Çocuğun üstün yararının araştırılması gereği

Velayet düzenlemesi yapılırken, müşterek çocuğun üstün yararı ön planda tutularak aşağıdaki açılardan değerlendirme yapılması gerekir: Okumaya devam et Çocuğun üstün yararının araştırılması gereği

Aile Konutu Üzerindeki İpoteğin Kaldırılması Harç Miktarı

Boşanma davalarında boşanma avukatına en çok sorulan sorulardan biri de ailenin yaşamını sürdürdüğü konutun üzerindeki ipotek nedeniyle icra veya başka yollarla satılıp satılamayacağıdır. Okumaya devam et Aile Konutu Üzerindeki İpoteğin Kaldırılması Harç Miktarı

Üvey annenin kendisinden olmayan çocukla görüşme hakkı olmalı mı?

Boşanma davası, özellikle işin içinde bir çocuğun olması halinde karışık ve karmaşık hale geliyor.

Her çocuğun kendine özgü karakteri, davranış şekilleri ve ihtiyaçları olduğu kadar çocuğun dahil olduğu ailenin de kendine özgü gelenek ve görenekleri alışkanlıkları bulunuyor. Okumaya devam et Üvey annenin kendisinden olmayan çocukla görüşme hakkı olmalı mı?

Evlilik Sözleşmesi Nasıl ve Neden Yapılır?

EVLİLİK SÖZLEŞMESİ

evlilik-sozlesmesiTürk Medeni Kanunu uyarınca, eşler, evlenmeden önce ya da evlendikten sonra, aralarındaki kanuni mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimini kanunda yazılı sınırlar içerisinde değiştirebilir ve yeni bir mal rejimi kabul edebilirler. Evlilik sözleşmesi son zamanlarda sıkça gündeme gelmekte ve aile avukatı / boşanma avukatı olarak tarafımıza sıkça başvurulmaktadır.

“Birisi sizinle aşk için mi evleniyor, yoksa paranız için mi? Evlilik sözleşmesi, bir ilişkinin turnusol kağıdıdır

Eşlerin seçebileceği 3 mal rejimi bulunmaktadır. İnternet ortamında çeşitli evlilik sözleşmesi (mal rejimi sözleşmeleri) örnekleri bulunmaktadır, ancak bu evlilik sözleşmesinin (mal rejimi sözleşmeleri) hangi rejime göre ve kim için hazırlandığı belli değildir.

Ayrıca noterlerde de bir kaç satırdan ibaret hazır sözleşme bulunmakta ve evlilik sözleşmesi imzalamak isteyenlere bu sözleşme sunulmaktadır.

Evlilik Sözleşmesi Nasıl Yapılır?

Evlilik sözleşmesi, içerdiği hükümlerin geleceğe dönük önemli maddeler taşıması nedeniyle genellikle konusuna hakim bir boşanma avukatı tarafından hazırlanmakta ve hazırlanan bu sözleşme ile notere gidilmektedir.

Mal Rejimi Sözleşmesi Ne Zaman Yapılır?

Evlilik sözleşmesi ya da hukuki adıyla mal rejimi sözleşmesi evlenmeden önce ya da sonra yapılabilir.

Evlilik Sözleşmesi Nerede Yapılır?

Taraflar evlilik sözleşmesini noterde düzenleme veya onaylama yoluyla yapabilir.

Sözleşmenin düzenleme şeklinde yapılması, tarafların kimlik belgeleriyle notere gidip, arzularını noter önünde yazıya geçirtmeleri ve sözleşmenin bu şekilde noter tarafından düzenlenmesi anlamına gelir.

Sözleşmenin onaylama yoluyla yapılması ise, sözleşmenin taraflarca notere gitmeden önce hazırlanması, üzerinde anlaşmaları ve kimlik belgeleriyle noter önünde imzalamaları, noterin de bu imzaların taraflara ait olduğunu onaylaması anlamına gelir.

Evlenme başvurusu sırasında da taraflar, hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak evlendirme dairesine bildirme hakkına sahiptirler.

Ancak, evlendirme memurları, taraflara hangi mal rejimi seçtiklerini sormaz. Taraflar böyle bir beyanda bulunmazlarsa otomatik olarak yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi seçmiş olurlar. Tarafların evlilik sözleşmesini yapmamaları, evlenmelerine bir engel teşkil etmez.

