Islah nedir, nasıl yapılır?

Islah Nedir?

Islah, iyiniyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.

6100 sayılı HMK’nın 176. maddesine göre;
“(1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.
(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.”
Madde metninden anlaşılacağı üzere ıslah kısmen ya da tamamen yapılabilir.
6100 sayılı HMK’nın 180. maddesi uyarınca, davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.

Davanın tamamen ıslah edilmesi hâlinde, dava dilekçesi dâhil yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir.

Kısmen ıslah ise 6100 sayılı HMK’nın 181. maddesinde;
“(1) Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davanın kısmen ıslahında; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C: IV, İstanbul 2001 s. 4014).

Dava veya savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağının istisnası olan ıslah, davanın başka bir anlatımla iddia veya savunmanın tamamen ya da kısmen değiştirmenin aracıdır ve yenilik doğurucu bir haktır. Dava sebebini, talep sonucunu değiştiren ve bu şekilde tamamen ıslah yoluna başvuran taraf isterse, taleplerini arttırma veya genişletme sureti ile kısmen ıslah yoluna başvurabilir.
Islah, iyiniyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.

Kısmi Dava Nedir?

Kısmi dava ise, alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olarak tanımlanmaktadır. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir.

Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez(Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s.219). Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” demesi, kural olarak yeterlidir(HGK’nın 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez; H./Atalay, M./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, 12. bası, s.320; Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku, 22. bası, Ankara 2011, s. 286).

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda (HUMK) açıkça kısmi dava düzenlenmediği hâlde, söz konusu Kanunun yürürlükte olduğu dönemde de kısmi dava açılması mümkün bulunmaktaydı. Çünkü alacak hakkının bir bölümünün dava edilip geriye kalan kısmının ikinci bir dava ile istenmesini engelleyen bir hüküm bulunmamaktaydı. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’da ise ayrıntılı olarak düzenlenmiştir(m.109). Anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği; ikinci fıkrasında ise talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte ikinci fıkra 01.04.2015 tarihli ve 6644 sayılı Kanunun 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak alacağın taraflar arasında tartışmasız ve belirli olup olmadığına bakılmaksızın kısmi dava açılması olanağı sağlanmıştır.

 

Boşanma Dilekçesi Örneği 2024

Boşanma davasının başlangıcı, boşanma dilekçesidir. Boşanma davası için hazırlanan dilekçe, ya anlaşmalı boşanma dilekçesi ya da çekişmeli boşanma dilekçesi olarak kaleme alınır. Boşanma davası dilekçesinin anlaşmalı mı, çekişmeli mi olacağı, eşlerin boşanma konusundaki anlaşma veya anlaşmazlıklarına bağlı olarak belirlenir.

Anlaşmalı boşanma dilekçesi nasıl yazılır?

Anlaşmalı boşanma davasına geçilebilmesi için, evlilik en az bir yıl boyunca sürmüş olmalıdır. Bu koşul, tarafların birbirlerini yeterince tanımadan hızlı bir boşanmanın önüne geçilmesini amaçlar. Temelde, aile birliğinin korunması esastır.

Evliliğin bir yılını tamamladıktan sonra, eşlerin ortak bir kararla veya bir eşin açtığı boşanma davasının diğer eş tarafından kabul edilmesi durumunda, dava anlaşmalı boşanma şeklinde ilerler.

Anlaşmalı boşanma protokolü, 3 nüsha olarak düzenlenmelidir. Nüshalardan biri her eşte kalırken, diğeri mahkemeye sunulur. Protokol ile birlikte anlaşmalı boşanma davası dilekçesi hazırlanır ve bu dilekçeden en az bir eş tarafından imzalanması gerekmektedir. En az 2 örneği bulunan dilekçe, UYAP üzerinden tarama şeklinde dava dosyası oluşturulan adliyelerde tek nüsha olarak yeterli olabilir. Boşanma davasının ekindeki anlaşmalı boşanma protokolünde, her iki eşin ıslak imzası yer almalıdır.

Anlaşmalı boşanma davası dilekçesinde, eşler arasında anlaşmaya varılan konulara dair detaylar önemli bir yer tutar. Bu konular arasında nafaka, ödenecek maddi ve manevi tazminat ile varsa çocuğun velayeti gibi hususlar bulunur. Anlaşmalı boşanma davası açılırken, bu dilekçenin yanı sıra eşlerin imzaladığı bir anlaşmalı boşanma protokolü de dosyalanmalıdır.

Anlaşmalı boşanma protokolü, eşlerin anlaştığı ve yazılı olarak belirttiği konuları içerir. Özellikle nafaka, tazminat ve çocuğun velayeti gibi meselelere dair detayları içeren bu protokol, boşanma sürecini daha düzenli ve sorunsuz hale getirir. Protokol, her iki eş tarafından imzalanmalı ve dava dosyasına eklenmelidir.

Anlaşmalı Boşanma dilekçesi örneği ile ilgili daha fazla bilgiye ulaşmak için, ilgili makalemizi inceleyebilirsiniz.

Ancak, eşler arasında boşanmanın hukuki sonuçları konusunda anlaşma sağlanamazsa veya bir eş boşanmak istediğinde diğer eş buna karşı çıkarsa, çekişmeli boşanma durumu ortaya çıkar.

boşanma dilekçesi nasıl yazılır
boşanma dilekçesi nasıl yazılır

Çekişmeli boşanma dilekçesi nasıl yazılır?

Çekişmeli boşanma davası, tek taraflı olarak açılır; davacı eş, boşanma davasını başlatmak için yazılı dilekçesini yetkili Aile Mahkemesine sunar.

Boşanma davası dilekçesi, eşlerin mahkemeye sunduğu resmi bir yazılı belgedir. Bu dilekçede tarafların bilgileri, iddia ve delilleri, bir eşin diğerinden talepleri ve daha birçok konu detaylı bir şekilde yer alır. Boşanma dilekçesi, Aile Mahkemesine sunulmasıyla birlikte boşanma davası resmi olarak açılmış olur.

Boşanma sürecine başlamak istiyorsanız ve bu konuda nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, “Boşanma Davası Nasıl Açılır?” başlıklı makalemizi incelemenizi öneririz. Ayrıca, boşanma avukatı ücretleri ve boşanma davası açma maliyetleri hakkında daha fazla bilgi almak için ilgili bağlantıyı ziyaret edebilirsiniz.

Çekişmeli boşanma dilekçesi, boşanmaya sebep olan vakıalara ve davadaki taleplere özgü olarak şekillenir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) göre, boşanma dava dilekçesi içerisinde her vakıanın boşanmaya etkisi, vakıaların ispatı için kullanılacak deliller, diğer eşten talep edilen hususlar gibi konulara dair açık ve net ifadeler bulunmalıdır.

Bu dilekçe, çekişmeli bir boşanma davasının başlangıcıdır ve mahkemeye sunulan resmi bir belgedir. Dilekçede yer alan detaylı bilgiler, mahkemenin dava sürecini daha iyi anlamasına ve adil bir karar vermesine yardımcı olur. Çekişmeli boşanma dilekçesi, HMK’nın belirttiği şartlara uygun olarak hazırlanmalıdır.

Çekişmeli boşanma davası dilekçeleri genellikle olayların karmaşıklığı ve taraflar arasındaki çeşitli anlaşmazlıklar nedeniyle farklılık gösterir. Her boşanma olayı kendine özgüdür ve bu nedenle matbu bir çekişmeli boşanma dilekçesi oluşturmak genellikle hukuken uygun değildir. Çünkü davaya konu olan olaylar, deliller ve talepler davanın özelliğine göre şekillenir.

Çekişmeli boşanma davaları genel olarak şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılır, ancak özel sebepli davalar da sıkça görülebilir. Özel sebeplerle ikame edilen boşanma davalarının daha sıkı şekil kuralları ve ispata tabi olması, bu tür davaların daha özenli bir şekilde hazırlanmasını gerektirir.

çekişmeli-boşanma-dilekçesi-nasıl-yazılır
çekişmeli-boşanma-dilekçesi-nasıl-yazılır

Boşanma dilekçesini kim hazırlar?

Anlaşmalı boşanma dilekçesi, bir avukat tarafından yazılabileceği gibi boşanma davasını açmak isteyen eş tarafından da yazılabilir. Boşanma dilekçesinin avukat tarafından yazılma zorunluluğu bulunmamakla birlikte, boşanma avukatı tutmanın eşin lehine olduğu ifade edilebilir. Özellikle anlaşmalı boşanma dilekçesi ve buna eklenmesi gereken anlaşmalı boşanma protokolü önemlidir; çünkü bu protokolde yazılmayan veya eksik yazılan bir husus, boşanma sonrasında eşlerin tekrar birbirine karşı dava açmasına neden olabilir. Hatta, mahkeme kararı kapsamına alınmayan protokol maddelerinin düzeltilmemesi durumunda hukuki komplikasyonlar ortaya çıkabilir.

Boşanma dilekçesinde hangi bilgiler bulunmalıdır?

HMK m. 119 kapsamında, boşanma dilekçesi içerisinde aşağıdaki hususlar özetle bulunmak zorundadır:

  1. Mahkemenin adı.
  2. Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
  3. Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
  4. Varsa, davacı avukatının adı, soyadı ve adresi.
  5. Davanın konusu ve/veya dava değeri.
  6. Davacının iddiasının dayanağı olan tüm vakıa ve olayların açık ve net özetleri.
  7. İddia edilen her bir vakıanın hangi deliller ile ispat edileceği.
  8. Dayanılan hukuki sebepler.
  9. Açık bir şekilde davadaki talepler.
  10. İmza.
    Bu unsurlar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119. maddesi çerçevesinde boşanma dilekçesinde yer alması gereken temel bilgileri içermektedir.

Boşanma dilekçesi hazırlanırken izlenecek adımlar nelerdir?

Boşanma dilekçesi mahkemeye sunulurken aşağıdaki adımları takip etmek genellikle gereklidir:

  1. Dilekçenin Hazırlanması:
    • Boşanma dilekçesi, belirtilen bilgileri içermeli ve gerekli başlıklara uygun olarak düzenlenmelidir. Avukat yardımı alınması önerilir.
  2. Eklerin Hazırlanması:
    • Deliller, tanık ifadeleri, uzman raporları gibi ekler dilekçeye eklenir.
  3. Yetkili Mahkemenin Belirlenmesi:
    • Medeni Kanun m. 168’e göre, boşanma davasında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya boşanma davasının açılmasından önce son altı aydır birlikte yaşadıkları yer mahkemesidir.
  4. Dilekçenin Yetkili Mahkemeye Sunulması:
    • Dilekçe, yetkili Aile Mahkemesinin bulunduğu adliyedeki tevzi bürosuna sunulur. Anlaşmalı boşanmalarda eşler diledikleri herhangi bir Aile Mahkemesinde davayı açabilirler.
  5. Harç ve Giderlerin Ödenmesi:
    • Mahkemeye sunulan dilekçe ile birlikte belirlenen harç ve giderlerin vezneye yatırılması gerekir.
  6. Davanın İkame Edilmesi:
    • Harç ve giderler ödendikten sonra, dilekçe mahkeme tarafından kabul edilir ve dava resmen ikame edilmiş olur.
  7. Davaya İlgili Tarafların Tebligatı:
    • Mahkeme, dava açıldıktan sonra ilgili taraflara tebligat yapar ve duruşma tarihi belirlenir.

Bu adımlar, boşanma dilekçesini mahkemeye sunma sürecini genel hatlarıyla özetlemektedir. Ancak hukuki süreçler karmaşık olabilir ve profesyonel yardım almak bu noktada önemlidir.

Boşanma dilekçesi ücreti 2024 yılında ne kadar oldu?

2024 yılı itibarıyla belirtilen ücret bilgileri, genel bir bilgi sağlamak amacıyla sunulmuştur ve zaman içinde değişebilir. Avukatlık ücretleri, birçok faktöre bağlı olarak değişkenlik gösterebilir, bu nedenle kesin ücretler avukat ile görüşülerek belirlenmelidir.

