Boşanmada Af Sayılan 10 Emsal Karar

Aşk dolu başlayan bir ilişki, zaman içinde farklı yolları keşfetmek ve zorluklarla yüzleşmek anlamına gelir. Hayatın getirdiği iniş çıkışlar, bazen en sağlam temelleri bile sarsabilir. Boşanma, bu yolculuğun en zorlu durağıdır. Ancak bazen, yaraları sarmak ve ilişkiyi onarmak mümkün olmayabilir. İşte tam da bu noktada, ‘af sayılan davranışlar’ kavramı devreye girer. Bir ilişkinin sona erdiği noktada, taraflar arasında affedici ve saygılı bir tutum, hem duygusal iyilik hem de olgun bir ayrılık için kapıları açabilir. Boşanmada af sayılan davranışlar, hayatın karmaşık dansında insanlığımızı ve büyüklüğümüzü sergileme fırsatı sunar.

Mahkeme dosyalarına yansıyan af sayılan davranışlardan 10 tanesini bu yazımızda derledik:

1.Boşanma kararının verilmesinden ,ancak kesinleşmesinden sonra evlilik birliğine devam edilirse, önceki olaylar affedilmiş en azından hoşgörüyle karşılanmış sayılır. 

‘’…Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Davacı kocanın açmış olduğu inceleme konusu işbu davanın 30.03.2006 tarihinde karara bağlanmasından sonra evlilik birliğinin 4 yıldan fazla bir süre daha devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu süreden sonra boşanmayı sağlamak için davacı kocanın boşanma kararını tebliğe çıkarması Türk Medeni Kanununun 2.maddesinde öngörülen dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacağı gibi, boşanma kararından sonra birlikte yaşamaları karşısında; önceki olaylar affedilmiş en azından hoşgörüyle karşılanmış olduğundan evlilik birliğinin çekilmezlik koşulu ortadan kalkmıştır. Bu nedenle davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.’’

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi   2011/4739 E.  ,  2011/6170 K. 07.04.2011 T.

2. Terk ihtarının çekilmesiyle; ihtarın çekilmesinden önceki olaylar affedilmiş veya hoşgörüyle karşılanmış sayılır.

‘’…Dosyanın tetkikinden, davalı-davacı erkeğin kadına 04/11/2015 tarihinde terk ihtarı çektiği, asıl davanın 28/12/2015 ve birleşen davanın 10/02/2016 tarihinde açıldığı ve her iki tarafın da dilekçelerinde terk ihtarına delil olarak dayandıkları anlaşılmıştır. Davalı-davacı eş terk ihtarı çekmekle eşinin ihtar istek tarihinden önceki kusurlu davranışlarını affetmiş, en azından hoşgörüyle karşılamış olur. Affedilmiş veya hoşgörüyle karşılanmış olaylar da Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesine dayalı boşanma davası için boşanma sebebi olarak kabul edilemez. İhtar istek tarihinden sonra davacı-davalı kadına yüklenebilecek kusurlu bir davranış bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurunun varlığı gerekir. Davacı-davalı kadına atfedilebilecek bir kusur bulunmadığına göre, erkeğin birleşen davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.’’

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi     2021/3826 E.  ,  2021/5098 K. 21.06.2021 T.

 

3. Somut olayda güven sarsıcı davranışın sübut bulduğu ispatlanmış olsa dahi, mevzubahis davranışlardan sonra evlilik uzunca sayılabilecek bir süre daha devam etmişse, davranışlar affedilmiş veya hoşgörüyle karşılanmış sayılır.

‘’…Davacı tanığı Uğur Çelik’in beyanlarına dayanılarak davalı erkeğin eşine karşı güven sarsıcı hareketlerde bulunduğunun sabit olduğu ve tam kusurlu olduğu gerekçesiyle boşanmaya karar verilmişse de, bahsedilen davranış, evlilikten 6-7 ay sonra olmuş ve sonrasında evlilik birliği uzun sayılabilecek süreyle devam ettirildiğinden, bu davranışların kadın tarafından affedilmiş veya en azından hoşgörüyle karşılanmış olduğu ve böylece erkeğin belirtilen davranışlarının boşanma sebebi olarak kabul edilemeyecek nitelikte bulunduğu anlaşılmaktadır.’’