Bununla birlikte, evlendirme memurları, tarafların yapmış oldukları sözleşmeyi inceleyerek yasaya aykırı olarak düzenlenip düzenlenmediğini inceler.

Kanuni düzenlemelere aykırı mal rejimi sözleşmesi kabul edilmez.

Tarafların mal rejimi sözleşmesini ibraz etmeleri halinde, bu sözleşme evlenme kütüğündeki ilgili alana yazılır, bu belgeler tarafların evlenme dosyasında muhafaza edilir.

İş Kazasında İşçinin Hakları

İş kazası günümüzün en büyük problemlerinden biri. Bir işçinin hayatını sürdürmek için yaptığı iş nedeniyle hayatını kaybetmesi asla kabul edilemeyecek bir durumdur.

İşveren, işyerinde, işçinin iş sağlığını ve güvenliğini sağlamak zorundadır. Bir işçinin en temel hakkı, hayat, sağlık ve beden bütünlüğünün korunmasıdır. İşveren bu en temel hakların korunması için gereken her türlü önlemi almakla yükümlü tutulmuştur.

İş kazası nedeniyle işverenin hukuki ve cezai sorumluluğu:

İş kazası, işverenin işçiyi gözetme borcunu yerine getirmemesi nedeni ile ortaya çıkmış olabilir. Bu durumda iş kazası ve meslek hastalıklarından işverenin özel hukuk ve ceza hukuku yönlerinden sorumluluğu söz konusu olabilir.

İşveren iş kazasının olmaması için sadece mevzuatta yer alan önlemlerin alınması ile yetinemez, mevzuatta öngörülmemiş ancak bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı diğer iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini de alması gerekeceği Yargıtay kararlarında da yer almaktadır.

İş kazası nedeniyle işveren tazminat ödeyebilir:

İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması sonucunda iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan işçiye veya bu nedenle yaşamını yitiren işçinin desteğinden yoksun kalanlara maddi ve manevi tazminat ödemek zorunda kalabilir.

İş Kazası halinde işçiye SGK yardımı:

İş kazası ya da meslek hastalığı nedeniyle zarar gören işçinin sigortalı olması halinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca kendisine gerekli sağlık yardımları yapılır. (5510 sayılı Kanun madde 63)

Yine bu işçiye, geçici ve sürekli iş göremezlik ödenekleri de bağlanması kabul edilmiştir. (5510 sayılı Kanun madde 18-19)

İş kazası nedeniyle SGK manevi tazminat ödemez:

İş kazası nedeniyle SGK, zarara uğrayan işçinin veya desteğinden yoksun kalanların manevi zararlarını karşılayacak herhangi bir ödeme yapılmaz.

İş kazası sonucunda zarara uğrayan işçi veya destek yoksun kalan yakınları SGK tarafından karşılanmayan zararları için işverene dava açma hakkına sahiptir.

SGK, işçiye ve hak sahiplerine yaptığı ödemeleri işçiyi gözetme borcunu kusuruyla yerine getirmeyen işverene rücu edebilir.

İş kazasında hakların zamanaşımı süresi:

Bir diğer yandan, 5510 sayılı Kanundan doğan haklar 5 yıl içinde zamanaşımına uğrar.

Kanunun 97. maddesine göre iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle hak kazanılan gelir ve aylıkların hakkın kazanıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde istenmemesi halinde zamanaşımına uğrayacağı kurala bağlanmıştır.

Buna karşılık işverenin gözetme borcuna aykırı davranışından doğan tazminat davası için 10 yıllık zamanaşımı belirlenmiştir. Buna göre, yasal süre içinde SGK’ya başvurmamış işçi maddi ve manevi tüm zararlarını işverenden talep edebilecektir.

Hakları almak için takip edilmesi gereken sıra:

İş kazası nedeniyle işçi veya hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat haklarını almak için öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvurmaları ve mahkemenin tazminata hükmetmeden önce bu başvurunun sonucunun beklenilmesi gerekir.

İş kazası nedeniyle işverenin sorumlu tutulabilmesinin şartları:

İş kazası nedeniyle işverenin  tazmin sorumluluğunun doğması için her şeyden önce;

  • bir kazanın olması,
  • bu kazanın bir iş kazası niteliğinde olması,
  • işverenin kusurlu olması,
  • iş kazası sonucunda bedensel veya ruhsal bir zararın ya da ölümün ortaya çıkması,
  • ve uygun illiyet bağının bulunması gerekir.