Özellikle büyük şehirlerdeki avukatlık ücretleri genellikle daha yüksek olabilir. Ankara Barosu’nun 2024 Ücret Tarifesi de buna örnektir. Her avukatın ücretlendirmesi kendi belirlediği kriterlere göre değişebilir.

Adli Yardım talebi, maddi durumu zayıf kişilere hukuki yardım sağlamak amacıyla sunulan bir imkandır. Adli Yardım talebinde bulunan kişilere, belirli bir maddi sınıra göre ücretsiz avukat temini sağlanabilir. Ancak bu durum, kişinin maddi durumunu değerlendiren bir süreci içerir ve başvuru yapan kişinin durumuna bağlı olarak değişebilir.

Boşanma dilekçesi hazırlatmak isteyen kişiler, yerel Baro’ya başvurarak Adli Yardım imkanlarını değerlendirebilir ve durumlarına uygun bir çözüm bulabilirler.

boşanma dilekçesi ücreti
boşanma dilekçesi ücreti

Sıkça Sorulan Sorular

Boşanma dilekçesi

Boşanma başvurusu, evlilik birliğinin sona ermesini talep eden tarafların mahkemeye sunduğu yazılı bir belgedir. Bu belgede, tarafların kişisel bilgileri, iddiaları, delilleri ve eşin diğer eşten talepleri gibi birçok detay yer alır. Boşanma başvurusuna karşı taraf, genellikle bir cevap dilekçesi sunar.

Boşanma davası dilekçe ücreti 2024 ne kadar?

2024 yılı için avukatlık ücretleri ve tarifeleri değişebilir. Ancak, verdiğiniz bilgiler doğrultusunda 2024 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre herhangi bir dilekçe yazım ücretinin en az 3.600 TL + KDV olduğunu belirtiyorsunuz. Bu ücret, genel bir ücret tarifesi olup, boşanma davası için dilekçe yazımı gibi hizmetler için ödenecek asgari ücreti temsil eder.

Ancak, her avukat kendi ücret politikasını belirleyebilir ve mesai, dosyanın karmaşıklığı, yerel piyasa koşulları gibi faktörlere bağlı olarak ücretler değişebilir. Bu nedenle, özel bir durumda net bir ücret öğrenmek için doğrudan bir avukatla iletişime geçmek en doğrusudur.

Tek taraflı boşanma dilekçesi nasıl yazılır?

Tek taraflı boşanma dilekçesi, çekişmeli boşanma sürecinde kullanılır ve bir eşin mahkemeye başvurarak evlilik birliğini sona erdirmek istediğini beyan ettiği bir belgedir.

Boşanma davası dilekçesi elle yazılır mı?

Boşanma davası dilekçesi ister bilgisayarda, ister elle yazılır. El yazısı ile hazırlanması halinde okunaksız olursa mahkemenin dilekçeyi değerlendirmesi güçleşir. Ayrıca bilgisayar (daktilo) çıktısı şeklinde sunulan dilekçe daha özenli görüneceğinden mahkeme üzerinde iyi bir intiba oluşturacaktır.

Avukatsız boşanma dilekçesi yazılır mı?

Avukatsız boşanma dilekçesi yazmak mümkündür ancak Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun öngördüğü şartlara uygun olmalıdır. Aksi takdirde hak kaybına neden olabilir. Avukatsız yazılan dilekçelerde dava şartlarına ve delil sunumuna dikkat edilmelidir.

Boşanma dilekçesi nasıl verilir?

Boşanma davası dilekçesi imzalanarak adliyelerdeki aile mahkemesi ön bürosuna bizzat teslim edilebilir veya avukat aracılığıyla mahkemeye sunulabilir.

Boşanma dilekçesi verdikten kaç gün sonra mahkeme olur?

Boşanma dilekçesinin mahkemeye verilmesini takiben dilekçenin diğer tarafa tebliği genellikle 10-12 gün sürer. Karşılıklı dilekçelerin verilmesi işlemi tamamlandıktan sonra mahkeme duruşma günü belirler, bu duruşma genellikle boşanma dilekçesinin verilmesinden 4-5 ay kadar sonra gerçekleşir.

Boşanma Davaları Ne Kadar Sürer

boşanma davası ne kadar sürer
Avukat Yasin Girgin

Boşanma davalarının süresi, çiftlerin anlaşmalı veya çekişmeli olmasına, mahkeme yoğunluğuna ve delil sunum süreçlerine bağlı olarak değişebilir. Ortalama olarak, anlaşmalı boşanmalar birkaç ay içinde sonuçlanabilirken, çekişmeli davalar yıllar sürebilir. Mahkeme takvimine, dosyanın karmaşıklığına ve tarafların uzlaşma düzeyine bağlı olarak süre değişkenlik gösterir.

Ankara Adliyesinde Bulunan Aile Mahkemelerinde Davaların Bitirilme Süreleri

Ankara Adliyesinde 30 adet aile mahkemesi bulunmaktadır. Bu mahkemelere (2022 yılı için) yıl içinde ortalama olarak 900 civarı dosya gelmekte ve önceki yıldan da ortalama olarak 500 civarı dosya devretmektedir. Örneğin 2022 yılında Ankara 10. Aile Mahkemesi’ne 902 yeni dosya gelmiştir, mahkemenin elinde ise 2021 yılında devreden 472 dosyası bulunmaktadır. Ankara 10. Aile Mahkemesi, bu dosyalardan 865’ini karara çıkarmıştır.

Ankara adliyesinde bulunan 30 aile mahkemesinin elindeki dosyalara ilişkin bu verileri inceleyebilirsiniz:

 

ankara boşanma avukatı 3
Ankara adliyesinde bulunan 30 aile mahkemesine gelen ve karara çıkan dosya sayısı

Görüldüğü üzere, aslında mahkemelerimiz epey hızlı çalışıyor ve ellerine gelen dosyaların önemli bir kısmını karara çıkarmayı başarıyorlar. Ancak benim mesleğe başladığım 2000’li yılların başında iki duruşma arası yaklaşık 1 aydı. Sonrasında bu süre önce 1,5 aya, sonra 2 aya, şimdilerde ise 3 aya uzadı.

İkinci olarak 2011 yılında davaların nasıl görüleceği ile ilgili usul kanununda bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklikten önce, bir dava açılır açılmaz duruşma günü belirleniyordu; şimdi ise ilk duruşmanın gününün verilebilmesi için dilekçeler aşamasının tamamlanması bekleniyor. Yine dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra bir ön inceleme duruşması konuldu ki, uygulamada son derece anlamsız ve işe yaramayan bir prosedür duruşması olmaktan öteye gidemedi.

Yine yukarıdaki gibi davalarımın büyük kısmını takip ettiğim ankara adliyesindeki mahkemelerden örnekler vererek anlaşmalı boşanma davaları ne kadar sürer sorusuna net olarak bir cevap vereceğim. Vereceğim bu cevap 2022 yılındaki mahkemelerin istatistiğidir. Yani anlaşmalı boşanma davası 1 ay sürer, 3 ay sürer gibi muğlak bir ifade olmayacaktır.

Ankara 1. Aile Mahkemesi

Ankara 1. Aile Mahkemesi’ne gelen bir boşanma davası ortalama olarak 816 gün sürüyor. Eğer katılma alacağı davanız Ankara 1. Aile Mahkemesi’ne düştü ise, bu davanın ortalama olarak bitirilme süresi 1890 gündür.

Ankara 2. Aile Mahkemesi

Ankara 2. Aile Mahkemesi’ne tevzi edilen çekişmeli boşanma davasında karar verilmesi 581 gündür. Eğer katılma alacağı davası Ankara 2. Aile Mahkemesi’ne tevzi edilmişse, karar verme süresi 1123 gündür. Bu mahkemede nafaka davası 441 günde, babalık davası ise 635 günde karara bağlanmaktadır.

Ankara 3. Aile Mahkemesi

Anlaşmalı boşanma davası açtınız ve bu boşanma davası Ankara 3. Aile Mahkemesi’nde görülmeye başlandı ise hakimin karar vermesi ortalama 32 gündür. Eğer aştığınız boşanma davası çekişmeli ise Ankara 3. Aile Mahkemesi hakimi 658 günde karar vermektedir. Bu mahkemede nafaka artırımı davası 264 günde, düğün takılarının iadesi davası 731 günde, babalık davası 512 günde ve evlat edinme davası ortalama 105 günde karara bağlanmaktadır.

Ankara 4. Aile Mahkemesi

Açtığınız anlaşmalı boşanma davası Ankara 4. Aile Mahkemesi’ne tevzi edildiyse 30 günde karara bağlanacaktır. Yani Ankara’daki 4. Aile Mahkemesi hakimi, 3. Aile Mahkemesi hakiminden 2 gün daha hızlı karar veriyor. Eğer çekişmeli boşanma davası ise karar verme süresi 450 gün oluyor. Yani açtığınız davanın Ankara 3. Aile Mahkemesi’ne düşmesi ile Ankara 4. Aile Mahkemesi’ne düşmesi arasında karar süresi 208 gün farkediyor.

Ankara 5. Aile Mahkemesi

Ankara 5. Aile Mahkemesi’nde açılan anlaşmalı boşanma davası ise maalesef biraz daha uzun sürüyor. 2022’deki karar verme süresi tam 103 gün. Çekişmeli boşanma davası ise Ankara 5. Aile Mahkemesi’nde 352 günde karara bağlanıyor. Nafaka davaları 266 günde, düğün takılarının iadesi davası 305 günde karara bağlanıyor. Anlaşmalı boşanma davası dışında, bekleme süresinin kaldırılması için dava açıp da dosyası bu mahkemeye düşenler de çok şanssız: Zaten kanunen 300 gün olan bekleme süresinin kaldırılması için açtığınız bu dava Ankara 5. Aile Mahkemesi’nde ortalama tam 102 gün sürüyor.

Ankara 6. Aile Mahkemesi

Anlaşmalı boşanma davası’nda karar verilmesi 60 günü bulan bu mahkeme, çekişmeli boşanma davalarını ise 325 günde çözüme kavuşturuyor. Nafakanın artırılması davası 350 günde tamamlanırken, katılma alacağı davası ise 700 gün sürüyor. Eğer çocukla kişisel ilişki kurulması davanız Ankara 6. Aile Mahkemesi’ne tevzi edildi ise 375 günde karar verilmesini umabilirsiniz.

Ankara 7.Aile Mahkemesi

Anlaşmalı boşanma davasında karar verme süresinde Ankara 5. Aile Mahkemesi ile yarışan bu mahkeme, ortalama 93 günde anlaşmalı boşanma davasını karara bağlıyor. Çekişmeli boşanma davası 325 gün sürerken, velayetin değiştirilmesi davası 291 günde tamamlanıyor. Babalık davası 355 günde, nafaka artırımı 303 günde, nafakanın kaldırılması ise 279 günde bitiriliyor.

Ankara 8.Aile Mahkemesi

Anlaşmalı boşanma davası, Ankara 8.Aile Mahkemesi’nde ortalama 102 günde karara bağlanıyor. Çekişmeli boşanma davası ise şu ana kadar incelediğimiz mahkemelerden biraz daha fazla: Ortalama 410 gün. Velayetin değiştirilmesi davasının 355 günde karara bağlandığı bu mahkemede, nafaka artırımı 368 gün, katılma alacağı davası ise 783 gün sürüyor. Ankara 5.Aile Mahkemesi’nde 102 günde karara bağlanan bekleme süresinin kaldırılması davası, burada 24 günde bitiriliyor.

Ankara 9.Aile Mahkemesi

Anlaşmalı boşanma davası için en uzun sürelerden biri olan 120 gün bu aile mahkemesinin ortalama karar verme süresi. Çekişmeli boşanma davası ise ortalama 381 günde tamamlanmış. Ankara 2. Aile Mahkemesi’nde 635 gün süren babalık davası, bu mahkemede ortalama 250 günde karara bağlanıyor. Açtığınız nafaka bu mahkemeye tevzi olunmuşsa karar verilmesi için 428 gün beklemeniz gerekecek. Mal rejimi davaları ise 875 günü buluyor.

