını isteyecektir. Bu konuda gazeteciler tarafından kendisine soru tevcih edilen davalının savunmasını özetlemesi ve boşanmak istemediğini açıklamasından daha tabii ne olabilir ki. Dava tarihinden sonraki döneme rastlaması biryana davalının anayasal savunma ve şikayet hakkını kullanmasının bir boşanma davasının kusurlu bir davranış olarak kabul edilmesi ise hatalı bir değerlendirmedir.

3 – Dava dilekçesi ve duruşma günü 7201 sayılı kanunun 21 ve ilgili nizamnamesinin 28. maddelerine aykırı olarak davalıya tebliğ edilmiştir. Bununla da yetinilmemiş belirlenen ikinci duruşma günü tek taraflı istekle değiştirilmiş ve davalıya bildirilmemiştir. Mahkeme yalnızca ikinci hususu kabul ederek yargılamanın yenilenmesine karar vermiştir. Yargılamanın yenilenmesinin kabulü davacı tarafça temyiz edilmemek suretiyle kesinleşmiş bulunduğundan bu yön üzerinde durulmasının artık hukuksal bir yararı ve etkinliği söz konusu değildir. Ancak hazır bulundurulan davacı tanıklarının davalının bilgisi dışındaki duruşmada dinlenip sonra da hükme ulaşması suretiyle hükme esas alınan söz konusu tanıklıklara karşı gerek taan ve gerekse beyana ilişkin savunma hakkının ciddi ve telafisi mümkün olmayan biçimde zedelediği gerçeğini gözden uzak tutmamak gerekmektedir.

4 – Yerel mahkeme bir yandan davacı kocanın daha ağır kusurlu olmadığını kabul ederken bir yandan da davacının kusurlu olduğuna ilişkin davalı kadının itirazlarını hakkın kötüye kullanılması biçiminde nitelemiş ve böylece Medeni Kanun 3444 sayılı kanunla değişik 134/2. maddesinde öngörülen ilkeden davacının yararlanmasını amaçlamıştır. Nevarki mahkeme bu yöne ilişkin takdirinde de yanılmıştır. Çünkü aksi kanıtlanmayan davalı tanıklarının anlatımlarına göre davacının asistanı ile evlılık dışı ilişki içine girdiği son yıla yada yıllara kadar yirmi yılı aşkın bir süre evlilik birliği huzur ve mutluluk örneği teşkil etmiştir. Öyle ise mevcut sadakatsizliğe rağmen henüz geri dönüş yolları kapandığı için evlilik birliğinin devamında davalı eş açısından yarar vardır. Bir hukukçu olmasına rağmen evlilik yükümlülüklerini aksatmayan ve böylece gene yirmi yılı aşkın süre mesleğinden uzak kalan davalının boşanma halinde meydana gelecek maddi ve manevi zararının karşılanması hiçbirşekilde mümkün olmayacağından evlilik birliğinin devamında yarar vardır. Gerek üniversite öğrencisi 1969 doğumlu ve gerekse 1978 doğumlu müşterek iki kız çocuğu açısından evlilik birliğinin devamında tartışılmaz yarar vardır. Kaldıki bu kadar uzun süre mutlu ve huzurlu devam etmiş bir birliğin son yıllarında ortaya çıkan sadakatsizliğe rağmen davalı kadın açısından bozulmaması ve yıkılmaması bir anlamda aldığı ciddi yaraya rağmen korunması için gösterilen çaba ve gayretin neden hakkın kötüye kullanıldığı biçiminde kabul edildiğini de anlamak mümkün değildir. Mahkeme söz konusu 134/2. maddenin yorumunda da yanılgıya düşmüştür.

Bütün bu açıklamalar özetlenecek olursa; Davalının aşırı bir oyun kumar alışkanlığı içinde olduğu ve bu alışkanlık nedeniyle evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarstığı yeterli delillerle kanıtlanamamıştır. Bu durumda gerçekleşen sadakatsiz tutum ve davranışları sebebiyle tamamen kusurlu olan davacının dava açma hakkı mevcut değildir. En azından oyun kumar alışkanlığı ile sadakatsiz davranış arasında mahkeme kurulan yanlış denge adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırıdır. Diğer taraftan mahkemece dayanılan hakkın kötüye kullanılması kuralının olayımızla uzak yakın hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu durumda isteğin reddi gerekirken delillerin takdirinde ve yasa hükmünün yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan yüzbin lira vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 23.10.1990 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Boşanma Sebepleri – Manevi Tazminat

