Evlilikte alınan aracın paylaşılması

T.C. YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2014/11172 K. 2015/19425 T. 2.11.2015

• KATILMA ALACAĞI VE DEĞER ARTIŞ PAYI DAVASI ( Davacı Vekili Evlilik Birliği İçinde Edinilen Araç Nedeniyle Aracın Değerinin Yarısının Faizi İle Birlikte Davalıdan Alınarak Davacıya Ödenmesini Talep Ettiği – Davacının Talep Sonucunu Azaltması Davayı Değiştirme Sayılmayacağı )

• TALEP SONUCUNUN AZALTMASI ( Davayı Değiştirme Sayılmayacağı – Talep Sonucunun Azaltabilmesi İçin Kural Olarak Davalının Muvafakatine İhtiyaç Olmadığı Gibi Islah Yoluna Başvurulmasına da Gerek Olmadığı )

• EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE EDİNİLEN ARAÇ ( Nedeniyle Aracın Değerinin Yarısının Faizi İle Birlikte Davalıdan Alınarak Davacıya Ödenmesini Talep Ettiği – Davacının Talep Sonucunu Azaltması Davayı Değiştirme Sayılmayacağı )

• ISLAH ( Katılma Alacağı ve Değer Artış Payı Davası – Talep Sonucunun Azaltabilmesi İçin Kural Olarak Davalının Muvafakatine İhtiyaç Olmadığı Gibi Islah Yoluna Başvurulmasına da Gerek Olmadığı )

• VEKALET ÜCRETİ ( Katılma Alacağı ve Değer Artış Payı Davası – Davacının Talep Miktarını Azaltması Kısmi Feragat Anlamına Geleceği/Davacının Dava Dilekçesinde Talep Ettiği Miktarın Bir Kısmı Reddedildiğine Göre Reddedilen Miktar Üzerinden Davalı Yararına Vekalet Ücreti Takdiri Gerektiği )

4721/m.179,229,230,231

ÖZET : Davacı vekili, evlilik birliği içinde edinilen araç nedeniyle aracın değerinin yarısının faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesini talep etmiştir. Davacının talep sonucunu azaltması davayı değiştirme sayılmaz. Bu nedenle talep sonucunun azaltabilmesi için kural olarak davalının muvafakatine ihitiyaç olmadığı gibi, ıslah yoluna başvurulmasına da gerek yoktur. Davacının talep miktarını azaltması kısmi feragat anlamına gelir. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde talep ettiği miktarın bir kısmı reddedildiğine göre, reddedilen miktar üzerinden AAÜT 12/1 maddesi gereğince davalı yararına vekalet ücreti takdiri gerekir.

DAVA : Z. A. ile A. K. aralarındaki katılma alacağı ve değer artış payı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Ankara 1. Aile Mahkemesi’nden verilen 23.12.2003 gün ve . sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili ve davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, evlilik birliği içinde edinilen araç nedeniyle aracın değerinin yarısı olan 10.000 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesini talep etmiştir.

Davacı vekili 02.12.2013 tarihli dilekçesi ile talep ettiği miktarı düşürerek 6.300,00 TL alacak miktarında bulunmuştur.

Davalı vekili aracın evlilik birliği içinde satıldığınından açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, dava konusu araçtan kaynaklı karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 6.300,00 TL katılma alacağının davalıdan alınmasına karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir ( 6100 sayılı HMK m. 33 ). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.

Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden ( TMK m.229 ) ve denkleştirmeden ( TMK m.230 ) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının ( TMK m. 219 ) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin ( TMK m. 231 ) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır ( TMK m. 236/1 ). Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.

Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm ( rayiç ) değerleri esas alınır ( TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1 ). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir ( TMK m. 222 ).

Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.

Somut olaya gelince; eşler, 13.07.2003 tarihinde evlenmiş, 07.10.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir ( TMK m. 225 /son ). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı ( 743 sayılı TKM m. 170 ), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( 4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1 ). Tasfiyeye konu araç, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 16.10.2006 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş, boşanma davasından kısa süre önce 22.09.2008 tarihinde davalının dayısı E. N.’a devredilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır ( TMK m. 179 ).

1- ) Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacının tüm ve davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2- ) Davalının vekalet ücretine yönelen temyiz itirazlarına gelince;

Davacının talep sonucunu azaltması davayı değiştirme sayılmaz. Bu nedenle talep sonucunun azaltabilmesi için kural olarak davalının muvafakatine ihitiyaç olmadığı gibi, ıslah yoluna başvurulmasına da gerek yoktur. Davacının talep miktarını azaltması kısmi feragat anlamına gelir. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde talep ettiği miktar 10.000,00 TL olup, 6.300 TL’si kabul edilip 3.700,00 TL’si reddedildiğine göre, reddedilen miktar üzerinden AAÜT 12/1 maddesi gereğince davalı yararına vekalet ücreti takdiri gerekirken; bu konuda karar verilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür ( HUMK m. 438/7 ).

SONUÇ : Temyiz olunan hükmün ( 2. ) bentte açıklanan sebeple hüküm fıkrasının ( 2 ) nolu bendi ikinci satırının devamına ”davalı vekili lehine hesaplanan 444 TL nisbi vekalet ücretinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine” ibaresinin eklenerek yazılmasına, HMK’nun 370/2. ( HUMK’nun 438/7 ) maddesi uyarınca düzeltilmiş bu şekliyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, sair temyiz itirazlarının ( 1. ) bentte açıklanan nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’nun 388/4. ( HMK m.297/ç ) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 135,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 02.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yorum bırakın

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313