Ankara 10.Aile Mahkemesi

Anlaşmalı boşanma davasının ortalama 50 günde karara bağlandığı Ankara 10. Aile Mahkemesi, çekişmeli boşanma davasını 320 günde tamamlıyor. Katılma alacağı 700 günde, nafakanın artırılması davası 350 günde, velayetin değiştirilmesi davası ise 380 günde bitiriliyor.

Ankara 11. Aile Mahkemesi

Anlaşmalı boşanma davası, Ankara 11. Aile Mahkemesi’nde 80 günde karara bağlanıyor. Çekişmeli boşanma davası ise ortalama 356 günde tamamlanarak karara çıkarılmış. Ankara 11. Aile Mahkemesi nafaka artırımı davasını 215 günde, bekleme süresinin kaldırılması davasını ise 19 günde tamamlamış. Mal rejiminden kaynaklanan davalar bu mahkemede 785 gün sürüyor.

Ankara 12. Aile Mahkemesi

Düğün takılarının iadesi gibi kişisel eşyanın iadesi davaları Ankara 12. Aile Mahkemesi’nde 684 günde karara bağlanmış. Çekişmeli boşanma davası 307 gün, nafaka davası 380 gün, katılma alacağı davası 560 gün ve babalık davası 346 gün kalemin raflarında karar verilmeyi beklemiş.

Ankara 13. Aile Mahkemesi

Anlaşmalı boşanma davası’nın ortalama 72 günde karara bağlandığı mahkemede, çekişmeli boşanma davası 264 günde tamamlanmış. 2022 yılında, Ankara 13. Aile Mahkemesi, bu dava türünde en hızlı çalışanlardan biri olmuş. Babalık davası 397 günde, bekleme süresinin kaldırılması 43 günde, velayetin değiştirilmesi davası ise 162 günde karara bağlanmış.

Ankara 14. Aile Mahkemesi

Anlaşmalı boşanma davasının karara çıkarılması için 116 güne ihtiyaç duyan bu mahkeme, çekişmeli boşanma için yaklaşık 3 kat daha fazla mesai harcamış. Ankara 14. Aile Mahkemesi çekişmeli boşanma davasını ortalama 323 günde, nafaka davasını 373 günde, babalık davasını 203 günde sona erdirebilmiş.

Ankara 15. Aile Mahkemesi

Açtığı anlaşmalı boşanma davası, 4. Aile Mahkemesi’ne düşenler ne kadar şanslı olduklarını bilmiyor olabilirler. Ancak davaları 15.Aile Mahkemesi’ne tevzi olanlar anlaşmalı bir boşanma kararı alabilmek için 2022 yılında tam 149 gün beklediler.

Bu mahkeme, çekişmeli boşanma davasını 563 günde, nafakanın kaldırılması davasını 451 günde tamamlayabildi. Nafakanın artırılması davası ise bunlardan biraz daha az, ortalama 329 gün sürdü.

Ankara 16.Aile Mahkemesi

Anlaşmalı boşanma davasının 97 günde tamamlandığı Ankara 16.Aile Mahkemesi çekişmeli boşanma davasında karar vermek için sadece 304 güne ihtiyaç duydu. Bu mahkemede nafaka artırımı davası 363 gün, velayetin kaldırılması davası ise 267 günü buldu.

Ankara 17.Aile Mahkemesi

Ankara’nın süper hızlı karar veren mahkemelerinden birine geldi sıra. Ankara 17.Aile Mahkemesi anlaşmalı boşanma davası için 58 gün harcadı ancak çekişmeli boşanma davası için bu süre sadece 211 gün oldu. Yine katılma alacağı davası 315 gün, bekleme süresinin kaldırılması davası ise 28 günde karara bağlandı. Açılan yardım nafakası davasının ortalama karar verilme süresi ise yine en iyilerden biri: sadece 179 gün!

Sonuç:

Yukarıda belirttiğim üzere, Ankara’da 30 aile mahkemesi bulunuyor. Bu mahkemelerin anlaşmalı boşanma davalarında karar verme süreleri 30 gün ile 120 gün arasında değişirken, çekişmeli boşanma davası ortalama 350 günlük sürelerde tamamlanıyor.

Hakimin mazeret izni, bir tanığın gelmemesi, talimat mahkemesinin zamanında cevap vermemesi, gider avansının eksik kalması ya da adli tatil gibi çok çeşitli nedenler bir boşanma davasının süresini uzatabilir.

Yine yerel mahkemede verilen kararın kesinleşmesi için istinaf incelemesinden geçmesi ya da bazı durumlarda temyize gidilmesi de söz konusu olabilir.

Peki, bu ve bunlar gibi durumlar gözönüne alındığında bir boşanma davası ne kadar sürer? 20 yıldan fazladır bu işlerle, mahkemelerle, verilerle, istatistiklerle ilgilenen bir avukat olarak kesin bir şey söyleyemiyorum. Meslek hayatım da gerçekten de sadece 3 saatte tamamladığım anlaşmalı boşanma davası da oldu, sadece 5,5 ayda tamamladığım çekişmeli boşanma davası da oldu; 7 yıldır süren boşanma davası da.

 

 

En hızlı çekişmeli boşanma nasıl olur?

En Hızlı Çekişmeli Boşanma: Hukuki Süreç ve Stratejiler

Çekişmeli boşanma, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların mahkemeye taşındığı ve uzun sürebilecek bir hukuki süreçtir. Ancak bazı durumlarda, taraflar bu süreci en hızlı şekilde tamamlamak isterler. Bu yazıda, en hızlı çekişmeli boşanma sürecini nasıl gerçekleştirebileceğinizi ve dikkate almanız gereken stratejileri ele alacağız.

1. Profesyonel Hukuki Danışmanlık Alın

En hızlı çekişmeli boşanma için ilk adım, deneyimli bir boşanma avukatından profesyonel danışmanlık almak olmalıdır. Avukatınız, dosyanızı inceleyerek size özel bir strateji belirleyecek ve sürecinizi hızlandırmak için gereken adımları atmanıza yardımcı olacaktır.

2. Belgeleri Hazırlayın ve Düzenleyin

Hukuki süreci hızlandırmak için gerekli olan belgeleri önceden hazırlamak, dosyanızın mahkemeye daha hızlı sunulmasını sağlar. Mali durumu gösteren belgeler, varlık ve borç durumunu belirten belgeler, çocuklar varsa velayet düzenlemelerini içeren belgeler bu kapsamdadır.

3. Uzlaşma Sağlama Yöntemlerini Değerlendirin

Çekişmeli boşanmada uzlaşma sağlamak, süreci hızlandırabilir. Taraflar arasında müzakereler veya arabuluculuk gibi yöntemleri değerlendirmek, mahkeme sürecini beklemeden anlaşmaya varma şansını artırabilir.

4. Hızlı Bir Mahkeme Süreci İçin Başvurun

Bazı bölgelerde, hızlı bir mahkeme süreci talep edilebilir. Acil durumlar, öncelikli dosyalar veya hızlı çözüm gerektiren durumlar için mahkemeden özel bir süre talep etmek, çekişmeli boşanma dosyanızın daha hızlı işlenmesini sağlayabilir.

5. Müvekkil ve Avukat İşbirliği

Müvekkil ve avukat arasındaki etkili iletişim, sürecin hızlı ilerlemesi için önemlidir. Avukatınıza dosya ile ilgili her türlü detayı açıkça iletmek, gereken önlemleri hızla almanıza yardımcı olacaktır.

6. Gereksiz Duruşmalardan Kaçının

Çekişmeli boşanma sürecinde gereksiz duruşmalardan kaçınmak, zaman kaybını önleyebilir. Mümkünse, tarafların avukatları arasında yapılan müzakerelerle sorunların çözümlenmesi, mahkeme sürecini hızlandırabilir.

7. Hızlı Çekişmeli Boşanmada Uzmanlaşmış Avukat Seçimi

En önemli stratejilerden biri, çekişmeli boşanma konusunda uzmanlaşmış bir avukat seçmektir. Avukatınızın bu alandaki deneyimi ve başarı geçmişi, dosyanızın hızlı bir şekilde ilerlemesine katkı sağlar.

Sonuç

“En Hızlı Çekişmeli Boşanma: Hukuki Süreç ve Stratejiler” başlıklı bu yazıda, çekişmeli bir boşanma dosyasını en hızlı şekilde tamamlamanın yollarını inceledik. Profesyonel hukuki danışmanlık, belgelerin düzenli hazırlanması, uzlaşma sağlama yöntemlerinin değerlendirilmesi ve uzmanlaşmış bir avukatın seçimi, çekişmeli boşanma sürecini hızlandırmak adına önemli adımlardır. Her durum farklıdır, bu nedenle kişiselleştirilmiş bir strateji belirlemek için bir boşanma avukatından destek almak önemlidir.

Hemen boşanmak için ne yapmalıyım?

Hemen Boşanmak İçin Ne Yapmalıyım? Boşanma Sürecinde Adımlar ve Öneriler

Boşanma kararı almak, bireyler için duygusal ve hukuki açıdan karmaşık bir süreç olabilir. Ancak bazı durumlarda, hemen boşanma ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu yazıda, hemen boşanmak isteyen bireyler için izlenebilecek adımları ve dikkate alınması gereken önemli noktaları ele alacağız.

1. Hukuki Danışmanlık Alın

Boşanma süreci karmaşık ve detaylı bir hukuki süreçtir. Hemen boşanmak istiyorsanız, bir boşanma avukatından danışmanlık almak ilk adımdır. Avukat, mevcut durumunuzu değerlendirecek, size uygun bir strateji belirleyecek ve sürecinizi yönetmenize yardımcı olacaktır.

2. Belgeleri Hazırlayın

Boşanma süreci, bir dizi belgenin hazırlanmasını gerektirir. Mali durumunuzu gösteren belgeler, evlilik birliğinizin varlıklarını ve borçlarını belirten belgeler, çocuklarınız varsa velayet ve bakım düzenlemelerini içeren belgeler bu kapsamdadır. Bu belgeleri toplamak ve hazırlamak sürecin hızlı ilerlemesi açısından önemlidir.

3. Anlaşmalı Boşanma İhtimalini Değerlendirin

Eşinizle boşanma konusunda anlaşmaya varmak, süreci hızlandırabilir. Anlaşmalı boşanma, tarafların varlık, borç ve velayet konularında uzlaşmaya varması durumudur. Bu durum, mahkeme sürecini kısaltabilir ve daha hızlı bir boşanma sağlayabilir.

4. Medeni Durumunuzu Gözden Geçirin

Hemen boşanmak istiyorsanız, medeni durumunuzun boşanmaya uygun olup olmadığını kontrol etmek önemlidir. Bazı durumlarda, hukuki şartların sağlanması zaman alabilir. Bu nedenle, medeni durumunuzun hemen boşanmaya uygun olup olmadığını öğrenmek için avukatınıza danışmalısınız.

5. Hukuki Süreci Hızlandırma Yollarını Araştırın

Boşanma sürecini hızlandırmak için yasal olarak izlenebilecek yolları araştırın. Bazı bölgelerde, öncelikli dosyalar veya acil durumlar için hızlı bir mahkeme süreci talep edilebilir.

6. Duygusal Destek Alın

Hemen boşanmak, duygusal olarak zorlayıcı bir süreç olabilir. Bu nedenle, aile ve arkadaşlarınızdan duygusal destek almak önemlidir. Aynı zamanda, bir terapist veya danışmanla çalışmak, duygusal sağlığınızı korumanıza yardımcı olabilir.

7. Uzlaşma Sağlamaya Çalışın

Eğer mümkünse, eşinizle uzlaşma sağlamaya çalışın. Uzlaşma, mahkeme sürecini hızlandırabilir ve daha sakin bir boşanma deneyimi yaşamanıza olanak tanır.

Sonuç

Hemen boşanmak istemek, bir dizi karar ve adım gerektiren bir süreçtir. Bu süreçte, bir boşanma avukatının rehberliği, belgelerin düzenli bir şekilde hazırlanması, uzlaşma sağlama çabaları ve duygusal destek almak, sürecin daha hızlı ve daha sağlıklı ilerlemesine katkıda bulunabilir. Hemen boşanma sürecinde, uzman bir hukuk profesyonelinin yardımıyla adım adım ilerleyerek en etkili sonuca ulaşabilirsiniz.