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 1993/510
K. 1993/2020
T. 2.3.1993
• MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Boşanmaya Neden Olayların Kabahatsiz Eşin Kişisel Menfaatlerini Ağır Surette Haleldar Etmesi Nedeniyle )
• BOŞANMAYA NEDEN OLAN OLAYLAR ( Kabahatsiz Eşin Kişisel Menfaatlerini Ağır Surette Haleldar Etmesi Durumunda Hakimin Manevi Tazminata Hükmedebilmesi )
• ZAMANAŞIMI ( Boşanma Kararının Kesinleşmesinden İtibaren Bir Yıl İçinde Tazminat Davasının Açılmasının Gerekmesi )
818/m.60,61,125
743/m.5,125,143

ÖZET : Boşanmaya neden olan olaylar kabahatsiz eşin kişisel manfaatlerini ağır surette haleldar etmiş ise, hakim manevi tazminata hükmedebilir. Hükmün yargıtay incelemesi sonunda bozma kapsamı dışında kalan bölümleri bağımsız olarak infaz kabiliyeti taşıdığından ve yeniden incelenmesi, değiştirilmesi mümkün olmadığından kesinleşir. Böylece zamanaşımı, bu tarihten itibaren işlemeye başlar. Boşanma nedenine dayanan maddi veya tazminat istemleri borçlar kanununun 60. Maddesinde gösterilen bir yıllık zaman aşımına tabidir.

DAVA : H.Ş. ile M.Ş. arasındaki tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen müraüfaa icrası suretiyle tetkiki davalı, temyizen tetkikide davacı tarafından istenilmekle, duruşma için tayin olunan bugün duruşmalı temyiz eden tebligata rağmen gelmedi. Diğer temyiz eden vekili Av. E.A. geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : “Boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın şahsi menfaatlerini ağır bir surette haleldar etmiş ise, hakim manevi tazminat namıyla muayyen bir meblağ dahi hükmedebilir.” ( M.K.143/2 )

1- Kabahatsiz eşin, isteyebileceği manevi tazminata ilişkin davanın zaman aşımını tayin tesbit için her şeyden önce evlilik ilişkisi ile söz konusu tazminatın niteliğini ortaya koymak gerekir.

Evlenme bir akit isede bu akit tesirini ve sonucunu ani oluşturur. evlenme ile evlilik ilişkisi kurulmuş olur. İşte evlilik ilişkisi içinde bulunan eşlerin birbirlerine karşı hak ve mükellefiyetleri akti ilişkiden bağımsız olup çok yerde kanunda düzenlenmiştir. Bu sebepledirki eşlerin kanunla düzenlenen hak ve mükellefiyetleri ihlal akte risyetsizlik müeyyideleri ile değil, özel düzenlemelerle hükme bağlanmıştır. Böylece evlilik içinde eşlerin biri birine karşı davranışlarını Medeni Kanunun 5. maddesi göndermesi yolu ile Borçlar Kanunun 61. ve müteakip maddeleri bu arada aynı kanunun 125. maddesi çerçevesinde mütelaa etmek mümkün değildir.

Medeni Kanunun 143/2. maddesinde mümeyyidelendirilen olay, boşanmaya sebebiyet verme olayı değildir. Manevi tazminatı gerektiren boşanmaya sebebiyet veren olmayın aynı zamanda kabahatsiz eşin şahsi menfaatlerinin ağır bir suretle haleldar edilmesidir. Şu halde burada bir haksız fiilden söz edildiğini kabul etmek yanlış olmayacaktır. Dairemizin 7.9.1990 tarihli ve 3059/8653 sayılı kararında ifade edildiği üzere kanun vazı bu hükümde mevsuf bir haksız fiil müeyyidesini ortaya koymuştur. Öte yandan 22.1.1988 tarihli 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı gerekçesinde açıklandığı gibi, davanın zaman aşımı süresine tabi olduğu kuşkusuzdur. Bütün bu açıklamalar çerçevesinde boşanmaya sebep olan olaylar sebebiyle şahsi menfaatleri ağır ihlale uğrayan eşin açacağı davanın Borçlar Kanunun 60. maddesinde belirtilen bir yıllık zaman aşımına tabi olduğu, sürenin boşanma hükmün kesinleştiği tarihten işlemeye başlayacağını kabul etmek gerektiğine üyelerden N.T.’un muhalefetiyle ve oyçokluğuyla karar verildikten sonra somut olayın incelenmesine geçildi.

