Haksız Tedbir Nafakası Geri Alınabilir mi?

Haksız tedbir nafakası geri alınabilir mi sorusu boşanma davalarında mahkemelerin TMK 169.madde çerçevesinde almış olduğu tedbir nafakasının iadesi ile ilgilidir. Haksız tedbir nafakası için bir boşanma davası olmalı, boşanma davasında tedbir nafakasına hükmedilmiş olmalı, bu nafaka tahsil edilmiş olmalı ve verilen tedbir nafakası miktar veya saik yönünden hakkaniyete aykırı olmalıdır.

tedbir nafakası geri alınabilir mi, tedbir nafakası geriye dönük, tedbir nafakası geri alınır mı, tedbir nafakası geri ödenir mi, tedbir nafakasının geri alınması, tedbir nafakasının geri ödenmesi, tedbir nafakası sebepsiz zenginleşme


HAKSIZ TEDBİR NAFAKASI GERİ ALINABİLİR Mİ?

Medeni Kanun’un 169. maddesinde bir hüküm var. Burada deniyor ki boşanma veya ayrılık davası açıldığında hakim, eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin önlemleri kendiliğinden almak zorundadır.

Burada kanun yapanların amacı, davanın açılmasıyla birlikte çoluk çocuk sıkıntıya düşmesin, geçimlerini nasıl sağlayacakları konusunda endişeleri olmasın olmuş anlaşılan. Bunun için de en üst düzey kamu görevlisini yani bağımsız ve tarafsızlıkla görev yapan, tokmağı vururken de millet adına karar verme gücü ve yetkisi olan hakimi görevlendirmiş.

Tabi ülkemizde maalesef hiç bir şey kitapta yazıldığı gibi uygulanmıyor, uygulanamıyor.

Öncelikle, TMK 169. maddesinin kendiliğinden uygulandığına ben henüz hiç şahit olmadım: Tedbir ve barınma konusundaki talepler için talep olmadıkça hakim karar vermez. Yani, TMK’nın 169. maddesi ancak ve ancak talep varsa çalışır.

Örneğin koca boşanma davası açtı, diyelim. Boşanma davasının açılması taraflar arasındaki geçimsizliğin son noktasıdır. Her zaman boşanma davasının açılmasının bir önceki aşaması vardır. Aralarında tartışma, münakaşa, gerilim yahut çekişme muhakkak olur. Bunun istisnası olsa olsa aldatma olaylarında görülebilir. Bu durumda boşanma davasının açılmasına neden olan olaya kadar hemen hiç bir çekişme mevcut olmayabilir.

Yani boşanma davasında Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli olur.

Geçimsizliğin son noktaya varıp bardağın taşmasıyla eşler birbirlerine kin ve nefret gütmeye başlar. Birbirine kin güden, baktığı zaman göz bebeklerinden ateş çıkan insanların birbirlerinin ihtiyaçlarını, nasıl geçineceklerini düşünmeleri de pek olası değildir: Ne hali varsa görsün, denildiği duyulması en muhtemel cümlelerden olur.

****

Ülkemizde nüfusun kadın-erkek oranı yaklaşık yarı yarıya. (%49,8 kadına %50,2 erkek nüfus) Buna karşın okuma yazma bilmeyen kadınların oranı erkeklerden tam 5 kat fazla.

Yine önemli bir başka istatistik: 15 yaşın üzerindeki erkeklerin %67,5’i istihdama katılıyor yani çalışabiliyorken bu oran kadınlarda sadece %27,5.**

Yani çalışan her 1 kadına karşı 3 kadın çalışmıyor. Ya çalışmıyor ya da çalışamıyor.

Bu arada, kadın istihdamı en yüksek olan İsviçre’de %74, Avrupa’nın en düşüğü Yunanistan’da bile %42.5.

Hal böyle olunca, genel olarak boşanma davası açıldığında her 4 kadından yalnızca 1’inin çalıştığını istatistiksel olarak görebiliyoruz.

Yani diğer 3 kadının geçimini, boşanma davası açtığı ya da boşanma davasını açan kocası sağlıyor. Hayatını idame ettirebilmek için ona dava açan eşine bağımlı.

İşte tam da bu nedenle, kocanın istemeye istemeye kazancının bir bölümünün eşe özgülenmesi için kanun kuvvetine ihtiyaç duyuluyor.

