Hekimin Yükümlülükleri

hekimin-kusuru-ve-ispatı

HEKİMİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Öncelikle yapılan uygulama tıp bilimine uygun mu değil mi ona bakılmalıdır. Kural olarak endikasyonsuz bir müdehale hukuka uygun değildir.

1.Tanı Yükümlülüğü

Hekimin, kendisine gelen hastanın mevcut sorununu bulması esastır. Şöyle ki problemin ne olduğunu kestiremeden yani tanı koymadan gerekli tedaviyi de yapamaz. Tanı koyma bir çeşit tedavi için ön şarttır. Hekimin tıbbi yanılgısı görevi ihmal suçunu oluşturmaz. ( Yargıtay 4.Hukuk Dairesi ) Ama doğru tanıyı koymada gecikmek veya tedavi yöntemlerinin yanlış seçilmesi cezai sorumluluğu doğurur. Tanı koymada hatada ceza sorumluluğunu doğurur. Ancak hekim tanı koyarken kendinden beklenen her şeyi yaptıysa ve buna rağmen hatalı bir tanı ortaya çıktıysa bundan dolayı cezalandırılamaz.

2.Tedavi yükümlülüğü

Hekimin hastayı; herhangi bir din,dil,ırk,cinsiyet ayrımı yapmaksızın tedavi yükümlülüğü vardır. Örn; hekimin zenci bir hastayı tedavi etmeme lüksü yoktur. Hekimin iradi olarak tıbbi müdehalede bulunmaması veya gecikmesi nedeniyle hastanın zarar görmesi kamu görevlisi hekimlerde; zararlı bir sonuç doğmasa dahi hekimin hastayı muayene etmemesi veya tıbbi yardımda bulunmaması icrai veya ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. (TCK m.257 )
Hastanın sağlık hakkını kullanması engellenemez. Hekim kendisine gelen hastayı tedavi etmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi cezai sonuçlar doğuracağı gibi BK’na göre tazminat yükümlülüğü de doğar.

3.Hastayı bilgilendirme onam alma (aydınlatma ) yükümlülüğü (HHY m.15 )

Hekim; tıbbi müdahalede bulunacağı hastasını bilgilendirmekle yükümlüdür. Şöyle ki ; hastalığının ne olduğu, sebepleri, nasıl seyredeceği, muhtemel komplikasyonları, kullanılacak ilaçlar ve özellikleri, tedavi seçenekleri ve bunların riskleri, yan etkileri, hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, sağlığı için kritik olan yaşamıyla ilgili önerileri reddetme durumunda ortaya çıkacak muhtemel fayda ve riskleri müdehalenin ağırlığına göre belirli bir zaman önce ve uygun bir yerde bilgi vermekle yükümlüdür.
Ayrıca hastaya bir aydınlatılmış onam formu imzalatılmalıdır. Bu form günümüzde hastanelerde bankalardaki sözleşmelere benzer fazlaca kağıt içeren herkese aynı sözleşmenin verildiği bir form olmaya başlanmıştır. Bunu TBK.’daki genel işlem şartı gibi düşünmek gerekir. Hasta gerçekten aydınlatılmadıysa o evrakları imzalamasının hiçbir hukuki niteliği yoktur. Her hasta ayrıca kendi içinde değerlendirilmeli ve her hasta için ayrı bir form düzenlenmelidir. Bir kanser hastası ile basit bir operasyon geçirecek hastanın aynı formu imzalaması aydınlatılmaktan uzak tamamen hukuki prosedür olduğu için doldurulan bir evraktan öteye gitmemektedir.
Uygun bir yer ve zaman dilimine gelecek olursak; hekim hastayı kimsenin olmadığı bir ortamda mahremiyet hakkını zedelemeden bilgilendirmelidir. Bu TCK m.134 ve m.137 kapsamında değerlendirilmelidir. Bir örnek verecek olursak; hekimin, hastanın gebe olduğunu ailesine veyahut bir başkasına söylemesi Bedensel mahremiyetten tüm belgeler imzalatılsa dahi vazgeçilemez. Kimse haklarından kısmende olsa vazgeçemez. Hukuka aykırı bir şey için rıza gösterse dahi geçersizdir. TMK. M.23 ve 27. Maddeleri kapsamında değerlendirilmelidir.
Hastaya ağır bir tıbbi müdehalede bulunulacaksa ameliyattan beş dakika önce bilgilendirilmesi hukuka aykırıdır ve onam formunu imzalasa dahi geçersizdir. Tıbbi müdehalenin mahiyetine göre bu zaman aralığı belirlenmelidir.

4.Kayıt tutma yükümlülüğü

Her hekim yaptığı müdehalelerin, tedavilerin, yaptığı ve önerdiği tüm işlemlerin kaydını tutmakla yükümlüdür. Epikriz; hasta bilgilerini içeren bir belgedir. Bir çeşit taburcu raporu düzenlemedir. Hasta çıkışı yapıldığı zaman bu rapor düzenlenmez ise daha sonra hastaya nasıl bir tedavi yapıldığının ya da tedavi yapılıp yapılmadığının ispatı güçtür. Örneğin; ilerleyen zamanlarda hastada beklenmedik bir durum olduğunda epikriz raporuna bakılarak hangi tedavi şekli nasıl hangi dozda uygulanmış görülebilmektedir. Hekimler hastalarına çok basit bir işlem dahi olsa veyahut öneri bile olabilir bunu kayıt altına almakla yükümlüdür. Hastaneler o hastaya ilişkin evrakları beş yıl saklamakla yükümlüdür. Eğer kayıtlar tutulmamışsa veya kaybolmuşsa hekimin hukuki sorumluluğu doğar.

5.Hastanın özel yaşamına saygı yükümlülüğü ( HHY m. 21 )

Hekim özel hayatın gizliliğini ihlal etmemelidir. ( AİHS m.8 , AYM m.20 ) Örneğin; hekimin hastayı hastane koridorunda herkesin içinde bilgilendirmesi. Hekim hasta bilgilerini kimseyle (eşiyle dahi ) paylaşmamalı, hastanın mahremiyetine saygı duyulmalıdır. Hastanın sağlık durumu ve tıbbi değerlendirilmelerinin gizlilik içerinde yürütülmesi gerekir. Hastanın rızası dahilinde tıbben sakınca olmayan hallerde bir yakınının muayene odasına alınması veya ona bilgi verilmesi mümkündür.
Eğitim verilen sağlık kurum ve kuruluşlarında, hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olmayanların tıbbi müdahale sırasında bulunması gerekli ise; önceden veya tedavi sırasında bunun için hastanın ayrıca rızası alınır. Araştırma hastanesine gitmek demek baştan asistanların veya başka sağlık çalışanlarınında kendisini izlemesine veya dokunmasına rıza gösterdiği anlamına gelmez.

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313