Boşanma Davalarında Kusur, Tazminat, Yoksulluk Nafakası

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.

Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır.

Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir:

Bunlardan birincisinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.

Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m. 2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir. (4)

Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

Yargıtay 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların kusurluluk durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğu kabul edilmiştir.

Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasıyla boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz, az kusurlu veya eşit kusurlu (TMK m. 166/1) olmaya gerek olmayıp, ağır kusurlu tarafın dahi (TMK m. 166/2) dava hakkı vardır. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Tarafların TMK’nın 166/2. maddesine göre boşanmalarına karar verilirken dikkat edilmesi gereken husus; az kusurlu durumda olan davalı eşin açılan davaya itiraz hakkı olduğudur. Böyle bir durumda hâkim “ileri sürülen itirazın, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna ve ayrıca evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı” kanaatine vardığı takdirde boşanmaya karar verilebilecektir.

Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.

“…sürekli alkol kullanmak suretiyle tartışma çıkaran, böyle anlarda evdeki eşyaları kırıp döken, eşine hakaret edip aşağılayan, birlik görevlerini yerine getirmeyen erkek karşısında, eşine hakaret edip aşağılayan kadının kusur derecelerinin yoğunluğu kıyaslandığında, olayların oluş şekilleri, yer, zaman ve mekânları dikkate alındığında eşlerin boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarından söz etme imkânı bulunmamaktadır. Dolayısıyla Özel Daire ve Mahkemenin kabulünde olan tüm kusurlu davranışlar ve gerçekleşen olaylara göre, boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir.” (1)

Kusurlar Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat

 

Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinde “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.

Maddi tazminat, kişinin malvarlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.

Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir.

Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2. maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir.

Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.

Boşanma Nedeniyle Yoksulluk Nafakası: 

Türk Medeni Kanunu’nun “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi ile “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” hükmü düzenleme altına alınmıştır.

Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 1998/688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 2007/275 K.; 20.06.2019 tarihli ve 2017/2-2424 E., 2019/751 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi malî kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.

Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, sosyal ve ahlâki düşünceler yer almaktadır. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, Turgut/Ateş, Derya; Aile Hukuku, C. 2, İstanbul 2019, s. 302).

Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünüldüğünden, yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek olamaz. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir.

Boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacını taşıyan yoksulluk nafakası,

hiçbir surette nafaka yükümlüsüne yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmamalıdır.

Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlaki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Dolayısıyla boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacını taşıyan yoksulluk nafakası, hiçbir surette nafaka yükümlüsüne yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmamalıdır.

Yoksulluk nafakasının talep edilebilmesi için boşanma olgusunun gerçekleşmesi arandığından, yoksulluğun doğup doğmayacağı da boşanmanın gerçekleşeceği dönem itibariyle incelenmelidir. Zira yoksulluk nafakası, boşanmanın kesinleştiği tarihten sonraki dönem için geçerlidir. Diğer bir ifadeyle yoksulluk nafakası boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte hüküm ifade edeceğinden, talepte bulunan eşin, boşanma hâlinde yoksulluğa düşmüş veya düşecek olması gerekir. Aksi takdirde, yeterli ve sürekli geliri olan eş yararına yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilemez. Zira yoksulluk nafakasının amacı, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olan ve boşanmada daha fazla kusuru bulunmayan eşin, asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Öyleyse hâkim, somut olayın özelliğine göre, boşanma kararının verildiği zamanda boşanma olgusuna dayalı olarak, eşin yoksulluğa düşeceğini öngörüyorsa yoksulluk nafakasına hükmetmelidir.

“Davalı- karşı davacı kadının zabıta araştırmasında daimi işinin olmadığının tespit edildiği, buna karşılık dinlenen bir kısım davacı- karşı davalı tanık beyanlarında davalı- karşı davacının sigortalı bir işe girdiğini beyan ettikleri anlaşılmaktadır. Buna göre mahkemece, davalı-karşı davacı kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa gelir durumunun tespiti ile bu gelirin sürekli ve düzenli olup olmadığı, kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı araştırılarak, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme neticesinde yazılı şekilde kadın yararına yoksulluk nafakası takdiri doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” (2)

Kusurların Affedilmesi

Uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için üzerinde durulması gereken diğer olgu “af” hususudur. Af; sözlük anlamı ile bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama olarak tanımlanmış olup, ceza hukukunda yer verildiği gibi özel hukuk bakımından da kanunlarımızda düzenleme yeri bulan, esasen bir haktan vazgeçmeyi içeren bir his açıklaması veya bir davranış şeklidir (HGK’nın 14.03.2019 tarihli ve 2017/2-2067 E. ve 2019/296 K.).

Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında af niteliğinde davranışlar gerçekleşmişse, artık bu davranışlar boşanma hükmüne esas alınamaz. Boşanma davalarında af olgusunun gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için öncelikle bu yönde bir iddia ve bu iddianın; kayıtsız şartsız bir irade beyanı, eğer yoksa en azından affı gösterir nitelikte tutum ve davranış ile ispatlanmış olması gerekmektedir.

Genel bir ifadeyle af niteliğinde sayılabilecek davranışlar; barışmış olmak, af iradesini göstermek, hoşgörü ile karşılamak ve olaylara rağmen birliği sürdürmek şeklinde ifade edilebilir.

Eşlerin evlilik birliğini kurtarmak maksadıyla birliğin devamı yönünde iyi niyetli girişim ve barış müzakerelerinin boşanma davalarında af niteliğinde sayılamayacağı kuşkusuzdur. Boşanmaya sebep olan olayların hoşgörü ile karşılanması nedeniyle af gerçekleşmeli ve bunun sonucunda da; tarafların yeniden birlikte olmaları yani ortak hayatın yeniden kurulmuş olması gereklidir.

“kadının; 14.05.2011 tarihinde eşinin evi terk etmesi üzerine, evlilik birliğini kurtarmak amacıyla sunmuş olduğu barışma önerisi, ortak hayatın yeniden kurulması için iyi niyetli bir girişim olup, erkek eş tarafından kabul edilmemiştir. Kadın eşin iyi niyetli teklifi sonrasında taraflar arasında barışma gerçekleşerek ortak hayat yeniden kurulmadığı gibi erkek eş tarafından böyle bir iddianın ileri sürülmemiş olduğu gözetildiğinde kadın eşin bu eyleminin “af” olarak nitelendirilmesi somut olayın özelliğine uygun düşmemektedir. Eş anlatımla barışma girişimi kabul ile sonuçlanmadığından, Özel Daire bozma kararında belirtildiği üzere kadının, erkeğin önceki kusurlu davranışlarını affettiğinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Nitekim aynı ilkeler HGK’nın 11.11.2020 tarihli ve 2020/2-244 E., 2020/881 K.; 18.01.2022 tarihli ve 2019/2-92 E., 2022/13 K. sayılı kararları ile de benimsenmiştir.” (3)


(1) Hukuk Genel Kurulu 2019/524 E. , 2022/1272 K. 11.10.2022 T.

(2) Hukuk Genel Kurulu 2019/807 E. , 2022/1221 K. 04.10.2022 T.

(3) Hukuk Genel Kurulu 2019/523 E. , 2022/1271 K. 11.10.2022 T.

(4) Hukuk Genel Kurulu 2019/801 E. , 2022/1220 K. 04.10.2022 T.

Boşanmada Mal Paylaşımı

Boşanmada mal paylaşımı evlilik süresi içinde edinilen ev, arsa, tarla, otomobil, tekne, altın, para ve şirket ortaklıkları ve hisse senedi gibi mal varlıklarının mülkiyetinin veya parasal karşılığının eşler arasında bölüştürülmesidir.

Kural olarak, evlilik birliği içinde edinilen mallar eşler arasında eşit olarak bölünür. Ancak bu kuralın bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnaları aşağıda detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

İkinci olarak dikkat edilmesi gereken, evlilik tarihidir. 1 Ocak 2002’de Türk Medeni Kanunu değimiş ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmiştir. Yeni Medeni Kanunu bağlantıdan okuyabilirsiniz. Dikkat edilmesi gereken diğer tarih ise boşanma davasının açılma tarihidir. Türk Medeni Kanunu’nun 225. maddesine göre, evlilik birliğinin kurulduğu tarih ile boşanma davasının açıldığı tarih arasında kalan süre içinde edinilmiş mallar boşanmada mal paylaşımına tabi olacaktır.

“Taraflar 22.01.2007 tarihinde evlenmişler, 16.06.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 13.09.2011 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında, eşler, başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden, evlilik tarihinden boşanma davasının açıldığı 28.03.2003 tarihine kadar 4722 sayılı Kanun’un 10. maddesi gereğince, TMK’nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.” 8. Hukuk Dairesi 2013/19825 E. , 2015/3279 K.

I- Eski Kanun Döneminde (2002’den önce evlenenlerde) mal paylaşımı nasıl gerçekleşir

743 sayılı Medeni Kanun ise, yasal mal rejimi olarak mal ayrılığını (md.170) kabul etmekle beraber, onun yanında mal birliği ve mal ortaklığı gibi iki farklı mal rejimini de düzenlemiş böylece de eşlere farklı üç mal rejimi türünden dilediğini seçebilme imkânını sağlamıştı.

1 Ocak 2002’de 4721 sayılı yeni Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinden önceki dönemde yapılan evlilikler için mal ayrılığı sistemi benimsenmiştir.

Yani bir evlilik 1 Ocak 2002’den önce başlamışsa ve evlilik sözleşmesi de yapılmamışsa, evliliğin bu döneminde eşlerin adına kayıt ettirdikleri mal varlıkları kimin adına kayıtlı ise onun olur. Bu dönemlerde evin geçimi erkekler tarafından sağlanır, kadınlar ise çalışmazdı. Evlilik içinde alınan mallar da genellikle erkek adına kayıt edilirdi.

Bu dönemde kadınların, kocalarının mal varlığında hakkı bulunmuyor; ancak çalışarak evin geçimine katkıda bulunan kadınlar ile ziynetler veya ailesinin katkılarıyla vb. şekilde eşinin edindiği mala katkı yapılması hali bu kuralın istisnasını oluşturuyor.

a. 1 Ocak 2002’den önce satın alınan gayrimenkulün, bu tarihten sonra satılıp parasıyla yeni bir yer alınması

“Taraflar 25.5.1983 tarihinde evlenmiş; 30.10.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulü ve 17.7.2009 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur. Başka mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine göre, eşler arasında 1.1.2002 tarihine kadar 743 sayılı MK.nun 170. maddesi uyarınca “mal ayrılığı”, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise 4721 sayılı TMK.nun 202. maddesi hükmü uyarınca yasal “edinilmiş mallara katılma” rejimi geçerlidir. Eşler arasındaki mal rejimi TMK.nun 225/2 maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir.

Davalı adına 13.8.1985 tarihinde satın alma yoluyla edinilen işyeri 3.3.2006 tarihinde 3.kişiye satılmıştır. Nizalı taşınmaz ise 5.5.2006 tarihinde satın alınarak davalı adına tapuya tescil edilmiştir.

Dinlenen taraf tanıkları, nizalı taşınmazın, daha önce davalıya babası tarafından alınan taşınmazların satışından gelen bedelle alındığını açıklamıştır.

Gerek açıklanan beyanlar, gerekse alım satım tarihleri arasındaki zaman aralığı ve satış parasının başka yere kullanıldığının da ispatlanamamış olması karşısında davalının dava dışı taşınmazlarının satışından gelen paranın dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığının kabulü gerekir.