****

Ancak her şey buraya kadar mantıklı bir biçimde ilerlerken, olay tabi ülkemizde geçtiği için bir noktada mantıksızlık da olmak zorunda 🙂

Boşanma davası açılmış, boşanma davasının her iki tarafı da devlet memuru statüsünde, yani standart ve güvenceli bir gelirleri var ve her iki tarafın da gelirleri birbirlerine yakın hatta kadının ki bir miktar daha fazla. Her iki eş de 35 yaş üstü. Yani bilgili ve birikimliler. Kadın bir kaç yaş daha genç

Ortak oturulan konut tapuda davacı koca adına kayıtlı. Mahkeme, ilk önce ortak oturulan konutu, kocaya tahsis ediyor. Sonrasında ise kocadan alıp kadına veriyor. İtirazlar filan, mahkeme dilekçeleri tınlamıyor.

Koca, çaresiz, evden eşyalarını alıyor, yeni bir ev kiralıyor, taşınma, ev eşyası masrafları için borçlanıyor.

Sonrasında tanıklar dinleniyor, deliller ortaya konuyor, bu arada yaklaşık 30 ay geçmiş oluyor;

Nihayet karar günü gelip çatıyor ve mahkeme kararını açıklıyor,:her iki tarafın da eşit kusurlu olduğunu söyleyip dava başından itibaren kadın lehine tedbir nafakası veriyor!

Şaka değil. Yani tam 36 ay önce açılan dava nedeniyle davanın en başından itibaren geçerli olmak üzere 36 ay tutarında tedbir nafakası.

Koca, bu süre içinde ev tutmuş, kira ödemiş, yeni eşya almış. Aslında maddi olarak mağdur olan taraf koca olmuş. Üstelik kadının maaşı kocanınkinden daha yüksek.

Ama mahkeme, dava başından itibaren nafaka vermiş. Aylık 500 TL tutarındaki nafaka 36 ayda tamı tamına 18 bin TL tutuyor.

Uzun lafın kısası, bu adam, bu haksızlığı çözebilir miyim diye bana başvurunca işin özünü anlattım ona:

+Mahkeme, dedim, sizi cezalandırmak istemiş.

-Nasıl yani diye şaşırdı.

+Sizi eşit kusurlu bulmuş, maddi ve manevi tazminat taleplerinizi reddetmiş. Oysa, sizi daha ağır kusurlu bulsa, dosyadaki delillere göre Yargıtay kararı bozacaktı ve kadın, tazminat filan alamayacaktı. Ancak mahkemenin haksız verdiği tedbir nafakası kararı yargıtay tarafından incelemeye bile alınmıyor maalesef.

-Nasıl olur, dedi. Bu haksızlık değil mi? Ödediğim haksız tedbir nafakasını geri alamayacak mıyım?

Sustum. Karşılıklı sustuk. Bir bardak soğuk su ikram ettim. Müesseseden.


** Kaynak: İstatistiklerle_Kadın_07.03.2017

 

2 thoughts on “Haksız Tedbir Nafakası Geri Alınabilir mi?”

  1. Selim KAŞIKCI

    Sayın Yasin bey! Ben de maalesef boşanma durumundayım! Sizin değerli fikirleriniz ve bize yardımcı olmaya çalışan siteniz gibi birçok avukatlık sitesini okumaya çalışıyorum. Gördüğüm kadarıyla maalesef ama maalesef hukuk sistemimiz de, uygulayanlarımız da vahim durumda. Hani derler ya “İşimiz Allah’a kalmış!”, gerçekten öyle! Artık bu kokuşmuş sistemin düzeltilmesinin, yaşanan mağduriyetlerin ve hukuk eliyle yapılan zulümlerin son bulmasının zamanı gelmedi mi? Aynı mağduriyeti yaşamayacağımı asla garanti edemem, edemiyorum! Siz dahi bazı olaylara susup kalıyorsanız, alınan kararlar, verilen hüküm ve ictihatler normal vatandaşa bile saçma, akıl dışı geliyorsa bunu hangi sözüm ona akıllılar kanun diye uyguluyor? Anlamak mümkün değil! O zaman şu akla geliyor; bunlar akıl dışı olduğu halde uygulanıyorsa, bu işte bir kasıt var! Ve bir proje gereği bunlar yapılıyor, insanlar birbirine düşürülüyor!!! Bilemiyorum. Bir hukukçu olarak takdir sizin. Saygılarımla. Kolay gelsin

Yorum bırakın

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313