2- Taraflar, kocanın açtığı dava sonunda boşanmışlardır. 20.6.1989 tarihli kararda tarafların Medeni Kanuna 3444 sayılı kanuna eklenen geçici 1. madde uyarınca boşanmaları, 40.000.000 TL. maddi tazminatın davanın davacısı kocadan alınıp, davalısına verilmesi hükme bağlanmıştır. Kararın temyizi üzerine maddi tazminata ilişkin bölümünün bozulduğu, boşanmaya yönelik temyiz itirazlarının red edildiği, karar düzeltme isteminin 12.11.1990 gününde red edildiği daha sonra maddi tazminat isteminin red edildiği, karar düzeltme isteminin 12.11.1990 gününde red edildiği daha sonra maddi tazminat isteminin red edildiği taraflara en son 13.3.1991 gününde tebliğ edildiği bu davanın 17.1.1992 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

Davada boşanma hükmünün kesinleştiği tarihin belirlenmesi önem kazanmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.3.1992 günlü 121/197 sayılı kararında açıklandığı üzere, hükmün Yargıtay incelemesi sonunda bozma kapsamıdışında kalan bölümleri bağımsız olarak infaz kabiliyeti taşıdığından ve yeniden incelenmesi, değiştirilmesi mümkün olmadığından kesinleşir. Böylece boşanma hükmü 12.11.1990 tarihinde kesinleşmiştir. 17.1.1992 tarihinde açılan bu davada zaman aşımı tahakkuk ettiğinden davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazının kabulü ile hükmün açıklanan sebeple BOZULMASINA, diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına 2.3.1993 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞIOY YAZISI

Karar iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması, red ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sbep ile hükmün sonucunu ve kanun yollarını açıklar ( HUMK.388/3/4 ). Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangibir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. ( HUMK. 388/son ). Mahkeme, talep olmasa bile yargılama masraflarına ve bu meyanda vekalet ücretine resen hükmetmekle mükelleftir ( HUMK.426. maddesi ve 29.5.1957 gün ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı birleştirme kararı ). Hüküm davacı esasından halleden, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren, yazılıp hakim ve tutanak katibi tarafından imzalanan kararlardır ( HUMK.389-390 ). Değişik bir anlatımla, delillerin tahlili ile dava ve savunmaya hakim tarafından verilen cevaplarla; taraflara yüklenen borç ve tanınan haklarla; dava masrafı ve vekalet ücreti gösteren; yazılı ve imzalı bir bütünü ifade etmektedir.

Nihai kararlara ( hükümlere ) karşı temyiz yoluna gitme imkanının bulunması halinde temyiz incelenmesinin ne surette yapılacağı HUMK.nun 427 ve müteakip maddeleri ile 2797 sayılı Yargıtay Kanununda gösterilmiştir. Yargıtay, Kanunun uygulanmasında yanlışlık bulunması halinde HÜKMÜ BOZAR ( HUMK.428 ). Bozmayı gerektiren yanılgı yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyecek nitelikte ise Yargıtay HÜKMÜ değiştirilerek ve düzelterek onayabilir ( HUMK.nun 438/7 ). Kanuna aykırılık yoksa hüküm onanır ( HUMK. 442/A ). Çok tabiiki yargıtay kararları da HUMK. 388. ve müteakip maddelerinde açıklandığı biçimde hiçbir tereddüt yaratmayacak nitelikte olmalıdır. Şu halde bir hükmün tamamının veya bir kısmının zimnen onandığı veya zımmen kesinleştiği yönünde bir kabul açıklık ve netlik prensibi ile bağdışmaz.