İşçi, işverenin gözetme borcuna aykırı davranışı sonucunda meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğradığı bedensel zararlarının tazminini talep edebilir (Maddi tazminat) Bunun yanında işçi, koşulları varsa ayrıca manevi tazminat da isteyebilir.

İşverenin gözetme borcuna aykırı davranması sonucunda iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan işçinin ölümü halinde desteğinden yoksun kalanlar da tazminat talebinde bulunabilirler. Buna destekten yoksun kalma tazminatı adı verilir.

Yargıtay “Öteki Kadından Tazminat” Kararından Döndü

9 Ocak 2012‘deki yazımda, aşağıdaki yorumum ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun aldatılan eşe, 3. kişinin aldatan eş ile birlikte tazminat ödemesine dair kararını ağır biçimde eleştirmiştim: Okumaya devam et Yargıtay “Öteki Kadından Tazminat” Kararından Döndü

Boşanmada kooperatif dairesinin paylaşımı

T.C. YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2015/2626 K. 2015/13320 T. 16.6.2015

• KATKI PAYI ALACAĞI İSTEMİ ( Mahkemece Taşınmazın Edinme Tarihi İtibarıyla Tarafların Yapabilecekleri Tasarruf Miktarı Hesaplandıktan Sonra Katkı Oranları Belirleneceği – Tespit Edilmiş Olan Oranın Taşınmazın Belirlenmiş Olan Dava Tarihindeki Değeri İle Çarpılarak Davacının Katkı Payı Alacağı Saptanacağı )

• HAKİMİN DAVAYI AYDINLATMA ÖDEVİ ( Katkı Payı Alacağı İstemi/Kooperatif Üyelik Hakkı Tasfiyesi – Kooperatif Hakkında Tasfiye Tarihine Kadar Yapılan Ödemeler Getirtilerek Tasfiyeye Tabi Tutulması Gereken Miktarın Belirleneceği )

• KATKI ORANI BELİRLENMESİ ( Katkı Payı Alacağı İstemi – Tarafların Ekonomik ve Sosyal Durumları Gözetilerek Kişisel Harcamaları ve Davacı Kocanın Aileyi Geçindirme Yükümlülüğü Göz Önünde Bulundurularak Taşınmazın Edinme Tarihi İtibarıyla Tarafların Yapabilecekleri Tasarruf Miktarı Hesaplandıktan Sonra Katkı Oranları Belirleneceği )

• KOOPERATİF ÜYELİK HAKKI TASFİYESİ ( Katkı Payı Alacağı İstemi – Mahkemece Kooperatif Hakkında Tasfiye Tarihine Kadar Yapılan Ödemeler Getirtilerek Tasfiyeye Tabi Tutulması Gereken Miktarın Belirlenmesi ve H.M.K.’nun 31. Md. Uyarınca Davanın Aydınlatılması Gerektiği )

4721/m.202

743/m.152,170

6100/m.31

ÖZET : Dava; katılma payı alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece, kooperatif hakkındaki taşınmaza ilişkin tapu kaydının belirlenemediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı tarafça bu taşınmaz hakkındaki kooperatif üyelik hakkı tasfiyeye konu edilmiştir. Bu tür mal varlığının tasfiyeye konu olması için tapu kaydı oluşması zorunlu değildir. Kooperatif hakkında tasfiye tarihine kadar yapılan ödemeler getirtilerek tasfiyeye tabi tutulması gereken miktarın belirlenmesi ve HMK’nun 31. maddesi uyarınca davanın aydınlatılması gerekir.

Mahkemece; tarafların ekonomik ve sosyal durumları göz önünde bulundurularak kişisel harcamaları ve 743 sayılı TKM’nin 152. maddesine göre davacı kocanın aileyi geçindirme yükümlülüğü göz önünde bulundurularak taşınmazın edinme tarihi itibarıyla tarafların yapabilecekleri tasarruf miktarı hesaplandıktan sonra katkı oranlarının belirlenmesi, bundan sonra tespit edilmiş olan oranın taşınmazın belirlenmiş olan dava tarihindeki değeri ile çarpılarak davacının katkı payı alacağının saptanması, ondan sonra esas hakkında karar verilmesi gerekmektedir.