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi        2015/21716 E.  ,  2017/328 K. 12.01.2017 T.

4.  Somut olayda güven sarsıcı davranışların gerçekleştiği sabit olsa da; boşanma davasının açılmasından öncesinde ve sonrasında , diğer tarafın barışmak istemesi, mevzubahis davranışların affedildiği en azından hoşgörüye karşılandığı anlamına gelir.

‘’…Dosya kapsamından davacı-davalının erkek eşin güvenini sarsacak davranışlar sergilediği, ancak davalı-davacı erkeğin, eşinden şüphelendikten ve aile ortamında bu olay konuşulduktan sonra eşi ile tatile gittiği, ayrıca davacı-davalı kadın tarafından delil olarak sunulan mesajlar dikkate alındığında davalı-davacı erkeğin evliliğin devamını istediğini ifade ettiği eşi ile biraraya gelmek için çaba sarfettiği anlaşılmaktadır. Boşanma davasının açılması sonrasında ve öncesinde davalı-davacı erkek tarafından gerçekleştirilen barışmaya yönelik girişimler nedeniyle davacı-davalı kadına atfedilen kusurlar affedilmiş, en azından hoşgörüyle karşılanmış kabul edilmelidir.’’

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2. Hukuk Dairesi  2016/4603 E.  ,  2016/8704 K. 28.04.2016 T.

5. Açılan boşanma davasından feragat edilmesi , önceki olayların affedildiği veya hoşgörüyle karşılandığı anlamına gelir.

‘’…Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı erkeğin 9.9.2013 tarihinde açtığı boşanma davasından, 7.10.2013 tarihinde feragat ettiği ve bu şekilde davalı kadının bu tarihten önceki kusurlu davranışlarını affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı anlaşılmaktadır. Affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar ise boşanma sebebi olamaz.’’.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi    2016/629 E.  ,  2016/5326 K. 16.03.2016 T.

6. Boşanma davası açıldıktan sonra ( 9 aylık süreç hariç) müşterek çocuğun dünyaya gelmiş olması, önceki olayların affedildiği veya hoşgörüyle karşılandığı anlamına gelir.

‘’…Davacı kadın tarafından 23/07/2010 tarihinde boşanma davası açılmış, mahkemece yapılan yargılama sonucunda tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Davadan sonra 08/07/2011 doğumlu ortak çocuk dünyaya geldiği tarafların nüfus kaydından anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı kadının önceki olayları affettiği en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulü gerekir. Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan vakıalar kusur belirlemesine esas alınamaz. O halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken boşanmaya karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.’’

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi         2015/25029 E.  ,  2017/3228 K. 23.03.2017T.

 

7. Anlaşmalı olarak açılıp, çekişmeliye dönen boşanma davasında; anlaşmalı boşanmanın duruşma gününü beklerken tarafların aynı evde kalmaları, hatta doğum gününde yemek yemeleri dahi; açıkça bir af iradesi yoksa, önceki olayların affedildiği anlamına gelmez.

‘’…Davacı kadın T.M.K’nun 166/3 maddesine dayalı olarak 10/11/2017 tarihinde boşanma davası açmış, dava erkeğin boşanmayı kabul etmemesi nedeniyle çekişmeli hale dönüşmüştür. Davacı kadın çekişmeli boşanma talebine ilişkin dava dilekçesini ise 04/01/2018 tarihinde dosyaya ibraz etmiş ve çekişmeli boşanma davasının yargılama aşamaları da bu şekilde başlamıştır. Anlaşmalı olarak açılan davanın duruşma gününün beklenildiği süre içinde tarafların aynı evde fakat ayrı odalarda kaldıkları, kadının doğum günü olan 20/11/2017 tarihinde davalı eş ile yemek yemeleri tanık anlatımlarından özellikle erkek tanığı Ahmet Ünal’ın beyanından “Bir süre aynı evde kalıyorlardı ancak davacı davalıyı affetmedi, hatta bende ikna etmeye çalıştım” beyanı karşısında af, en azından hoşgörü olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmaktadır. Yanılgılı değerlendirme sonucu davacı kadının, davalı erkeğin kusurlu davranışlarını affettiği veya hoşgörü ile karşıladığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.’’