Nitekim HUMK.nun 388 ve müteakip maddelerine benzer hükümleri muhtevi olan CMUK.268/4. maddesini uygulayan Yargıtay Ceza Genel Kurulu yerine getirilme yeteneğini yitirmiştir. Hükmün bu unsurları ile yeniden kurulması gerekir”; 24.1.1983 günlü ve 486-6 sayılı kararında” verilen hükmün kesinleşmesi için özel dairece serahattan onama tabirinin kullanılması yasa gereğidir”. Yargıtay 5. Ceza Dairesi “bozma önceki hükmü ortadan kaldırmış bulunmasına göre.. gerekçe gösterilmek suretiyle yeniden hüküm kurulmalı “denmek suretiyle yeniden hüküm kurulmalı “denmek suretiyle hükmün bir bütün oluşturduğu bozma ile tümü itibariyle hüküm olma niteliğini kaybettiği açık bir şekilde kabul edilmiştir.

Yüksek Yargıtay 4.2.1959 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında: Bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde bozulan kararın bozma sebeplerinin şumulu dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması davaların uzamasının önlemeli maksadıyla kabul edilmiş çok önemli bir usul hükmüdür… o konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemenin uymuş olması, tarafların birinin yararına usuli müktesap hak meydana getirir”.9.5.1960 günlü ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında da; “Usule ait müktesap hakkın diğer bir şekli de bazı konuların Yargıtay Dairesinin bozma kararının şumulü dışında kalarak kesinleşmesi ile meydana gelir”demek suretiyle açık bir şekilde hükmün bir bütün olduğuna Yargıtay kararının şumulü dışında kalan bölümlerin kesin hüküm değilde usuli kazanılmış hak olacağına işaret edilmiştir. Bu görüş Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Ticaret ) Dairesinin 28.2.1958 günl 542-558 sayılı kararındada benimsenmiştir. Yukarıda açıklanan İçtihadı birleştirme kararının bağlayıcılığı sebebiyle kararda temyiz edilmeyen bölümlerle, Yargıtay bozması kapsamında olmayan bölümlerin kesin hüküm olamıyacağına bilimsel görüşlerde de yer verilmiştir. ( Prof. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 1984/cilt 4 sh. 3424-3431 ve devamı Prof. İ.P. Medeni Usul Hukuku dersleri 1975, Sh. 763 ve devamı; Prof. S.Ü. Medeni Yargılama hukuku 1977 Sh.87 ve devamı ),

Bu izahdan çıkan netice itibariyle hüküm bir bütün oluşturur. Hükme bağlanan taraflara yüklenen borçlar ile tanınan hakların bir bölümünün temyiz edilmemesi veya temyiz edilipte ancak bir bölümünün bozma sebebi yapılması halinde temyiz edilmeyen veya bozma kapsamı dışında kalan kısımlar ( konular ) lehine olan taraf için usuli kazanılmış hak oluşturur. Dava tümü ile derdesttir. Temyiz konusu olmayan veya bozma kapsamı dışında kalan kısımlar ( konular ) hakkındaki hüküm bölümünün kesin hüküm teşkil ettiği yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. Taraflar arasındaki boşanma davasında oluşturulan 20.6.1989 tarihli boşanma ve maddi tazminat ödenmesine ilişkin hükmün boşanma yönüne ilişkin temyiz itirazı red edilmiş, hükmün bu bölümü onanmamıştır. Hüküm maddi tazminat yönünden bozulmuştur. Boşanma davacı bakımından kazanılmış hak olmuş, fakat davanın tamamına ilişkin olarak 28.3.1991 tarihinde kesinleşmiştir. 17.1.1992 tarihinde açılan bu davada Borçlar Kanunun 60. maddesinde gösterilen zamanaşımı dolmamıştır. İşin diğer yönlerinin incelenmesi gerekir. Aksi yönde oluşan çoğunluk düşüncesine katılmıyoruz.