DAVA : U. T. T. ile F. S. T. ( O. ) aralarındaki tapu iptali ve tescil, katkı payı alacağı ile katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Ankara 2. Aile Mahkemesi’nden verilen 10.12.2014 gün ve 696/1586 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.06.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili ve karşı taraftan davalı vekili geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili dava ve düzeltme dilekçesinde, tarafların 1977 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde sahip olunan 3 adet taşınmaz ile 1 adet araç bedelinin vekil edeni tarafından ödenerek davalı adına tescil edildiğini açıklayarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere taşınmazlar ve araç üzerinden toplam 80.000 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında Haymana’da bulunan taşınmaz hakkındaki davayı atiye terk ettiklerini bildirmiştir.

Davalı vekili, davanın yersiz açıldığını, taşınmazlar ve aracın vekil edenin kişisel malı olduğunu, davacının katkısı bulunmadığını açıklayarak, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 4 nolu bağımsız bölüm nedeniyle 1.135,12 TL katkı payı alacağının dava tarihinden, araç üzerinden belirlenen 10.000 TL katılma alacağının karar tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına, atiye terk edilen taşınmaz hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Didim Yapı Koop. hakkındaki davanın usulden reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından ayrı temyiz edilmiştir.

Taraflar, 16.12.1977 tarihinde evlenmişler, 05.07.2007 tarihinde açılan boşanma davasına ilişkin hükmün 21.04.2011 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM’nun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ( TMK.nun 225/2. m ) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( TMK.nun 202.m ). Dava konusu 4 nolu bölüm, 24.08.1994 tarihinde satış yoluyla davalı adına tescil edilmiş, 06 AN 0039 plakalı araç ise 03.11.2004 tarihinde satın alınmıştır.

Dava; 743 sayılı TKM’nun 170. maddesi uyarınca katkı payı alacağı ve 4721 sayılı TMK’nun 202 vd. maddeleri uyarınca katılma alacağı isteğine ilişkindir.

1- )Dosya kapsamına dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, mahkemece deliller değerlendirilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, aşağı bentte yazılı nedenler dışındaki davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2- )Mahkemece, Didim İlçesi’nde bulunan kooperatif hakkındaki taşınmaza ilişkin tapu kaydının belirlenemediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı tarafça bu taşınmaz hakkındaki kooperatif üyelik hakkı tasfiyeye konu edilmiştir. Bu tür mal varlığının tasfiyeye konu olması için tapu kaydı oluşması zorunlu değildir. Kooperatif hakkında tasfiye tarihine kadar yapılan ödemeler getirtilerek tasfiyeye tabi tutulması gereken miktarın belirlenmesi ve HMK’nun 31. maddesi uyarınca davanın aydınlatılması gerekir.

Bundan ayrı; hukukçu bilirkişi tarafından taşınmazın edinilmesine yapılan katkı % 20 olarak tespit edilmiş, mahkemece Yargıtay uygulamalarına göre, davacının katkı oranının %40 olarak kabul edilmesi gerektiğine işaret edilerek katkı payı alacağı belirlenmiş ise de, taşınmazın edinme değeri, davacının katkı oranı ve dava tarihindeki değeri göz önünde tutulduğunda belirlenen katkı payı alacağının usulüne uygun olarak saptanmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılacak iş; tarafların ekonomik ve sosyal durumları göz önünde bulundurularak kişisel harcamaları ve 743 sayılı TKM’nin 152. maddesine göre davacı kocanın aileyi geçindirme yükümlülüğü göz önünde bulundurularak taşınmazın edinme tarihi itibarıyla tarafların yapabilecekleri tasarruf miktarı hesaplandıktan sonra katkı oranlarının belirlenmesi, bundan sonra tespit edilmiş olan oranın taşınmazın belirlenmiş olan dava tarihindeki değeri ile çarpılarak davacının katkı payı alacağının saptanması, ondan sonra esas hakkında karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece davacının katkı payı alacağının yukarıda açıklanan usul ve esaslar çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonunda yazılı gerekçelerle karar verilmesi isabetli olmamıştır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca HUMK’nun 388/4. ( HMK m.297/ç ) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 27,70 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 16.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Taşınmazın Aile Konutu Olduğunun Tespiti

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2015/7841 K. 2015/14428 T. 3.7.2015