Mahkemece yapılacak iş; davalı adına kayıtlı bulunmakta iken 30.3.2006 tarihinde 3.kişiye satılan taşınmazların bulunduğu mahalde keşif yapılarak, inşaatçı ve mülk bilirkişiler dinlenerek satış tarihleri itibariyle sürüm değerlerinin tespiti ile belirlenen değerin tarafların da mutabık oldukları nizaya konu taşınmazın alım bedeli olan 86.000 TL’yi karşılayıp karşılamadığının saptanması, davalı adına kayıtlı iken satılan taşınmazların satış bedelinin nizalı taşınmaz bedelini tamamen karşıladığının tespiti halinde TMK.nun 220/4.bendine göre kişisel malların yerine geçen değerler kişisel mal sayılacağından davanın reddi; satış bedelinin nizalı taşınmazın bedelini kısmen karşıladığının tespiti halinde ise nizalı taşınmazın edinilmiş mal grubuna dahil olan kısmının belirlenmesi ile varsa katılma alacağının hesaplanmasıdır. ” 8. Hukuk Dairesi 2011/4185 E. , 2011/5449 K.

b. 1 Ocak 2002’den önce alınan gayrimenkullere yönelik değer artış payı talebi

“Taraflar 30.5.1981 tarihinde evlenmişler, 31.7.2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesi ile de 16.2.2007 tarihinde boşanmışlardır. 

Eşler arasında başka bir mal rejiminin seçildiği ileri sürülüp ispatlanmadığına göre; taraflar arasında; evlendikleri tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimi, 1.1.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar da edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli bulunmaktadır.

Taraflar arasındaki davanın sadece 1.1.2002 tarihinden sonra evlilik birliği içinde edinilerek davalı eş adına kayıtlanan mal varlığından kaynaklanan edinilmiş mallara katılma rejimi kurallarına ilişkin olarak açılmış katılma alacağı isteği niteliğinde bulunduğu görülmeden, davalının kişisel malı olduğunu ileri sürdüğü 205 ada 3 parseldeki 26 nolu bağımsız bölümün gerçekten de davalıya ait kişisel mal olup olmadığı tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde usulüne uygun bir biçimde değerlendirilmeden ve eğer davalıya ait kişisel bir mal olduğu sonucuna varılır ise, bu taşınmazın satıldığı belirlenen 27.1.2004 tarihindeki gerçek değeri tespit edilerek, bu değerin dava konusu mesken ve aracın edinilmesinde yeterli olup olmayacağı araştırılıp belirlenmeden ve bu belirlemelerden sonra davacının katılma alacağı hakkı olup olmadığı tespit edilmeden; ortada değer artış payı alacağına ilişkin olarak usulüne uygun bir biçimde açılmış bir dava ve istek varmış gibi bir değerlendirme sonucunda yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır” 8. Hukuk Dairesi 2010/6380 E. , 2011/3496 K.

II- Yeni Kanun döneminde (1 Ocak 2002’den sonra) hukuki durum

Hangi malların boşanmada mal paylaşımına tabi olacağı ve hangi malların paylaşıma tabi olmayacağı, esasında bir kanun meselesidir. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri (TMK m. 220/1. 2.bent ), kanunen o eşin kişisel malıdır. Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır (TMK m. 226/1).

4721 sayılı Türk Medeni Kanun Dördüncü Bölüm’de “Eşler Arasındaki Mal Rejimi” başlığı altında 202- 281. maddeleri arasında eşler arasındaki malî ilişkiler, özellikle Medeni Kanunun öngördüğü çeşitli mal rejimlerinde eşlere ait olan malların yönetimi, mallardan yararlanma, mallar üzerinde tasarrufta bulunma ve eşlerin bu konudaki sorumlulukları, üçüncü kişilerin mal rejimleri karşısındaki durumları gibi konular düzenlenmiştir.

Bu düzenlemeler karşısında, aralarındaki yasal mal rejimini değiştirmemiş eşlerin 1 Ocak 2002 tarihinden önceki malvarlıklarına 743 sayılı Kanun’a göre mal ayrılığı, 1 Ocak 2002’den sonraki malvarlıklarına ise edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır. Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü, başka bir mal rejiminin kabulü, mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine karar verilmesiyle sona erer.

Edinilmiş malların tasfiyesi sırasında alacağa ilişkin olmak üzere değer artış payı alacağı ve katılma alacağı olmak üzere iki taleple karşılaşılabilir.

Kural olarak, 1 ocak 2002’den sonra bir eşin edindiği mal varlığının değerinin yarısı diğer eşe aittir. Diğer eşin çalışması, çalışmaması hatta fiili olarak aynı evde yaşıyor olup olmamaları dahi önemli değildir.

III-Boşanmada hangi mallar paylaşılmaz?

Boşanmada mal paylaşımını düzenleyen hükümler, Türk Medeni Kanun’da yer almaktadır. Bu kanunun 220. maddesine göre, şu mallar boşanma halinde paylaşılmaz:

  • Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşyalar;
  • evlenirken mevcut olan mallar,
  • bir eşe miras kalan mallar,
  • eşlerden birine hediye edilen, bağışlanan yani eşin bir karşılık vermeden elde ettiği mal varlıkları,
  • manevi tazminat alacakları ile
  • yukarıda belirtilen malların elden çıkarılmasından elde edilen gelirle elde edilen mallar yani bu malların yerine geçen değerler boşanmada mal paylaşımına dahil edilmez.

TMK’nun 222/3 maddeleri gereğince, evlilik birliği içinde fakat boşanma dava tarihinden önce edinilen malların tamamı aksi ispat edilene kadar edinilmiş mal niteliğindedir. Yani, bir eş, sahibi olduğu bir malın kişisel malı olduğu iddiasında ise bunu ispatlamak zorundadır; eğer ispatlayamazsa kişisel malı olarak değil edinilmiş malı olarak kabul edilir ve boşanmada mal paylaşımına dahil olur.

Bir diğer kural da kişisel malın gelirinin edinilmiş mal olarak boşanmada mal paylaşımı hesabına dahil edileceğidir. Örneğin bankada bulunan miras kalan paraya işleyen faiz, babadan miras kalan evden gelen kira, miras kalan şirketten elde edilen kazançlar edinilmiş mal sayılır.

Bir malın kişisel mal olduğunu ispat, her malın özelliğine göre değerlendirilir. Örneğin banka hesabında bulunan bir paranın kişisel mal olduğu tanık deliliyle ispata uygun değildir:

“davalı tanıklarının güçlü diğer delillerle desteklenmeyen soyut beyanları banka hesabında bulunan paranın davalının kişisel malı olduğunu ispata elverişli değildir. Davalının kişisel mal iddiası usulüne uygun olarak ispatlanmadığından ve kişisel malın geliri de edinilmiş mal olarak kabul edilmek gerektiğinden, TMK’nun 236. maddesi uyarınca boşanma dava tarihinde banka hesabındaki paranın yarısı üzerinde davacının katılma alacağı bulunduğunun kabulüyle davacının talep ettiği miktar da dikkate alınarak katılma alacağına karar vermek gerekir” 8. Hukuk Dairesi 2013/19825 E. , 2015/3279 K.

 

IV- Çekişmeli boşanmada mal paylaşımı

a. Çekişmeli boşanma davasında hangi mallar hesaba dahil edilir

Edinilmiş malları MK’nun 219 Maddesinde “Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:

1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
4. Kişisel mallarının gelirleri,
5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler”

olarak ifade edilmiştir.

b. Çekişmeli boşanma davasında katılma alacağı nasıl hesaplanır

Çekişmeli boşanma davasında mal paylaşımı şu şekilde hesaplanır:

Mahkemece yapılacak iş;

  • eklenecek değerlerden (TMK m.229) ve
  • denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlarda dâhil olmak üzere
  • davalının edinilmiş malların (TMK.m.219) toplam değerinden
  • bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231)
  • yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak hüküm kurulmasıdır.

Mahkeme çekişmeli boşanma davasında mal paylaşımı hesabını bilirkişi aracılığı ile tespit edecektir.

c. Katılma alacağına faiz hangi tarihte işlemeye başlar

Çekişmeli boşanma davasında mal paylaşımı yapılırken katılma alacağı hesabında tasfiye tarihi; boşanma veya mal rejiminin sona erdiği tarih olmayıp, tasfiye veya katılma alacağına yönelik açılmış bulunan davanın karar tarihidir (TMK’nun m. 232, 235/1.)

Yine çekişmeli boşanma davası mal paylaşımında katılma alacağına, katılma alacağı davasındaki karar tarihinden itibaren faiz işlemeye başlar.

“Mahkemece eldeki davanın karar tarihi olan 04.04.2013 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde, boşanma kararının kesinleştiği 31.05.2011 tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması hatalıdır.” 8. Hukuk Dairesi 2013/14162 E. , 2014/12725 K.

V- Anlaşmalı boşanmada mal paylaşımı

Anlaşmalı boşanmada mal paylaşımı, çiftin kendi aralarında varmış oldukları bir anlaşma temelinde gerçekleşir. Taraflar, boşanma süreci sırasında malların paylaşımı konusunda bir uzlaşmaya varır ve bu uzlaşma mahkemeye sunulur. Mahkeme, tarafların anlaşmasına genellikle saygı gösterir ve bu doğrultuda karar verir. Anlaşmalı boşanmada, mal paylaşımı genellikle adil bir şekilde yapılmış olup, çiftlerin kendi aralarında mülkiyet hakları, varlıklar ve borçlar konusunda anlaştıkları belirli bir plana dayanır. Her iki taraf da anlaşmayı onayladığında, mahkeme bu anlaşmayı onaylar ve mal paylaşımı bu doğrultuda gerçekleşir.

VI- Mal paylaşımı davası ne kadar sürer

 

bosanma davaları ne kadar sürer

VII- Boşanmada mal kaçırma halinde ne yapılır

Boşanmada mal kaçırma iki açıdan ele alınabilir:

  • Eşten mal kaçırma
  • Alacaklı olan 3. şahıslardan mal kaçırma

a. Alacaklı 3. şahıstan mal kaçırma

Genellikle anlaşmalı boşanma davası ile eşler, aralarında bir anlaşmalı boşanma protokolü düzenleyerek sahibi oldukları malları paylaşmaktadırlar. Borcu bulunan eşin, bunu kendi alacaklıları aleyhine kullandığı, tüm mal varlığını boşandığı eşine devrettiği ve bu sayede borçlarını ödemekten kurtulmaya çalıştığını uygulamada görüyoruz.

Bu durumda, alacaklı olan 3. kişi, önce borçlu eşe karşı icra takibi yapar. Yaptığı bu icra takibi ile bir sonuç elde edemeyince bu sefer malların devredildiği diğer eşe karşı dava açabilir. Bu davaya tasarrufun iptali davası adı verilir. Tasarrufun iptali davası, borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen kıymetlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı davadır. Tasarrufun iptali davası, İcra ve İflas Kanunu 277. maddeye dayalı olarak açılır:

“davalı borçlu … hakkında takip yapıldığını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun muvazaalı olarak eşinden boşanarak boşanma sırasında imzalanan 04.09.2014 tarihli protokol ile davalı eşine ait taşınmazlardaki 1/2 oranındaki katkı payı alacağı ve değer artışı payı alacaklarından feragat ettiğini, amacın alacaklılarından mal kaçırmaya olduğun belirterek, anılan protokolün bu maddesinin iptali ile tapuda davalı … adına kayıtlı olan dava konusu taşınmazın 1/2 hissesi üzerinde, davacıya haciz ve satış istemi yetkisi verilmesini talep etmiştir.” 17. Hukuk Dairesi 2017/5162 E. , 2019/10479 K.

b. Boşanma davası açılmadan satılan mallar / alacaklı eşten mal kaçırma

Boşanmada mal paylaşımı, Türk Medeni Kanunu bu konuda da bir düzenleme getirerek boşanma davası açılmadan önce satılan mallarla ilgili neler yapılabileceğini de düzenlemiştir. Kanunun 229. maddesine göre aşağıdaki mal varlıkları, edinilmiş mallara değer olarak eklenir ve bu sayede mal kaçırma halinde diğer eşin mağduriyeti önlenmeye çalışılır:

  • eşlerden birinin, boşanma davası açılmadan önceki bir yıl içinde, diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yapmış olduğu karşılıksız kazandırmalar;
  • bir eşin boşanmadan önce, diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler

Görüldüğü üzere, kamuoyunda bilinenin aksine, eşin katılma alacağını azaltmak amacıyla yapılan devirlerde süre sınırı yoktur. Bu devirler ne zaman yapılmış olursa olsun, edinilmiş mallara dahil edilir ve diğer eş bunlarda hak sahibi olur.