KARŞIOY YAZISI

Evlilik iki ayrı cinsiyetin kendi aralarında kurdukları yasalarcada tanınıp korunan ve toplumun temelini oluşturan geçerli makbul bir beraberlik olup, ahlaki, sosyal ve hukuki bir kurumdur. Bu kurumun alelade bir borçlar hukuku sözleşmesi olarak nitelemek mümkün değildir. Yasa evlenme ve boşanma ile doğan hakları ve yükümlülükleri ayrı ayrı olmak üzere özenle düzenlemiş, bu ilişkiye zaman zaman hakimin müdahale ederek aksayan yönlerini düzeltmesini öngörmüştür. Olayımızı ilgilendiren ödence olayıda boşanmanın eki ( fer’i ) olarak yasaca özel olarak düzenlenmiştir. Bu özel düzenleme genel düzenlemeyi içeren Borçlar Kanunu 49. Medeni Kanun m.24 maddeleriyle düzenleme ile aynı koşullara tabi tutulamaz. Burada gözden uzak tutulmaması gereken kamu ödencenin istenebilmesi için, boşanma ile kusursuz eşin uğradığı maddi ve manevi zarar arasında sıkı sıkıya bağımlı bir nedensenliğin ( illiyet ) bulunmasıdır. Sözü edilen nedensenlik Borçlar Kanunu 41. madde ile belirlenen nedensenlikle aynı değildir. Öyle olsaydı yasa koyucu ayrıca bu konuda özel hüküm düzenleme gereğini duymazdı. O halde özel düzenlemede ( M:K.m. 143 ) amaçlanan nedensenlik aile hukukunun özelliklerine uygun olan ve haksız eylem dışında düşünülmesi gereken bir bağdır. ( Velidedeoğlu, H.V.T.M.H.2.cilt Aile Hukuku 5. baskı 1965 İst. Sh. 257, 258 V.d. ) manevi ödence için kusursuz eşin kişisel yararlarının ağır biçimde zedelenmiş olması önemli olup, kusurlu eşin kusurunun özel ağırlığı önem taşımamaktadır. Boşanmaya neden olan olayda kusurlu olması yeterlidir. Boşanma olayı akıl hastalığına veya kusura dayanmayan şiddetli geçimsizliklerde kusursuzluk esas olduğundan ödence istenmesi mümkün olmaz. Ancak Borçlar Kanunu 54. maddesi gereği hakkaniyet gerektiriyorsa hakim temyiz gücünden yoksun olan bir kimseyi sebebiyet verdiği zararın tümünden veya bir bölümünden sorumlu tutulabilir. Görüldüğü gibi Borçlar Kanunundan kaynaklanan sorumluluk ile Medeni Kanunun aile hukukuna ilişkin düzenlenmesinden kaynaklanan sorumluluk arasında açık farklılıklar bulunmaktadır. Hakkında özel hüküm bulunan konularda genel hükümler uygulanmaz. Diğer yönden hakkında başkaca özel hüküm bulunmayan hallerde bir dava on senelik zaman aşımına tabidir.

( M.K.m.5; B.K.m.125 ) Yasal bir düzenleme olan boşanma olayı ile ilintili olan ödence isteğinin haksız fiil olarak değerlendirilmesi ve haksız fiiller için düzenlenen zaman ve faili öğrenme ile başlayan Borçlar Kanunu 60. maddesiyle öngörülen 1 yıllık zaman aşımına tabi tutulması şeklindeki bir düşünceye katılmıyorum. Zira boşanmadan önce zararda bellidir, failde bellidir. Sayın çoğunluğun benimsediği görüş zaman aşımını buna rağmen boşanmanın kesinleşmesinden itibaren başlatılmasının karı-koca sırasındaki cebri icra yasağı ve tamamen Borçlar Kanunu hükümlerinden kaynaklanan zaman aşımının işlememesi ile izaha çalışmanında kabul edilebilir yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Bu düşüncelerle manevi ödence yönünden sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararının onanması gerekir.

yarx

Boşanma Davası – Ziynet Eşyaları

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/4306
K. 2002/5237
T. 12.4.2002
• DAVADAN FERAGAT ( Boşanma Davası/Temyiz Dilekçesi İle – Karar Verilmek Üzere Hükmün Bozulması Gereği )
• TEMYİZ DİLEKÇESİ İLE DAVADAN FERAGAT ( Boşanma Davası – Karar Verilmek Üzere Hükmün Bozulması Gereği )
• BOŞANMA DAVASI ( Temyiz Dilekçesi İle Davadan Feragat – Karar Verilmek Üzere Hükmün Bozulması Gereği )
• ZİYNET EŞYALARI İLE İLGİLİ İDDİALAR ( Boşanma Davası/İsbat Yükü – Hayatın Olağan Akışına Aykırı İddia ve Savunmada Bulunana Düşeceği )
• İSBAT YÜKÜ ( Hayatın Olağan Akışına Aykırı İddia ve Savunmada Bulunana Düşeceği – Boşanma Davası/Ziynet Eşyası İle İlgili İddialar )
4721/m.6
1086/m.91, 93
ÖZET : 1. Karşılıklı boşanma davasından, davacı davasından temyiz dilekçesi ile feragat ettiğinden, bu konuda bir karar vermek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