• AİLE KONUTU ÜZERİNDEKİ İPOTEĞİN KALDIRILMASI İSTEMİ ( Talebin İpotek Bedelinin Tamamı Üzerinden Nispi Harca Tabi Olduğu – Nispi Harcın Eksik Yatırıldığı/Harç Tamamlanmadan Müteakip İşlemlerin Yapılmaması Gerektiği )• NİSPİ PEŞİN HARCIN EKSİK ALINDIĞI ( Aile Konutu Üzerindeki İpoteklerin Kaldırılması İstemi – Toplam İpotek Bedeli Üzerinden Nispi Harç Tamamlattırılmadan Müteakip İşlemlerin Yapılamayacağı/Yargılamaya Devam Edilerek İşin Esası Hakkında Karar Verilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )• DAVA DEĞERİNİN TAŞINMAZ ÜZERİNDEKİ İPOTEĞİN TAMAMI ÜZERİNDEN BELİRLENECEĞİ ( Eksik Nisbi Harcının Mahkemece Tamamlattırılması Gereği – Taşınmaz Üzerindeki İpotek Bedelinin Tamamına Göre Belirlenecek Harç Tamamlattırılmadan Davanın Esasına Girilmesinin Hatalı Olduğu/Aile Konutu )• HARÇLAR ÖDENMEDİKÇE MÜTEAKİP İŞLEMLERİN YAPILAMAYACAĞI ( Nispi Harcın Eksik Alındığının Gözetilmesi Gerektiği – Kaldırılması Talep Edilen Taşınmaz Üzerinde Bulunan İpoteğin Toplam Bedelinin Yatırılan Nispi Harçtan Daha Yüksek Olduğu )492/m. 30, 324721/m. 194ÖZET : Dava, aile konutu üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasına ilişkindir. İpoteğin kaldırılması talebi ipotek bedeli üzerinden nispi harca tabidir. İpotek bedelinin tamamı üzerinden Harçlar Kanunu 30-32. maddesi gereğince eksik olan nispi peşin harç tamamlattırılmadan, eksik yatırılan harç yeterli görülerek yargılamaya devamla işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:KARAR : İstek aile konutu üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasına ilişkin olup bu istek, nispi harca tabidir. İpoteğin kaldırılmasına ilişkin davada, davanın değeri ipotek miktarı, olduğundan bu bedel üzerinden nispi harç tamamlattırılmadan müteakip işlemler ve harca mevzu işlem yapılamaz. ( Harçlar K.md.30-32 ). Açıklanan nedenlerle ipotek miktarı olan 100.000 TL üzerinden nispi peşin harç noksanlığı tamamlattırılmadan maktu harç alınarak davaya devam edilerek işin esasının incelenmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, 03.07.2015 tarihinde karar verildi.

Amerika’da Boşanma Kanunları

Amerika’da Boşanma

Amerikan Mahkemelerinden bir görünüm
Amerikan Mahkemelerinden bir görünüm

Türk Mahkemelerinin önüne gelen uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuku belirlemek için öncelikle uyuşmazlık konusu olayda yabancı unsur olup olmadığına bakılır.  Örneğin; taraflardan birinin yabancı uyruklu olması halinde yabancı unsurun var olduğu kabul edilir. Okumaya devam et Amerika’da Boşanma Kanunları

Boşanmada mallar nasıl paylaşılır?

Boşanma davasında malların nasıl paylaşılacağı sorununu bir örnekle anlatmaya çalışalım.

Örneğin eşler 7.5.1996 tarihinde evlenmiş olsun. Yine bu eşler 13.8.2012 tarihinde boşanma davası açmış olsun.

Bu eşler için 7.5.1996 tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimi geçerli olur. 1.1.2002 tarihinden 13.8.2012 tarihine kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır.

Bu duruma göre eşlerin 7.5.1996 tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar satın aldıkları mallar kimin adınaysa onundur. Örneğin bir ev alınmışsa ve kocanın adına tapuda yazdırılmışsa kocanın olur.

1.1.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 13.8.2012 tarihine kadar alınan mallarda ise eklenecek ve denkleştirilecek bir değer mevcut değilse diğer eşin maddi bir katkısının bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, rejimin sona erdiği tarihte mevcut olan edinilmiş malın, tasfiye anındaki değerinin (artık değer) yarısı üzerinde diğer eş katılma alacağına sahiptir.

 

Şimdi arayın: 0533 483 9313