- Bağış Yoluyla Mirastan Mal Kaçırma - 23/03/2023
- Avukatsız Anlaşmalı Boşanma - 23/03/2023
- ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI - 21/03/2023
TERK SUÇU (TCKm.97)
Terk suçu somut bir tehlike suçudur. Terk edilen kişi ölürse, neticesi bakımından ağırlaşmış suç gündeme gelecektir.
Bu suçta korunan hukuki yarar, kişinin bedenine, sağlığına gelecek tehlikeleri önlemedir. Bu suç, gerek faili gerekse mağduru açısından özgü bir suçtur. Yani bu suçun faili ya da mağduru olabilmek için belli kriterlere uygun olmak lazımdır. Bu suçun faili, ancak, mağduru korumak ve gözetmekle yükümlü bir kişi olabilir. Kimlerin bu sıfatı haiz olduğu konusunda Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri göz önüne alınacaktır. Örneğin Ana-babanın çocukları üzerinde denetim ve gözetim yükümlülükleri vardır. Bu örnek kanundan kaynaklıdır ama sözleşmeden kaynaklı da olabilir. Bu suçta mağdur olabilecek kişi yaşı veya hastalığı nedeni ile kendisini idare edemeyecek kişidir. Geçici olan ve o anlık sakatlık, kendisini idare edemez kapsamına girmez. Sakatlığı hastalık olarak görmek yanlış bir kanaat olacaktır. Burada ki hastalık akıl hastalığıdır. Yaştan kasıt ise yaş küçüklüğüdür, yani 18 yaşın altı olarak düşünülebilir.
Suçun maddi unsurunu oluşturan hareket; kişiyi kendi haline terk etmektir. Yani suçun tamamlanmasına sebebiyet verecek olan hareket kişiyi kendi halinde bırakıp gitmektir.
Tck 233 ve Terk suçunu karşılaştırmak gerekirse;
TCK m.233 farkı bir durum söz konusudur. Burada, aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlali söz konusudur. Her iki suçta da terk iki şekilde olur:
1.mağdurun bulunduğu yeri terk.
- Mağdurun yerini değiştirme.
TCK m.233’teki terkte, mağdurun kendisini idare edemeyecek durumda olması aranmamış, sadece mağdur olabilecek kişinin gebe olması yeterli görülmüştür. Yargıtay yerleşmiş içtihatlarına göre. Bir çocuğu camii avlusuna bırakmak terk suçunu oluşturmuyor.
Terk suçunun gerçekleşmesi için kişinin beden bütünlüğü üzerinde bir tehlikenin oluşması gerekir.
Bu suça teşebbüs pek mümkün gözükmüyor; kısa süreli bırakmalar teşebbüs olarak değerlendirilemez. Örneğin bir çocuğu hastane bahçesinde hiç tanımadığı bir kişiye bırakmak bu yüzden terk suçunu oluşturmaz. Burada önemli olan, terk edilen kişinin, terk nedeni ile sağlığının, beden bütünlüğünün bir tehlike ile karşı karşıya bırakılmış olmasıdır. Terkle ilgili sürenin tehlike oluşturup oluşturmadığı ise, her somut olayda ayrı ele alınmalıdır.
Terk nedeni ile terk edilen kişi ölmüş ya da yaralanmış olur ise,
Bu takdirde m.97/2 gündeme gelir: “ Terk dolayısı ile mağdur hastalığa yakalanmış, yaralanmış veya ölmüşse, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerine göre cezaya hükmolunur.” Öncelikle şunu söyleyelim ki, kişi, ölsün diye terk edilmişse, ihmali hareketle kasten öldürme suçu oluşur zaten. Buna karşı, fail neticeyi öngörebiliyorsa faili hem terk hem de taksirle öldürmeden cezalandırmamız lazım. Yani fail yaptığı hareket karşısında terk ettiği kişinin öleceğini bilebiliyor. Ama buna ihtimal vermiyorsa burada bu suçu işleyene hem taksirle öldürme hem de terk suçlarından dolayı ceza verilecektir.