Eşler evlilik süresi boyunca kendi adlarına olan malvarlığı üzerinde diledikleri gibi tasarrufta bulunma hakkına kanunen sahiptirler.

Ancak boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilmiş olan ve bu tarihten önce elden çıkarılmış olan mallar katılma alacağı davasında alacak hakkı olarak hesaplanacaktır.

Boşanma davasının açıldığı tarih, eşler arasındaki edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ererek mal ayrılığına geçildiği tarihtir.

Boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilen nakit para, ev, araba, arazi, hisse senedi gibi tüm mal varlığı değerleri katılma alacağı davasına dahil edilecektir.

Boşanma davasının açıldığı tarihten sonra eşlerin edinmiş oldukları mallar ise mal paylaşımına dahil edilmez.

Genel olarak karşılaştığımız dosyalarda, eşlerin boşanma davası açılmasından hemen önce üzerlerine kayıtlı ev, arsa, otomobil ve buna benzer malları 3. kişilere devrederek paylaşım dışında tutmaya çalıştıkları, yani mal kaçırmaya yönelik çaba içinde bulundukları gözlemlenmektedir. Ancak yukarıda belirttiğimiz üzere, boşanma davasının açılmasından önceki bu türlü tasarruflar da mal paylaşımı hesaplamalarına dahil edilmekte ve hesaplamaların içine katılmaktadır. Mallar elden çıkarılsa, satılsa dahi katılma alacağı olarak hesaplanabilmektedir.

Bu malları devralan 3. kişilere karşı da dava açılabilir. Eşin elden çıkarması nedeniyle mahrum kalınan kısımdan pay istenebilir.

Evlenmeden önce satın alınan mallar kural olarak kişisel maldır, bu mallardan dolayı diğer eşin bir alacak hakkı yoktur. Ancak bu gayrimenkuller evlilik süresi içinde de ödenmeye devam eden bir kredi ile satın alınmışsa bu durumda bu kredi kısmı açısından eşin de hakkı olacaktır. Evlenmeden önce ödemesi tamamlanan ancak tapusu evlilikten sonra teslim alınan gayrimenkuller de paylaşıma tabi olmaz.

VII- Boşanmada mal paylaşımının mal grubuna göre hesaplanması

a.Boşanmada ev, arsa ve tarla nasıl paylaşılır?

b.Boşanmada banka hesabındaki para nasıl paylaşılır?

i.Bankadaki paranın faiz getirisi edinilmiş maldır

“davalının … Bank hesabında mal rejiminin sona erdiği tarihte 151.691,31-TL bulunduğu, bu miktarın 13.08.2007 tarihinde açılmış hesaptan geldiği ve edinilmiş mal niteliğinde olduğu, bu miktarın yarısı olan 78.845,65-TL’nin davalı-birleşen davacının katılma alacağı olduğu gerekçesiyle bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmişse de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki; 4721 sayılı TMK’nun “kişisel malları” düzenleyen 220.maddesinin 2. bendine göre, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri kişisel mal kabul edilir. Aynı maddenin 4. bendine göre de, kişisel malların yerine geçen değerler de kişisel mal sayılır (ikame kuralı).

Bu kanuni düzenlemelere göre, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malın satışından elde edilen gelir de kişisel mal sayılır.

Bundan ayrı, TMK’nun 219/4. maddesi uyarınca, kişisel malın geliri edinilmiş maldır.

Bu açıklamalara göre, somut olaya bakıldığında, edinilmiş mal olarak kabul edilen 151.691,31-TL’nin kaynağının 13.08.2007 tarihinde açılan hesaba nakit olarak yatırılan 130.000,00-TL’ye dayandığı, muhtelif tarihlerde vadeli faizli mevduat açılış işlemleri ile anılan miktarın işletildiği ve neticede 151.691,31-TL’ye ulaştığı anlaşılmaktadır. Az yukarıda belirtilen kanun maddeleri uyarınca anaparaya işletilen faiz gelirlerinin edinilmiş mal olarak kabulü doğru ise de, nakit yatan 130.000,00-TL anaparanın kişisel mal mı edinilmiş mal mı olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.” 8. Hukuk Dairesi 2016/13869 E. , 2018/10165 K.

ii.Bankadaki paranın kaynağı kişisel malın satışı ise, para da kişisel maldır

“Davacı-birleşen davalı bu paranın ölen eşinden kalan …, Merkez, … Köyündeki 594 parsel sayılı taşınmazın satılması sonucu elde edildiğini, bu nedenle edinilmiş mal niteliğinde olmadığını açıklayarak kişisel mal savunmasında bulunmuş, anılan taşınmaz kayıtlarına delil olarak dayanmıştır. Ne var ki, mahkemece, bahsi geçen taşınmazın davacı-birleşen davalı tarafından edinme sebebi ve tarihi ile satış tarihlerini gösterir tedavüllü tapu kaydı getirtilmemiş, kişisel mal savunması üzerinde yeterince durulmamıştır. Mahkemece, bahsi geçen taşınmazın tedavüllü tapu kaydı getirtilerek taşınmazın edinme şekli ve tarihi ile satış tarihinin belirlenmesi, banka hesabına paranın yatırılış tarihi ile söz konusu taşınmazın satış tarihinin yakınlığı, öncelik-sonralık ilişkisi, yatan paranın değeri-satım değeri vs.göz önünde bulundurularak mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi itibariyle mevcut paranın kişisel mal ve edinilmiş mal kısımlarının belirlenmesi, gerekirse bu hususta konusunda uzman hesap, bankacı ve mali bilirkişiden oluşacak heyetten denetime elverişli rapor alınarak gerçekleşecek duruma göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir” 8. Hukuk Dairesi 2016/13869 E. , 2018/10165 K.

c. Boşanmada eşe miras kalan mallar paylaşılır mı?

Eşe miras kalan mallar kişisel mal olarak sayılmıştır. Bu mallar boşanma davasında mal paylaşımına konu olmaz. Ancak miras malların gelirleri edinilmiş mal sayılır. Bu gelirler paylaşıma tabi olur. Eğer bir miras malı satılarak bunun parasıyla başka bir mal alınmışsa, yeni alınan mal da kişisel mal sayılır. Boşanmada mal paylaşımına tabi olmaz.

d.Boşanmada evlenmeden önce edinilen mallar paylaşılır mı?

Genellikle boşanmada, evlenmeden önce edinilen mallar kişisel mal olarak adlandırılır ve bu mallar çift arasında ayrılırken genellikle kişisel mülkiyet olarak kabul edilir. Ön mal, evlilik birliği içinde edinilen mallardan ayırt edilir ve boşanma durumunda genellikle paylaşılmaz.

Genel olarak, çiftler boşanma sürecinde mal paylaşımı konusunda uzlaşmaya çalışır ve mahkemeye sunulan boşanma anlaşmasında, özellikle evlenmeden önce edinilen malların nasıl ele alınacağına dair hükümler içerebilirler. Bu nedenle, çiftlerin boşanma sürecinde bir avukattan hukuki danışmanlık almaları genellikle önemlidir.

e.Boşanmada krediyle alınan ev- otomobil nasıl paylaşılır?

Mahkeme, davalının edinilmiş malların (TMK.m.219) toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak hüküm kurmalıdır.

Örneğin bir aracın boşanmada mal paylaşımı davasında değeri 500 bin TL olarak belirlenmiş olsun. Bu aracın 200 bin TL kredi borcu varsa, bu borç aracın değerinden çıkartılır. Kalan 300 bin TL ikiye bölünür. Çıkan 150 bin TL, araç kendisi adına kayıtlı olmayan eşin, diğer eşten olan katılma alacağıdır.

f.Boşanmada eşin ortağı olduğu şirket varsa nasıl paylaşılır?

Boşanma davalarında sıkça karşılaşılan durumlardan bir tanesi de eşlerden birinin ortağı olduğu şirketteki hissesinin paylaşımıdır.

Eşin 1 Ocak 2002 tarihinden sonra çalışmaları karşılığında kazandıkları ile kurduğu, ortak olduğu şirketlerdeki hisse değerleri ve bu hisselerin gelirleri üzerinde diğer eşin edinilmiş mallara katılma rejimi dolayısıyla hakkı bulunmaktadır.

Şirket hisseleri eğer 2002 yılından önce elde edilmiş ise, hisse sahibi eşin kişisel malı olarak kabul edilir. Bu nedenle şirketin hisse değeri paylaşıma tabi tutulmaz.

Şirket hissesinin 2002’den sonra ve evlilik süresi içinde elde edilmiş olması halinde, şirket hissesinin değeri edinilmiş mal olarak kabul edilerek, istisnai durumlar dışında, mal paylaşımına dahil edilebilir.

Her iki durumda da şirket hissesi nedeniyle elde edilen gelirler , tıpkı kira gelirinde olduğu gibi, edinilmiş mal kabul edilerek paylaşıma dahil edilir.

Paylaşım yapılırken, hisselerin yarısı değil, değerinin yarısı paylaşılacaktır.

Burada elimizdeki örnek kararlardan birini paylaşıyorum:

“Toplanan delillerden; tarafların 11.04.1984’te evlendikleri, 26.02.2004 tarihinde boşanma davasının açıldığı, tasfiyenin de istenildiği, boşanmanın 26.04.2005’te kesinleştiği, mal rejiminin 26.02.2004’te sona erdiği ( MK. md. 225/2 ) davanın konusunu oluşturan şirketin 24.04.2000’de kurulduğu, dava konusu şirkete ve otomobile davacı tarafından maddi bir katkıda bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Şirket hissesi kocanın kişisel malıdır. Kişisel malın yerine geçen değerlerde kişisel maldır. ( MK. md. 220/2-4 ) Kişisel malın geliri ise aksine sözleşme yapılmadığı sürece edinilmiş maldır. ( MK. md. 219/4, 221/2 )

Mahkemece yapılacak iş; 4721 Sayılı Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 ile mal rejiminin sona erdiği 26.02.2004 tarihleri arasında şirket tarafından davalıya payı dikkate alınarak bir temettü verilmiş ise bunun tesbiti, kar payı verilmemiş ancak şirkete ayın olarak ilave yapılmış ise bunun da belirlenmesi ( MK. md. 221 ), mal rejiminin sona erdiği sırada ( 26.02.2004’te ) mevcut olan edinilmiş malların tasfiyede dikkate alınacağının gözetilmesi ( MK. md. 235 ) buna göre katılma alacağı hesaplanması yoluna gidilmelidir. ( MK. md. 236 )

Dava konusu otomobilinde edinilmiş mallar yerine geçen değerlerden olup olmadığı da araştırılmalıdır. (MK. md. 219/5)

İşin temyiz incelemesi sırasında bu yönün gözden kaçtığı ve yazılı şekilde bozma yapıldığı anlaşılmakla davalının karar düzeltme isteğinin kabulüne, dairemizin bozma kararının kaldırılmasına, hükmün açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.” YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/6042 K. 2007/8727 T. 24.5.2007

Anlaşmalı boşanma protokolü gereğince şirket hisselerinin hissedar eş tarafından diğer eşe devri kararlaştırılmış olmasına rağmen şirket hisse devri yapılmamışsa, şirket hisselerinin hükmen devir ve tescili isteğine ilişkin davada görevli Mahkeme Ticaret Mahkemesidir.

Şirketin duran ve dönen ve bu şekilde aktifleri teşkil eden miktardan borçların çıkarılarak defter değerinin bulunması, bunların içinden başlangıçtaki durumuna göre tasfiye tarihindeki durumu değişen maddi duran varlıklar ve mali duran varlıkların başlangıçtaki defter değerlerinin çıkartılıp yerine söz konusu kıymetlerin tasfiye tarihi itibariyle piyasa değerleri ilave edilir

g.Boşanmada ziynet eşyaları nasıl paylaşılır?