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi         2020/712 E.  ,  2020/1931 K. 09.03.2020 T.

 

8. Boşanma davasının açılmasından sonra tarafların birlikte pikniğe gitmeleri ve aynı otel odasında konaklamaları; kusur olarak atfedilen olayların affedildiği veya hoşgörüyle karşılandığı  anlamına gelir.

‘’…Davacı-davalı kadının, kocanın birleşen boşanma davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece davalı-karşı davacı kocanın boşanma davasının kabulüne karar verilmiş ise de, toplanan delillerden; mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, tarafların kadının boşanma davasından sonra Nisan 2012’de bir araya gelip, arkadaşlarıyla pikniğe gittikleri, bilahare yine davalı-davacı kocanın 05.03.2013 tarihli oturumdaki beyanından 2012 yılının 5,7,8 ve 9. aylarında Balıkesir’de bir araya gelip, otelde birlikte kaldıkları anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu duruma göre tarafların karşılıklı olarak birbirlerinden kaynaklanan kusurlu hareketleri affettikleri, en azından hoşgörü ile karşıladıklarının kabulü gerekir. Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylara dayanılarak boşanma kararı verilemez.’’

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi         2013/20542 E.  ,  2014/3172 K. 18.02.2014 T.

9. Boşanmanın taraflarından birinin, resmi kurumlara vermiş olduğu beyanlarında; eşini çok sevdiğini , sorunları aşmayı başardıklarını beyan etmesi; beyandan önceki kusur olarak atfedilen davranışların affedildiğini veya hoşgörüyle karşılandığını gösterir.

‘’…Mahkemece; davacı-karşı davalı kadın tam kusurlu bulunarak erkeğin davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Davalı-karşı davacı erkek 23.11.2012 tarihli şüpheli ifade tutanağında eşiyle sorunları aşmayı başardığını, eşini çok sevdiğini, eşi ve çocuğu ile mutlu bir hayat yaşadığını beyan etmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında; davalı-karşı davacı erkeğin, davacı-karşı davalı kadının önceki döneme ait kusurlu davranışlarını affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı kabul edilmelidir. Erkeğin bu beyanından sonra davacı-karşı davalı kadına yüklenebilecek yeni bir olay da kanıtlanamamıştır. Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylar taraflara kusur olarak yüklenemez. Affedilen veya hoşgörülen olaylara dayanarak boşanma kararı verilemeyeceği dikkate alınmaksızın; erkeğin davasının reddi yerine yazılı şekilde kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.’’

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi         2016/5406 E.  ,  2017/10765 K.  10.10.2017 T.

 

10. Evi terk eden tarafın, eve tekrar dönmesi, terkten önceki olayların affedildiği veya hoşgörüyle karşılandığı anlamına gelir.

‘’…Mahkemece; boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek her iki tarafın davalarının ayrı ayrı kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmişse de yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-davalı kadının, davalı-davacı erkeğin 26 Nisan 2011 tarihinde kendisine fiziksel şiddet uygulamasından sonra baba evine gittiği, iki ay kadar baba evinde kaldıktan sonra evine geri döndüğü, eve döndükten üç gün sonra da kayınvalidesine şiddet uygulaması üzerine tarafların ayrıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı-davalı kadının eve dönmesiyle, davalı-davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışları affettiği, en azından hoşgörüyle karşıladığı, affedilen ya da hoşgörüyle karşılanan vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği sabittir. Tarafların ayrılmalarına sebep olan son olayda da davalı-davacı erkekten kaynaklanan bir kusur da ispatlanamamıştır. Bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-davacı erkeğin kusuru bulunmadığından, davacı-davalı kadının boşanma davasının reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.’

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi         2019/7008 E.  ,  2019/10769 K. 04.11.2019 T.

Yorum bırakın

Ankara Danışma / Randevu : 0533 483 9313