2. Ziynet eşyalarının kadın üzerinde olması ya da evde saklanmış, muhafaza edilmiş olması hayatın olağan akışına uygundur; aksini iddia edenin iddiasını isbat etmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki ( Karşılıklı boşanma ve alacak ) davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR : 1 – Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı ve davalı kocanın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2 – Davacı boşanma davasından temyiz dilekçesi ile feragat etmiştir. Bu konuda bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

3 – Ziynet eşyaları yönünden temyize gelince;

Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını isbatla yükümlüdür ( M.K.6 ). Ancak iddialar karşılaştığında kimin isbat yükü altında bulunduğunun tesbiti her zaman kolay olmamaktadır. Bunun için gerek ilmi gerekse kazai içtihatlarda bir takım ölçülere yer verilmiştir.

a ) Hemen bütün ilim adamlarının birleştiği ve Yargıtay uygulamasında kararlılık ifade eden ölçüye göre, isbat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer ( Prof. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1968, sh.372; Prof. İlhan Postacıoğlu, Medeni Yargılama Usulü, 1970, sh.464; Prof. Necip Bilge, Hukuk Yargılamaları Usulü, 1967, sh.449; Prof. Sabri Şakir Ansay Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1957, sh.248-249; Prof. Saim Üstündağ Hukuk Muhakemeleri Usulü, 1973, sh.378; H.G.K.nun 19.7.1967 gün ve 239-340 sayılı, 7.6.1974 gün ve 1972/84 sayılı kararları; Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 6.6.1983 gün ve 4936-5076 sayılı kararı ).

b ) İleri sürdürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse iddia etiği olayları ispat etmelidir ( Prof.Saim Üstündağ, Age. 1973, sh.397 ).

c ) İspat yükü daha kolay başarana düşer ( Prof. Saim Üstündağ, Age, Federal Mahkeme Kararına atfen ).

Davacı ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinede olması yada evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı tarafın zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer.

Diğer taraftan söz konusu eşya rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev’idendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi her zaman mümkündür.

Davacı dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, isbat yükü altındadır.

Olayda kadın, dava konusu ziynet eşyasının, götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. Buna rağmen yukarıda yazılı ilkelerde hataya düşülerek hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ : 1 – Hükmün bozma kapsamı dışında kalan kısımlarının 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA,

2 – Hükmün 2 ve 3. bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi.

yarx

Boşanma Davası – Terk

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/20209
K. 2009/1002
T. 29.1.2009
• TERK NEDENİYLE BOŞANMA ( Daha Önce Açılan Boşanma Davasının Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesinin Sonuç Doğurmadığı )
• İHTAR ( Daha Önce Açılan Boşanma Davasının Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesinin Sonuç Doğurmadığı )
• BOŞANMA ( Aleyhine Dava Açılan Eş Ayrı Yaşamak Hakkını Kazandığı – Davanın Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesinin Sonuç Doğurmadığı )
• İHTAR ( Daha Önce Açılan Boşanma Davasının Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesinin Sonuç Doğurmadığı )
4721/m.164
ÖZET : Aleyhine boşanma davası açılan eş, ayrı yaşamak hakkını kazanır. Daha önce açılan boşanma davasının reddinin kesinleşmesinden itibaren dört ay geçmedikçe terk nedeniyle ihtar çekilmesi sonuç doğurmaz.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : İhtarın hukuki sonuç doğurabilmesi için, ihtar isteğinden önceki dört ay içinde kadının, haklı bir sebep olmaksızın birlik dışında yaşadığının gerçekleşmesi gerekir ( TMK 164 ).

Aleyhine boşanma davası açılan eş, ayrı yaşamak hakkını kazanır. Davacının, eşi aleyhine daha önce evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak açtığı boşanma davası reddedilmiş, karar 16.03.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Bu tarihten itibaren dört ay geçmedikçe ihtar isteğinde bulunulamaz. Dört ay geçmeden ihtar istendiğinden, ihtar kararı sonuç doğurmaz. O halde, davanın reddi gerekirken boşanmaya karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün; açıklanan nedenle ( BOZULMASINA ), bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.01.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

yarx

Şimdi arayın: 0533 483 9313