Boşanma halinde ziynet eşyaları iki şekilde gündeme gelmektedir. Bunlardan ilki, düğün sırasında kadına ve erkeğe takılan takıların kime ait olduğu ve paylaşılması; ki buna ben düğün takılarının iadesi davası adını veriyorum; diğeri ise evlilik birliği içinde tasarruf amacıyla biriktirilen altın vb kıymetli madenlerin paylaşılması için açılan dava.

h.Boşanmada ev eşyaları nasıl paylaşılır?

Boşanmada ev eşyaları, kişisel mal olabileceği gibi evlilik içinde edinilmiş olan eşyaları da kapsar. Eğer bir eş, evlilik içinde ya da evlilik öncesi getirdiği eşyanın kendisine ait olduğunu ispat edemiyorsa bu eşya her iki eşe ait kabul edilir. Kişisel mal olduğu ispat edilemeyen ev eşyası ortak mal olarak kabul edilir.

Eşlerin kişisel olduğu belli olan örneğin diş fırçası, traş makinası, makyaj malzemeleri gibi eşyalar kişisel eşya olarak kabul edilir. Beyaz eşyalar, elektronik eşyalar, mobilya, koltuk takımı, yatak odası takımı, mutfak eşyaları, nevresimler, perdeler ise edinilmiş mal olarak sayılarak ortak mal sınıfına dahil edilebilir.

Ev eşyalarına ilişkin olarak açılacak paylaşım davasında eşyaların varlığını hukuki olarak ispatlayabilmek gerekir. Eşyaların faturaları, evde çekilmiş fotoğraflar, eşler arasındaki yazışmalar delil olarak kabul edilir. Yine mahkeme aracılığı ile bir tespit davası açılarak evde bulunan eşyalar ve bunların değerleri tespit edilebilir.

ı.Boşanmada eşin aldığı emeklilik ikramiyesi, kıdem tazminatı, sandık ödemeleri nasıl paylaşılır?

i. Emekli ikramiyesinin katılma alacağında hesabı

Emeklilik ikramiyesinin  hesaplanmasında, hak sahibi olan eşin evlilik öncesi çalışması, evlilik içi çalışması ve boşanma davasının açıldığı tarihteki yaşı gözönüne alınarak bir hesap yapılır:

“davalının emekli olduğu tarihten boşanma davasının açıldığı tarihe kadarki döneme ilişkin olarak PMF tablosu ve TMK’nun 228/2. maddesi göz önünde bulundurularak kişisel mal ve edinilmiş mal olan bölümleri belirlenmesi gerekir” 8. Hukuk Dairesi 2013/14162 E. , 2014/12725 K.

ii. Personel sandık ödemelerinin katılma alacağında hesaplanması

“Bozma ilamında davalının kişisel mal iddiaları arasında yer alan …Personeli Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığından davalının banka hesabına tasfiye ödemesi ve temettü ödemesi adı altında yatırılan paraların kaynağı araştırılmak suretiyle davalının kişisel malı olup olmadığı üzerinde durulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ne var ki, Mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada bu paralar ile ilgili herhangi bir araştırma yapılmadığı ve bu paralar dahil edilerek hesap edilen katılma alacağına yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmaktadır.

Mahkemece yapılacak iş, ilgili kurumdan evlilik birliği içinde davalının hesabına tasfiye ve temettü ödemesi adı altında yatırılan bu paraların neye istinaden ödendiği ve kaynağı sorularak paraların kişisel mal olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulduktan sonra davacının katılma alacağı hesap edilmelidir.” 8. Hukuk Dairesi 2016/2012 E. , 2018/9982 K.

VIII- Boşandıktan sonra ev kime kalır

Boşandıktan sonra ev kime kalır sorusu, boşanmanın nedenlerine, mahkeme kararına ve varsa ev sahipliği durumuna bağlı olarak ancak daha da önemlisi boşanmada mal paylaşımının anlaşmalı boşanma davası ile mi gerçekleştiğine yoksa çekişmeli boşanma davası ile mal paylaşımına mı karar verildiğine göre değişir.

Çekişmeli boşanma davasında mal paylaşımı yapılıyorsa, ev tapuda kimin adına kayıtlıysa onda kalır. Diğer eş, evin değerinin yarısı kadar alacak hakkına sahip olur. Bu alacak hakkı, evin, boşanmada mal paylaşımı davasının karar tarihine en yakın tarihteki değeri üzerinden hesaplanır.

Mal paylaşımı davasında karar verilmesinden itibaren bu alacağa faiz de işlemeye başlar.

Mahkeme genellikle çiftler arasında varılan anlaşmaya veya boşanma davası sırasında sunulan kanıtlara dayanarak karar verir. Eğer taraflar anlaşmışlarsa, ev genellikle anlaşmaya uygun olarak paylaşılır. Ancak anlaşma sağlanamazsa, mahkeme mal paylaşımı yapabilir ve evin kime kalacağına karar verebilir. Çocukların velayeti, gelir durumu, ev sahibi olma durumu gibi faktörler de bu kararı etkileyebilir. Mahkeme genellikle adil bir çözüm arayarak tarafların haklarını korumaya çalışır.

IX- Evliyken alınan mallar boşanınca kimin olur

Evliyken alınan mallar, boşanma halinde tapuda kimin adına kayıtlı ise onun olur. Eğer bu mal, tapuda kayıtlı değilse, bu durumda edinilmiş mal sayılır, malların bölünebilir olması halinde, ikiye bölünerek paylaşılır. Ancak malların bölünebilir olmaması halinde, bir taraf mülkiyetini ve sahipliğini alırken diğer tarafa malın değerinin yarısını verecektir.

X- Boşandıktan sonra mal paylaşımını nasıl olur?

Boşanmada mal paylaşımı, boşanma davasının açılmasından sonra, eşler arasındaki mal rejiminin sona erdirilmesi, tasfiyesi için açılacak olan katılma alacağı davası ile talep edilir. Açılan bu katılma alacağı davasında trafik siciline kayıtlı araçlar, tapuya kayıtlı gayrimenkuller, bankada bulunan mevduat hesapları, birikimler, hisse senetleri ve diğer mal ve haklar araştırmaya tabi tutulur.

Malların paylaşımı için açılan bu davada, mahkeme tarafından görevlendirilen bilirkişi aracılığı ile dava konusu mal varlığının değeri hesaplanarak dava açan eşin katılma alacağı, katkı payı alacağı gibi alacak hakları hesap edilir.

Boşanmada mal paylaşımı davası açan tarafın dava konusu malın ruhsatını ya da tapusunu almak şeklinde değil, bu malın değeri üzerinden hesaplanan bir alacak hakkını talep edebilmesi söz konusu olmaktadır. Yani eşin gayrimenkulü yine eşin üzerinde kalır, dava açan eş ise bu gayrimenkulün değerinin yarısı kadar olan katılma alacağını talep eder.

Avukatsız Boşanma Dilekçesi Örneği

Avukatsız Boşanma Dilekçesi Örneği

 

Avukatsız boşanma dilekçesi nedir, avukatsız boşanma dilekçesi nasıl yazılır, avukatsız boşanma davası nasıl açılır, avukatsız boşanma mümkün mü?

İlgili yerleri doldurup en az iki nüsha olacak şekilde imzalayın, Anlaşmalı Boşanma Protokolü ile birlikte dosyanın tevzi edildiği mahkemeye sunun. Anlaşmalı Boşanma sonucunda mal paylaşımı, maddi-manevi tazminat, nafaka vb. bir çok hakkınızı kaybedebileceğinizi göz önüne alın. Türk Hukukunda anlaşmalı ya da çekişmeli bir boşanma davası açabilmek için avukat tutma zorunluluğunuz bulunmamaktadır. Ancak hak kaybınıza uğramamak için anlaşmalı olarak boşanmadan önce bir avukata danışmanızı tavsiye ederim.


 

….. Nöbetçi Aile Mahkemesi (yoksa Asliye Hukuk Mahkemesi) Hakimliği’ne,

 

Davacı-Davalı   :  ……………………..

TC Kimlik No      : …………………..

Adresi                : ………………….

Davalı -Davacı        : ……………………

TC Kimlik No          : …………………….

Adresi                    : …………………….

D.Konusu              : Evlilik birliğinin anlaşmalı olarak sona erdirilmesi talepli dava dilekçesidir.

Açıklamalarımız     :

1. Taraflar   ……….. tarihinde evlenmişlerdir. Bu evlilik nüfus kayıtlarından da görüleceği gibi bir yılı doldurmuştur. Tarafların bu evlilikten …… doğumlu …….. isimli bir kız/erkek çocukları bulunmaktadır.

2. Taraflar arasındaki geçimsizlik had safhaya ulaşmış ve evlilik birliğinin sürdürülmesi imkansız bir hale dönüşmüştür. Bu sebeple taraflar aralarında anlaşarak boşanmaya karar vermişlerdir.

3. Ekte sunulan Anlaşmalı Boşanma Protokolü’nün kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ederiz.

Deliller  : Nüfus kayıt örneği, Anlaşmalı Boşanma Protokolü

H.Sebep : TMK 166 ve ilgili yasa

T.Sonucu : Yukarıda belirtilen ve re’sen tespit edilecek nedenlerle, tarafların anlaşmalı olarak boşanmalarına, ekte sunulan Anlaşmalı Boşanma Protokolü’nün tasdikine karar verilmesini talep ederiz. …. / …. / ……

Davacı-Davalı                                                                         Davalı-Davacı

 

 

Eki: Anlaşmalı Boşanma Protokolü

 

Evlilikte Eşlerin Sorumlulukları

Evlilikte eşlerin sorumlulukları birliğin mutluluğunu sağlama, eşe sadakat gösterme, birlikte yaşama, dayanışma ve yardımcı olma, giderlere katılma, meslek ve iş seçiminde özen gösterme olarak sıralanabilir.

Evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte eşler için bir takım haklarla birlikte bir takım sorumluluklar da (yükümlülükler) doğar. 4721 sayılı Medeni Kanun’un 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra ülkemizde kadın ve erkek eşitliği sağlanmaya çalışılmış bu nedenle önceki dönemde eşlerden her birine tanınan hak ve yükümlülükler ortak hale gelmiştir.

4721 sayılı Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra eşler ortak konutun seçiminde, birliğin yürütülmesinde, birliğin temsilinde ve birliğin giderlerinin karşılanmasında birlikte hareket etmeleri gerekir. Ortaya çıkan yükümlülükler eşler için ortak yükümlülük haline gelmiştir.

Evlilikte eşlerin sorumlulukları
Evlilikte eşlerin sorumlulukları

Evlilik birliğinin eşlere getirdiği hak ve yükümlülükler şu başlıklar altında toplanabilir.

A. Eşlerin Evlilik Birliğinde Ortak Hakları

1. Ortak Konutu Seçme

Önceki Medeni Kanun eşlerin ve çocukların oturacağı evi (müşterek konutu) seçme hakkını doğrudan kocaya tanımıştı(madde 152) Ancak yeni kanun bu hakkı yani aile konutunu seçme hakkını MK186/1 uyarınca her iki eşe birden tanımıştır. Eşler MK 186’ya göre oturacakları konutu birlikte seçerler.

2. Birlikte Yaşama

Evlenme aynı cinsten iki gerçek kişinin tam ve sürekli bir hayat ortaklığı paylaşmak amacıyla hukuken geçerli bir biçimde yaptıkları sözleşmedir. Evlenmenin mahiyetinde eşlerin birlikte yaşama arzusu vardır. Medeni Kanun’un 185. maddesine göre, eşlerin seçim hakkını kullanarak aile konutunda birlikte yaşama hakları vardır, bu aynı zamanda onların yerine getirmek zorunda oldukları yükümlülük olarak da belirlenmiştir.

3. Evlilik Birliğini Yönetme

Medeni Kanun’un 186. maddesi birliği eşler beraberce yönetirler demek suretiyle kadın-erkek eşitliğini vurgulamıştır. Birliğin yönetiminde her iki eşin eşit söz hakkı vardır. Önceki Medeni Kanun döneminde ise birliğin yönetim hakkı kocaya bırakılmış, birlik başkanı olma görevi kocaya tanınmıştı. Kadın, birlik başkanına yardımcılık ve danışmanlık etme görevini üstlenmişti. Ancak bunun dışında kadına evin iç işlerini yönetme hakkı tanınmıştı.

Bu maddenin yürürlüğe girmesinden sonra, eşlerden her biri ister kadın ister erkek eş olsun, yönetime ilişkin bir girişimde bulunmadan önce diğer eşi bu konuda bilgilendirmek ve bu girişime onun da katılımını sağlamak zorundadır. Hatta birliğin yönetimiyle ilgili işin her zaman söz konusu olabilen normal, olağan ve alışılmış bir iş olması bu zorunluluğu ortadan kaldırmaz.

4. Evlilik Birliğini Temsil Etme

Evlilik birliğinin temsili, birliğin ihtiyaçlarını gidermek ve ortak yaşamın amaçlarını gerçekleştirmek üzere eşlerden birinin üçüncü kişiler ile hukuki işlemlerde bulunması anlamını ifade eder. Evlilik birliğinin temsili, doğrudan doğruya kanundan doğmaktadır, yani yasal bir temsil söz konusudur. Bu nedenle eşlerden her biri evlilik birliğiyle ilgili bir hukuki işlem yaparken bunu birlik adına yaptığını üçüncü kişilere bildirmese dahi yine de temsil hükümleri geçerli olur. Burada önemli olan nokta, üçüncü kişilerin bilgisi değil, yapılan işlemin niteliği yani bunun ailenin sürekli ihtiyaçları için yapılıp yapılmadığı ve bu ihtiyaçların ölçüsünü açıp açmadığı noktasıdır.

Ailenin sürekli olmayan ihtiyaçları yönünden eşlerin birlikte hareket etmesi yani temsil yetkisinin birlikte kullanmaları şarttır.

B. Eşlerin Evlilik Birliğinde Ortak Yükümlülükleri

1. Birliğin Mutluluğunu Sağlama

Mutluluk olmayan evlilikte dirlik ve düzen de olmaz. Bu nedenle eşlerden her biri evliliğin sosyal, manevi ve ahlaki amaçlarını gerçekleştirmek için elinden geleni yapmak, karşılıklı saygı, özen ve ilgi göstermek zorundadır.

2. Eşe Sadakat Gösterme

Sadakat yükümü yönünden eşler arasında hiç bir fark da yoktur. Sadakat gösterme yükümlülüğünden sadece cinsel sadakati anlamak yanlış olur. Cinsel sadakat dışında pek çok davranış, örneğin kadın veya kocadan birinin görevlerini yapmamak kastıyla eşini terk etmesi, eşinin önemli bir sırrını üçüncü bir şahsa vermesi, kocanın bütün parasını içki ve kumarda harcaması, eşini yoksul bırakması, elbiselerini yırtması da evlilik birliğine sadakatsizlik sayılmaktadır.

3. Birlikte Yaşama

Evlilik birliğinin oluşmasıyla birlikte kurulan ortak hayatın birlikte aynı çatı altında sürdürülmesi yükümlülüğü de bulunmaktadır. Askerlik, öğrenim, hükümlülük, tedavi ve benzeri sebeplerle birlikte yaşamanın geçici olarak mümkün olmaması, bu yükümlülüğün istisnasını oluşturmaktadır.

4. Dayanışma ve Yardımcı Olma

Evlilikte eşlerin sorumlulukları, eşin diğer eşe yardımcı olmasıdır. Yardım etme sadece parasal yardım şeklinde değil fakat manevi yardım şeklinde de anlaşılmalıdır. Eşler üzüntülü anlarında birbirlerine destek olmalı hastalık halinde de elinden gelen özenle birbirlerine bakmalıdırlar. Evlilik birliğinin geçindirilmesi esas olarak her iki eşe de yüklenilmişse de içlerinden birinin ihtiyarlık, hastalık ya da işsizlik gibi sebeplerle bu yükümlülüğünü gereğince yerine getirme imkanından yoksun bulunması halinde diğerinin sahip olduğu imkanlar çerçevesinde ona yardımcı olması gerekir.

5. Çocuklara Bakma ve Yetiştirme

Eşler, çocukların bakılmalarına, gözetilmelerine, korunmalarına ve eğitilmelerine beraberce özen göstermek , çocukların maddi ve manevi bütün ihtiyaçlarını imkanları ölçüsünde karşılamakla da yükümlüdürler. (MK 185/2) Ana ve baba, çocuklarının dürüst, erdemli, iyi bir insan olarak yetişmesi için özen göstermelidirler. Hatta bu yükümlülük sadece öz evlatlar için değil üvey evlatlar için de söz konusudur (MK 338/1)

6. Evlilik Birliğinin Giderlerine Katılma

Evlilikte eşlerin sorumluluklarından bir tanesi de Medeni Kanun’un 186/3. maddesinde düzenlenmiş olan, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlığıyla katılmalarıdır. Belli ve düzenli bir geliri olmayan eşler, birliğin giderlerine emekleriyle katılma imkanı bulabileceklerdir.

Eşlerden birinin talepte bulunması üzerine, mahkeme, ailenin geçimi için eşin yapacağı parasal katkıyı belirleyebilir.

7. Meslek ve İş Seçiminde Özen Gösterme

Önceki Medeni Kanun’a göre, kadının bir meslek ya da sanatla uğraşmasına izin verme hakkı kocaya tanınmıştı. Önceki Kanun döneminde Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen bu kanun maddesi, yeni kanun döneminde kadın-erkek eşitliği çerçevesinde düzenlenmiştir. Medeni Kanun’un 192. maddesine göre eşlerden biri meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir.

Ancak meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararı göz önünde tutulur. Bu hüküm gereğince eşlerden her biri meslek ve iş seçiminde gerekli özeni göstermek, yani getirisi ve sağlayacağı menfaatler ne derece yüksek ve çok olursa olsun, diğer eşi sıkıntıya ya da utanca düşürebilecek bir meslek veya iş seçmekten kaçınmak zorundadır.

Evlilikte eşlerin sorumlulukları yukarıda belirttiklerimizle sınırlı değildir. Her eş, evlilik süresince ailesinin mutluluğu için gereken fedakarlığı göstermelidir. Bu sorumlulukların yerine getirilmediği durumlarda evlilik birliğinin sona ermesi için anlaşmalı ya da çekişmeli boşanma davası açılır.

Baba Çocuğun Velayetini Nasıl Alır?

Baba çocuğun velayetini almak istediğinde öncelikle yapması gereken adımlar vardır. Bu adımları ele alarak, baba velayet davasını nasıl açabileceğini, nelere dikkat etmesi gerektiğini, hangi durumlarda velayetin babaya verilebileceğini ve benzeri konuları irdeliyor olacağız.

Makale için ana başlıklarımız şöyle olabilir:

Velayet Nedir?
Velayet Hakkı Kimlere Aittir?
Baba Çocuğun Velayetini Nasıl Alır?
Velayet Davası Nasıl Açılır?
Velayet Davası Açarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Hangi Durumlarda Baba Velayeti Alabilir?
Örnek Davalar ve Kararlar
Sonuç ve Öneriler
Bu başlıklar altında, babaların velayet davası açmadan önce dikkat etmeleri gereken önemli hususlar, velayet davasının süreci ve şartları, mahkemenin velayet konusunda verdiği kararlar, boşanma durumlarında velayetin kimlere verilebileceği, babaların velayet davası açarken nelere dikkat etmeleri gerektiği, örnek davalar ve kararlar gibi konular ele alınabilir.

Makale için kaynakları inceleyerek, konuları daha detaylı bir şekilde ele alabiliriz. Ayrıca, örnek davalar ve kararlar ile makaleyi daha somut bir hale getirerek, okuyucuların konuya daha iyi hakim olmalarını sağlayabiliriz. Hazırsanız, bu başlıklar altında ayrıntılı bilgi toplamaya başlayabiliriz.

Çocuk velayeti, boşanma davaları gibi aile hukuku konularında en çok tartışılan konulardan biridir. Çocuk velayeti, çocuğun güvenliği, refahı, eğitimi, sağlığı ve diğer çıkarları gibi unsurları içeren bir karardır.

Bir çift boşandığında, çocukların velayetinin kimde kalacağına dair bir karar verilmesi gerekmektedir. Çocuğun velayetinin annede mi yoksa babada mı kalacağına dair karar, boşanma davası sırasında belirlenir.

Birçok ülke, çocuğun velayetinin annede kalması yönünde yasal bir önyargıya sahiptir. Ancak, bu önyargı artık büyük ölçüde geçerliliğini yitirmiştir. Modern yasa düzenlemeleri, çocukların ihtiyaçlarına en uygun ailenin belirlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Çocuk velayeti davaları, çiftlerin mutabakatı veya mahkeme kararı ile sonuçlanabilir. Mahkeme, çocuğun ihtiyaçlarını, yaşını, aile bağlarını ve diğer faktörleri dikkate alarak karar verir. Çocuk velayeti, tek taraflı bir kararla alınamaz; ancak, ebeveynler arasında anlaşmaya varılabilirse, bu anlaşma mahkeme tarafından onaylanabilir.

Baba, çocuk velayetini almak için haklı sebeplere sahip olduğunu ispatlamalıdır. Bu haklı sebepler, çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir ortam sağlamak, çocuğun yaşam kalitesini artırmak, çocuğun gelişimine destek olmak ve benzeri unsurları içerebilir.

Baba, çocuğun velayetini almak için uygun bir konut, gelir kaynağı, zaman yönetimi becerileri ve diğer önemli faktörlere sahip olduğunu göstermelidir. Bunun yanı sıra, babanın çocukla iyi bir ilişkisi olduğunu ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli zamanı ayırabileceğini de kanıtlaması gerekmektedir.

Sonuç olarak, babaların çocuk velayetini almak için haklı sebepleri olduğunda, yasal olarak haklarını savunmaları mümkündür. Mahkeme, çocuğun ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacak olan aile yapısını belirleyerek, çocuğun refahını korumaya çalışır.

Birçok durumda, velayet anneye verilir. Ancak bu her zaman böyle değildir ve babalar da velayeti kazanabilir. Mahkeme, çocuğun en iyi çıkarlarını gözeterek, ebeveynlerin davranışlarına ve yeteneklerine bakarak, velayet kararını verir.

Birçok faktör, çocuğun velayetinin kimde olacağına karar verilirken dikkate alınır. Bunlar arasında ebeveynlerin sağlık durumu, işleri, gelirleri, ikametgah durumları, çocukla olan ilişkileri ve iletişimleri, çocuğun okulu, yaşam standardı ve yaşam koşulları gibi birçok faktör sayılabilir.

Baba, çocuğun velayetini almak için adım atmak istediğinde, öncelikle bir avukatla görüşmesi ve durumu değerlendirmesi gerekmektedir. Avukat, babaya, çocuğun velayetini kazanması için yapabileceği adımları ve bunun için gereken kanıtları belirleyebilir. Mahkemeye sunulacak kanıtlar arasında, babanın çocuğuyla olan ilişkisi, bakım ve koruma yeteneği, gelir düzeyi, sağlık durumu ve sosyal ilişkileri gibi faktörler yer alabilir.

Baba, çocuğun velayetini almak için bir dava açabilir ve mahkemede duruşma yapılır. Mahkeme, tarafların delillerini değerlendirir ve çocuğun en iyi çıkarlarını gözeterek velayet kararını verir.

Sonuç olarak, babalar da çocuklarının velayetini alabilirler. Ancak bu karar, çocuğun en iyi çıkarlarına göre verilir ve babanın çocukla olan ilişkisi ve bakım kapasitesi gibi faktörler göz önünde bulundurulur. Bu nedenle, babaların velayet almak için bir avukatla çalışmaları ve dava sürecinde adımlarını atarken doğru kanıtları sunmaları önemlidir.

Şimdi arayın: 0533 483 9313